6 Mart 2010 Cumartesi

Anlayamadığım, şu küçük kafama sığdıramadığım o kadar çok şey var ki... 
Keşke insanlara gerekli durumda kan verilmesi gibi düşünce şekli veya algılayış vb. de aktarılabilse. Kimi zaman dünyayı kendimden başka insanların gözünden algılamak istiyorum... Empati yapabilen birisi olduğumu zannetsem de, bu hoşgörülü olmaktan öteye gidemiyor sanırım son zamanlarda. Veya bir insanın her türden insanı anlayabilmesi mümkün değildir belki de, kim bilir?

Ev olunca - şimdilik odadayız


Bi gün yerleşik düzene geçebilir de bir eve yerleşebilirsem, işte o zaman bundan da olacak evimde. 
Şimdi mi? Şimdilik odalarla idare ediyorum mobilya içermeyen ama yine de beni keyiflendirecek şekilde. Mesela:

Sol üstteki takvimde doğumgünleri var sadece. Bu takvimin altında 14 Şubat'ta minik balık için yaptığım yastıklar duruyor, kediler yastıkların tam üzerinde. Liebe ist... takvimini Berlin'den getirdi JLP benim için, planlamar orada yapılıyor.  Sağ üstteki köşede, gittiğimiz yerlerden kendimiz için aldığımız kartpostallar var: Hepsi bu kadar değil aslında en güzellerini yerleşik düzene geçince asmak üzere saklıyoruz.

Odanın yeni halini merak edenler için tatmin edici olmuştur umarım ;)

5 Mart 2010 Cuma

Günün haberi!


Aslında 2009'un haberi olmalıymş ama ben az önce farkettim. 
Ece boşanmış! 
Üstelik bu haberde kullanılan fotoğraf da benim çekip gönderdiğim fotoğraflar arasından! 
Aşkımız için hiçbir engel kalmadı artık!

Acımasız(olma)sam

İçimdeki acımasız tarafla kavga ettiğim günlerden biri bugün. İstemiyorum o acımasızlığın gelip tepeme çıkmasını, tepeme çıkıp da kalbimi kilitleyip aklıma girmesini istemiyorum. Üzülerek, kırılarak, acıyarak da olsa hayatımın büyük kısmını duygularımla yönetmekten mutluyum. O acımasız şey gelince tepeme, biliyorum neler olduğunu...
O gelince...
... ne vermişse insanlar bana ancak o kadarını geri veriyorum, şaşırıyorlar.
... ne kadar saygısızlık edilmişse bana o kadar umursamaz oluyorum, anlayamıyorlar.
... ne kadar kırılmışsa kalbim şimdiye dek, tek atışta o kadar çok kırıyorum, inanamıyorlar.
... ne kadar adım atmışsam, o kadar geri gidiyorum, yapayalnız kalıyorlar.
... ne kadar vermişsem, o kadarını alıyorum bir çırpıda, fakirleşiyorlar.
... ne kadar boşa çıkmışsa güvenim, o kadar geri çekiyorum kanatlarımı, üşüyorlar.
... kaç damla akıtmışsam, hepsini salıveriyorum üzerlerine, boğuluyorlar.

Gelmesin istiyorum o acımasızlık, gelmesin. 

Ben kırık ve eksik ve ben gibi olmayan mutluluklarla yetinen halimin acısına razıyım, yeter ki zehrim içimde kalsın, zakkum misali... zehrimin o sert kabuğunu delip de akıtacak kadar derin deşmesinler beni, ben razıyım her yerimin azar azar tırtıklanmasına, ben razıyım heryerimin acımasına. 

Verdikçe, sevdikçe, inandıkça ve güvendikçe ama boşa çıktıkça tüm bu duygularım, ağzım sımsıkı kapanıyor, dişlerimin sesini duyuyorum geceleri. Sımsıkı kapanıyor ki boşa çıkanların getirdiği zehir sızmasın dışarı. Sessizlikle kabullenebilecek kadar büyük sanıyorlar beni. Ne büyük yanılgı! Gelmesin istiyorum o acımasızlık, gelmesin.

Çünkü o gelince...
... yıkıyorum tüm hayalleri
... sığınılan tüm şatolar yerle bir oluyor
... ben çekip gidiyorum
... ben gidince bir daha asla geri dönmüyorum

Arkası yarın

Bir "yarın" var aklımda. 
Herşey çok farklı yarında. 
HERşey, çok farklı.
 Herşey ÇOK farklı.
 Herşey çok FARKLI.

Ne kadar, sadece kendim için yaşamayı öğretmeye çabalasam da kendime, bunu yapmak zorunda kalmayacağım, bunu yapmazsam kırılıp üzülmeyeceğim bir yarın var aklımda. Gariptir, inandığım bir yarın bu. Ben inanmayı unuttuğumu sanıyordum. Unutmamışım.

Şubat'ın 10'lu günlerinde fark ettim ki ben kötü değilmişim, ben yanlış, ben değersiz değilmişim. Bu hayat sırf benim için de devam edebilirmiş, o zaman fark ettim bunu. Hatta mutlu bile uyandım. O denli! 

...

Ve işte Şubat'ın 10'lu günlerinden birinin gecesinde fark ediyorum ki ben değilim eksik olan. Ben yetersiz, az, beceriksiz, tatminsiz değilim. Ben de herkes kadar iyiyim, herkes kadar becerikli, herkes kadar beklentili,  belki herkes kadar hassas bile değilim ama herkesten daha fazla ince düşünceli. Demiş ya şair "sen elinden geleni yaptığına inanıyorsan, için rahat olsun" diye... öyle oldu sonunda işte. 

...

Bugün yüzünü gördüğüm ve bana yetmeyen gülüşlerin hepsinin beni tatmin edici güzellikteki "arkası", "yarın".  Gariptir, inandığım bir yarın bu. 
Ben inanmayı unuttuğumu sanıyordum. 
Unutmamışım. 

1 Mart 2010 Pazartesi

Yorgun affedici .. (to be cont. with a dif. story)


Aslında hiçbirimiz olmak istediğimiz gibi değiliz. İstememize rağmen olamıyoruz. Çünkü insanız. Yani idealardan uzak, gerçek ve kusurlu bir dünyadayız.

Birisine kızdığım zaman, ki kızmalarım genellikle "neden böyle davranıyor bu" sorusundan kaynaklanır, o çok sevdiğim dünyanın en sevimli insanı gidiyor ve yerine çirkin mi çirkin, dövülesi, boğulası birisi geliyor. Birisine kızdığım zaman o kişi Apo falan oluyor yani böyle garip bir durum var. Sinirim geçtiğinde de sanki o insan beni daha önce hiç kızdırmamış, dünyanın en mükemmel en ince düşünceli insanıymış gibi, sevimli mi sevimli birisi oluyor.

Kişisel gelişim adına insanların bilgisizliklerine şaşırsam bile şaşırmamış görünüp onlara sakince anlatmayı, insanlarla asla ve asla dalga geçmemeyi, çok ekstrem durumlar olmadıkça birisini asla küçük düşürmemeyi ve asla hakaret etmemeyi, insanlara bana davranmalarını istediğim gibi davranmayı, kimseyi geçmişiyle yargılamamayı, dünü dünde bırakmayı, insanlara inanmayı ve güvenmeyi vb. şeyleri ortaokul yıllarımda başladım kendime öğretmeye. Zamanla kirlendim ve bunları değiştirmezsem toplumun bana saygı göstermediğini üstelik de salak yerine koyduğunu gördüm. Ve uyum sağladım ne yazık ki. Neyse ki son zamanlarda bu kirlerimden de arınmak için elimden geleni yapıyorum ve başarılı da oluyorum gördüğüm kadarıyla.

Bugün farkettiğim durum ise daha garip ve güzel aslında. Fazlaca saygı takıntılı birisi olduğum ve o şekilde yetiştirildiğim için insanların yaptığı en ufak saygısızlıklar bile batıyor bana. Aslında batmaktan çok öte, fazlaca rahatsız ediyor, elimde olmadan sinirleniyorum. Bu tür genelce kabul görmeyeceğini bildiğim sinirlerimde elimden geldiğince sinirimi kendime saklıyorum, zamanla geçiyor. Sinirim geçiyor ama ne var ki o insan hakkında kafamdaki "saygısız" damgası kalıyor. Bugün yine öyle kendimce çok önemli ama başkalarının fark bile etmediğine emin olduğum şeylere sinirlendim zaman zaman. Günün sonunda eve doğru adımlar atarken aklımdan geçen şey ise; "bu şekilde davrandığının farkında olmadığına eminim. Davranışının bu şekilde algılandığını bilse eminim çok dikkat eder ve kesinlikle değiştirmeye çalışırdı. Genel olarak bakınca aslında aklımdaki ütopik insana bu kadar yakın olan birisi kesinlikle bu davranışı amaçlamıyordur. Aşırı düşünsel yoğunluk ve yorgunluk kimi zaman insana farkında olmadığı davranışlar yaptırabiliyor, eminim ki bu da öyle bir gündü." Her zamanki gibi yine kendimden çıkarımla vardığım bu sonuç içimi rahatlattı. Düşününce bugün benim için de çok yorucu bir gündü ve kim bilir ben de farketmediğim ne düşüncesizlikler yapmış olabilirdim...

Birisine sinirlendiğimde veya üzüldüğümde hep yaptığım şeydir kızgınlığımı/kırgınlığımı o insana yansıtmadan önce savunmasını kendi içimde yapmak, onu haklı çıkarmak için kendimi ikna etmek. Eğer bunu yaparsam zaten sorun kalmaz ama kimi zamanlarda bunu başaramıyorum. Bugün ise, başaramayışlarımın sonunda hala daha sakin kalabildim ve son noktada başardım. Bunu fark edince o kadar huzurlandı ki içim...anlatabilmek için bunca satır yazdım ama yine de anlatamadım sanırım :)

28 Şubat 2010 Pazar

TOEFL - IBT in Kayseri

TOEFL'a daha önce, 2006 senesiydi sanırım, emin değilim 2007 de olabilir, Ankara'da Amerikan Kültür Derneği'nde girmiştim. Kolejdeki listening sınıflarımıza çok benzer bir yerdi sınava girdiğim yer. Bir oda düşünün, kapının her iki yanındaki duvara dayanmış ve duvara paralel birer masa, masalarda pc'ler. İşin güzel yanı, her pc'yi bir kabinde olacak şekilde bölmüşler. Tek kişilik kabinler var yani minicik minicik. Yok anlatamadım böyle, iyisi mi bi resim bulmak. 





Resim de bulamadım...Neyse anlamışsınızdır siz zaten

Kayseri'de TOEFL'a girebileceğiniz yer ise Deulcom Avva Kampüs diye bir yer. İpeksaray binasının arka cephesinde. Burada bir sınıfta 12 bilgisayar var ama değil minik kabinler, bilgisayarlar arasında bir bölme bile yok. Bunu gördüğümde biraz tedirgin oldum doğrusu. Çünkü herkes aynı anda aynı bölümde olmuyor. Siz Reading yaparken yanınızdaki konuşursa veya kendi okuma parçasını yüksek sesle okursa beyniniz ambale oluyor. Hal böyle olunca epeyi tedirgin bir şekilde, ya bir sorun çıkarsa ne yaparım, kime ne zaman bildirmeli diye düşüne düşüne girdim sınava. Neyse ki bir sorun olmadı. Kafam kadar kulaklıklar minicik kulaklarımı içine alınca, bir de üstüne bilgisayardan gelen ardalan gürültüsü eklenince cızır cızır, biraz baş ağrıtıcı oldu ama etrafla izolasyon yeterliydi. 

Aslında TOEFL hakkında soruları olanlar için işin başından başlamak gerek anlatmaya sanırım. TOEFL IBT, CBT ve PBT olarak üçe ayrılıyor. İnternet Based, Computer Based, Paper Based. IBT ile CBT arasındaki farklar, puan dönüşümleri vb. sorularınızın cevaplarını http://www.ets.org adresinde bulabilirsiniz. Benim girdiğim IBT türü sınavda sorular o anda bilgisayara yükleniyor, cevaplar da sürekli internete aktarılıyor. Yani herhangi bir elektrik kesintisi vs. sorun olursa o ana kadarki cevaplarınız güvende. 
Eğer TOEFL sınavına girmek istiyorsanız başvurunuzu yine http://www.ets.org adresinden yapabilirsiniz. Tabii bir dil kursu üzerinden de yapabilirsiniz belki bilmiyorum, ama ben böyle yaptım. ETS'nin sitesinde öncelikle sınava girmek istediğiniz yeri seçiyorsunuz. Bu yerde gerçekleşecek sınav tarihleri karşınıza listeleniyor. Eğer daha fazla tarih seçeneğiniz olsun istiyorsanız Kayseri gibi küçük şehirlerden ziyade Ankara İstanbul gibi şehirleri seçmenizde fayda var tabii ki. Eğer iki veya üç arkadaş aynı yerde ve aynı günde girmek istiyorsanız başvurunuzu hemen hemen aynı zamanda yapmanızda fayda var.Eğer bir sınav yerinin kontenjanı dolmamışsa sınava 3 gün kalaya kadar kayıt yaptırabiliyorsunuz ama kontenjan meselesi tam bir muamma olduğu için işinizi sağlama almanızda fayda var. Yer ve zaman seçiminizi yaptıktan sonra yine internet üzerinden veya telefonda ödeme yapabilirsiniz. Ben ödemeleri internet üzerinden yaptım ancak bu noktada internet tarayıcısı ile sorunlar çıkıyor. Ödeme işlemini sorunsuzca gerçekleştirebildiğiniz yegane tarayıcı Mozilla Firefox. Olur da sorun çıkarsa da merak etmeyin öyle seksen kere bankadan para çekme sorunu falan değil, sadece iletişim kuramadım falan diyor veya altında loading gibi bişiy yazan bir gif yüzünden siz loading zannedip epeyi bir süre bekliyorsunuz. Neyse yani meraklanmayın kötü bişiy olmuyor, siz Firefox kullanın yeter. 

Gerekli seçimleri yapıp ödemeyi de tamamladıktan sonra verdiğiniz adrese bir sınav giriş belgesi gelmesini boşuna beklemeyin çünkü gelmeyecek. Sınav günü nüfus cüzdanınızla birlikte elinizi kolunuzu sallayarak sınav yerine gideceksiniz, hepsi bu.

Sınava hazırlanmak için neler yaptım? Hiçbirşey. Şanslı bir velet olduğumdan mütevellit, ilkokul 3'ten lise sona kadar ingilizce eğitim görmüş olmamın getirdiği ingilizce bilgime, Almanya'da inat edip hiç almanca konuşmayıp günlük hayatımı ve tüm ilişkilerimi ingilizce üzerinden sürdürüşümü ekleyince çok da fazla gerek olmadı. Ama yine de birazcık vocabulary birazcık da eksikliğini hissettiğim grammer konularına(reported speech kuralları) çalıştım. Birazcıktan kastım da, toplasan 3 saattir sanırım. Bunları neden yazıyorum? Demem şu ki, eğer ingilizceyi günlük hayatta kullanabiliyorsanız, süper yazılar yazmanıza süper speaking yapmanıza gerek yok, derdinizi anlatabilecek kadar hakimseniz TOEFL'dan korkmanıza gerek yok. A tabii sınavın 4,5 saat sürdüğünü göz önüne alırsak konsantrasyon becerinizin de yüksek olması gerekiyor ne yazık ki. İsteyen olursa kendi çalıştığım vocabulary kitabını(400 Must-have Words for the TOEFL) ve daha önce TOEFL'a girmemiş olanlara başlarına ne geleceğini gösteren bir bakıma TOEFL hazırlık programını(KAPLAN) biryerlere upload edebilirim. Bunlardan ayrı olarak Advanced Grammer in Use benim her başım sıkıştığında hızlıca hatırlatmalar yapmama olanak sağlayan bir kitap, tavsiye ederim. (Buradaki linkler de ilginizi çekebilir.) Ama zaten ets'nin sitesinde deneme TOEFL programcığı var, bilgisayarınıza kurup aynı sınav programını önceden görebiliyorsunuz. Bunu yapmanız bence önemli, çünkü sınava ilk girdiğim zaman bunu yapmamış olduğum için speaking kısmında çok zorlanmıştım. 

Sınav 4 ana bölümden oluşuyor. Reading, Listening, Speaking ve Writing. Her bölümün süresi ayrı. Yani reading kısmına hızlıca yapıp writing kısmına fazladan vakit kalmasını sağlayamıyorsunuz. Hatta bölümler de kendi içlerinde alt kısımlara ayrılıyor ve onların da süresi ayrı ayrı. Reading kısmında tahmin edeceğiniz üzere bir okuma parçası ve onunla ilgili sorular var. Soruları cevaplarken okuma parçası yine ekranınızda oluyor, telaşa gerek yok. Sorular genellikle 1.paragrafa göre... gibi başlıyor. Yani illa ki metnin tamamını okumanıza gerek yok ilk aşamada. İstediğiniz soruları atlatıp devam edebilir, istediğiniz bir anda "review" kısmına tıklayıp atladığınız soruya veya herhangi bir soruya geri dönebilirsiniz ama tabii ki belirli kısımlar dahilinde. Reading kısmında sanırım 6 parça vardı. İlkinde çok fazla jeoloji terimi olduğu için ve henüz tam olarak uyanamamış olduğum için bir süre ekrana boş boş bakarak geçirdim ve sonunda vakit yetmedi tüm soruları cevaplamaya. Sonraki metinlerde eğer çok fazla yabancı terim varsa metnin tamamını anlamaya kasmayıp hızlıca okudum ve hemen sorulara geçtim. Bu bana çok vakit kazandırdı. Okuma parçası ile ilgili çoktan seçmeli sorulardan başka bir tane de aşağıdaki cümleyi işaretli yerleden hangisine koyarsak anlam bütünlüğü bozulmaz sorusu var. Son soruda ise okuduğunuz parçanın özetini oluşturmanız isteniyor. Bunun için size verilen sanırım 8 seçenek içinden 3 tanesini sürükle bırak yöntemi ile seçip sıraya diziyorsunuz.
Reading faslını uyuklamadan atlattınızsa gerisi kolay bence. Listening kısmında önce karşılıklı konuşmalar dinliyorsunuz ve soruları konuşmalara göre cevaplandırıyorsunuz. Dinlerken bir yandan da not almak serbest. Bunun için sınav merkezinin size kağıt ve kalem vermesi gerekiyor, kendi kağıdınızı sınav yerine sokmanız yasak. Ben kendi kalemimi kullandım, kimse bişiy demedi. Geçen sınavda da öyle yapmıştım. Kalem üzerinden kopya meselesini fazla umursamıyorlar sanırım. Gerçi önceki sınavda her kabin bir mini kamera ile izleniyordu, bu sınavda da gözetmen dibimizdeydi sürekli ensemizde; hal böyle olunca değil kopya çekmek, kulaklığı kafanıza takıp çıkardığınızda bile hemen dikkat üzerinizde toplanıyor. 

Listening kısmı bitince sistem size 10dk mola veriyor. Bu süre boyunca sınav odası dışında takılabilir, arkadaşlarınızla görüşebilirsiniz, ama... En başta unuttğum bir şey var; sınava girmeden önce bir web cam ile fotoğrafınız çekiliyor,  kimlik kontrolünüz yapılıyor ve sınav sorularını dışarıya sızdırmayacağınıza dair bir anlaşma imzalıyorsunuz. Yani molada da istediğinizi yapabilirsiniz ama sorularla ilgili konuşmak yok. Gerçi bu anlaşmayı sorularla ilgili konuşmak yasak diye yorumlamak ne kadar doğru olur bilmiyorum. Adamların derdi yazılı, işitsel veya görsel bir kayıtla soruları dışarı sızdırmamanızdan ibaret bence. Yoksa özellikle soruları yaymak gibi bir derdiniz yoksa onca şeyi aklınızda tutmanıza imkan yok, aptal ediyorlar insanı gerçekten de. Mola süreniz bittiğinde görevli sizi çağırıyor, zaten öncesinde de tembih ediyorlar seksen kere girip çıkıp sürem bitti mi diye sormayın diye. Ama önceki sınavımda istediğim zaman girip başlama hakkım vardı ve yanlış hatırlamıyorsam mola süresi de 25 dakikaydı. 

Moladan sonra sırada speaking var. Speaking kısmında önce mikrofonunuzun ayarının yapılması gerekiyor. Bunun için sabit konu; yaşadığınız şehri anlatın. Burada söyledikleriniz kayıt altına alınmıyor o nedenle isterseniz ekranda yazılanları okuyun ister öylesine konuşun, hiç önemli değil. Dünkü sınavda benim mikrofon ayarım bir türlü olmadı. Sonunda görevli kız kulaklığı kendine takıp mikrofonu ağzına sokarak konuştu ve tamam dedi. Böylesi ayar benim hiç içime sinmedi ama sorun yaratmayacağını iddia etti kız, ona güvenmekten başka çarem de yoktu. Umarım bir aksaklık çıkmaz. Speaking kısmı da sanırım 6 bölümden oluşuyor. İlk soru çok genel bir konu oluyor, yaşadığınız şehri, unutamadığınız bir anınızı, en sevdiğiniz arkadaşınızı anlatım gibi bişiy. Sonrakinde size bir konu veriliyor ve düşüncelerinizi anlatmanız isteniyor. Diğer sorularda ise iki kişinin konuşmasını veya bir dersi dinleyip özetliyorsunuz veya sizce hangisi haklı, siz olsanız bu durumda ne yapardınız gibi soruları yanıtlıyorsunuz. Soru sorulduktan sonra hazırlanmanız için 15-20 saniye bir süre veriliyor, cevap süreniz de 45-60 sn arası değişiyor soruya göre. 

Ve son bölüm, writing. Writing için zorlanacağınızı düşünüyorsanız, veya birkaç tüyo iyi olurdu diyorsanız kolayı var: reading ve listening süresince aldığınız notlardan faydalanabilirsiniz. Hatta saksıyı biraz daha çalıştırıp uyanıklık ederseniz, writing de kullanmak üzere reading ve listening sırasında minik notlar alabilirsiniz, giriş, mukayese, örnekleme sözcükleri gibi. Ha ben öyle yaptım da nooldu? Hiç! Niye? Çünkü abidik bir soru sordular kitlendim kaldım. Writing kısmında iki bölüm var neyse ki. Birincisinde yazılı bir metin var, okumanız için verilen süre dolduğunda hemen bir listening geliyor. Okuduğunuz ve dinlediğinizi birleştireceğiniz bir yazı yazmanızı istiyorlar. Örneğin dünkü sınavda Uykunun neden gerekli olduğunu anlatan bir yazı okudum, sonra da yazıdaki nedenlerin neden geçersiz olduğunu anlatan bir ders dinledim. Yazmamı istedikleri şey, nedenleri ve geçersizliklerini özetleyen bir metindi. İkinci kısımda ise kendi görüşlerimizi anlatacağımız bir konu veriliyor. Örneklerle güçlendirerek derdimizi anlatmamızı istiyorlar. Hediyenin çocuklar üzerindeki etkisi, 8 yaşın altındaki çocukların TV izleme alışkanlıkları, liselerde ekonomi dersinin okutulması hakkındaki düşüncelerimiz gibi...

Writing kısmı da bitince... Kazanız mübarek olsun! Artık özgürsünüz! 
Test bitiminde size bir soru geliyor, bu testin kayda geçmesini ve sonucunun önceden belirttiğiniz kurumlara ve tarafınıza gönderilmesini istiyor musunuz, diye. Buna hayır cevabı verecek kişinin çok acınası bir sınav geçmiş olması dışında başka bir neden göremiyorum. Tabii salaklık edip de yanlış şıkkı işaretlerse, ona diyecek lafım yok. 

Ve asıl mesele: sonuçlar! Sonuçların 15 gün içinde açıklanacağını umuyorum. Yazılı olarak gönderilmesi de sanırım 1 ayı bulur. Önceki sınavda speaking kısımlarının ıııı-lamalarla geçtiğini düşünürsek bu defa daha iyi bir not alabileceğimi umuyorum. Gerçi şimdi de reading'in ilk kısmında biraz sorun var ama yine de genel olarak daha iyi bir sonuç bekliyorum. O zamanki sonucum 88/120 olduğuna şimdi en azından bir 95 alırım heralde? Yani umarım...

Nice day!

Hayat, sana teşekkür ederim! 
Bugün dünden de güzeldi! 


Hem zihnen hem bedenen yorulduğum ve sonunda elle tutulur işler çıkardığım günleri, yeni ve ben gibi insanları tanıma şansına eriştiğim zamanları çok seviyorum. Tıpkı bugün gibi!

Eğer işler yolunda giderse çok hoş bi süprizim olucak. Gitmezse bu haliyle bile idare eder bir süpriz olabilir bence :)

TOEFL iyi gibiydi, anlatırım detaylarıyla ama şimdi çok yorgunum, uyumam gerek yoksa yarına migrenle başlayacağımın habercisi hafif bir baş ağrısı musallat oldu tepeme.
Öpücükler herkese!