“Olayı yaşamak gerek anlamak için.”
Deniz GEZMİŞ
nasıl anlarsın evsiz kalmayı lanet olası bir ağustos`da gün ağarırken; nasıl sığdıramazsın içine, anneni kaybetmeyi, değil sevgisini, son bakışını, cesedini bile bulamamayı...
nasıl anlarsın, hapiste yaşanabilecekleri girmeden içeri; nasıl gökyüzüne hasret kalır, nasıl özlersin gülün açışını seyretmeyi...
nasıl istersin iyileşip doğayla birlikte olmayı hasta değilsen,; nasıl dileyebilirsin gökkuşağını görmeyi ruyanda kör değilsen...
nasıl anlarsın gözünü kapılardan ayırmamayı, beklemeyi, yürekten sevdiğin, bağlandığın, bakışına, gülüşüne, dokunuşuna, sevgisine, kızışına hasret kaldığın, hiç göremediğin 2 yıl, aslında 2 asır, biri yoksa, nasıl özlersin sana uzanan o eli, o ele hiç dokunmamışsan...
nasıl istersin sevgiyi, yıllardır tadına hiç doyamadan yaşadığın bir sevgi elinden alınmadan, nasıl özlersin sevdiğini, yapayalnız kalmadan insanlar içinde...
nasıl anlaşılır bomba sesleriyle uyanan bir çocuk yüreğin korkusu, nasıl bilnebilir ki sığınakların o sonsuz çığlığı...
nasıl anlarsın senelerin az geldiğini daha bitirilmemiş işlerin yoksa, nasıl anlarsın günler hiç deveran etmesin diyenleri kavgan hiç yarım kalmamışken bir tan ağartısında...
nasıl anlarsın kefensiz ölün yoksa mezarının gök olup güneşe gömüldüğünü, nasıl hissedersin boş bir tabuta bakmanın sızısını içinde...
nasıl anlarsın ölümü istemeyi, bilmiyorsan ki fikilerin ancak ölünce önem kazanır, nasıl bırakabilirsin ardında bunca güzelliği Tanrı’ya gitme avuntusuyla dirilsin diye gerçekler...
nasıl anlatılır gerçek olması gerekenler gören körlere...?
nasıl anlarsın erken saatte uykudan uyananları günlerin kaçmıyor, geleceği kesin görüyorsan önünde, nasıl, uyanırsın erkenden, uyarman gerekenler olduğunu bilmiyorsan...
nasıl anlarsın bir yaprak kağıdın önüne gelişinin kıymetini, yazacakların sığmıyorsa kitaplara, nasıl...
nasıl anlaşılır yaşanmayan...?
nasıl anlatılır...?
28/06/2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.