22 Kasım 2008 Cumartesi

...dots... of the day

Song of the day: Rüya - Sertab Erener

Color of the day: pis gri
Kar yağar Ankara'ya dolu dolu yağar yollarda birikir, sonra erimez çamur sıçrar üstüne, sonra öyle durur o kar bizin sitenin bahçesinde bi şekilde. ve pis bir grisi vardır, sanki rakı beyazına bi damla siyah dokundurulmuş gibi.. sanki nehre inen sise kirli hava karışmış gibi.. öyle bi renk işte...

Adjective of the day: broken

Smiley of the day:

21 Kasım 2008 Cuma

...dots... of the night /...


song of the night: seninle olmak var ya

color of the night: kusmuk yeşili! iğrenç biliyorum ama kusmadan durmam gerek artık bu ne yaa bi şişe şarapta sarhoş oldum...hüzün sarhoşluğu bu...telefonu odada bırakıp sevgili arasa bile duyamayacak olmanın b.ktan kederi ve neden bilmem kendimi cezalandırış...hep dizinin dibinde kalsam o sevgilinin olmaz sanki..bakkalın kızı olsaydım salak salak dizi dibinde otururdum halbusi...

adjective of the night: drunk

smiley of the night: çok değil ama hızlı içtim uygun bi smiley bulmak için çok geç artık..belki yarın sabah geri döneri bu entry'e, koyarım bi smiley kim bilir...

...dots... of the night /..


Song of the night: Mark Gillespie - Angels in the rain
Color of the night: deep purple
Smiley of the night:
Adjective of the night: thoughtful

20 Kasım 2008 Perşembe

...dots... of the night


Song of the night: Sezen Aksu - Sigaramın Dumanı
Aşktan yana şeyler düşünürken aklıma geldi, dinlerken ise... bu son gelişimde havaalanına götürürlerken beni, beklenmedik derece sıkışık trafik yüzünden uçağı kaçırma telaşı, havaş servisi ile yarışımız ve o sırada ben söylerken Şaybecim'in ağladığı ... gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri...tabii bunun üstüne Zerrin'cim bana ...gideceksin ama yine gel, döneceksin diye söz ver... söyletti :) şimdi de hüzün kovan kuşu geldi...

Color of the night: Transparent like a jelly-filled pool

Smiley of the night: melancholic

Adjective of the night: melancholic

19 Kasım 2008 Çarşamba

Nefret, kan, öfke, gözyaşı = migreN


Migrenimizle birlikte 3. günü de devirdik. Dün birazcık rahat bıraktığı için geçti gitti sanmıştım ama bu sabah anladım ki yanılmışım. Tansiyonu yukarılara çekti, beynimi döndürdü, gözlerimi pörtletti ve fakat gece vakti kahramanımı görücem diye diye açtığım ışığa biraz olsun alıştım sanırım ki iki satır bişiy yazmadan yatmıyım dedim. Aslında illa yazıyım da aklımdan gitsin dediğim şey, gecenin bu vaktinde nehirden dongur dongur gürültüyle geçen gemimsi şeyler oldu. Çok gürültü yapıyorlar uyuyamıyorum sayın vali, lütfen icabına bakınız. A bi de son 1 aydır penceremin dibinde ve her gece 2'de ötmeye başlayan bir grup kuş var ki kızsam mı sevsem mi bilemiyorum. Sabah ötseler sinir bozucu olabilir ama bu saatte böyle bahar sesli cik cik cik öten kuşlara pek alışık olmadığımız için sevimli gelmekteler.. Tamam kuşlar kalsın ama nehir trafiği gece vakti kapatılsın sayın valim, ilginize.. Meersiii!

Bu seferki migrenimiz pazar öğlen başladı, gece vakti aldığım bi ağrıkesicinin işe yaramasıyla hafifledi; pazartesi görece daha iyiydim ama yine de dışarı çıkacak, gün ışığı görecek halim yoktu, sabahki kuantum, akşamki kozmoloji derslerini kaçırdım, arada bir randevuyu iptal etmek zorunda kaldım; haftasonu yapıp ptesi sabahtan teslim etmem gereken 4 kuantum 2 nükleer fizik ödevi ne yapılabildi, ne teslim edilebildi... Dün bir miktar kuantuma bir miktar da ödevlere ilgi gösterdim ama hem gözlerimin ağrısından hem de her zamanki süper konsantrasyon sorunumdan ötürü pek bi iş çıkartamadım. Bugünden çok umutluydum aslında, ama ancak şimdi gözlerimi biraz açabilir hale geldim. Umuyorum ki yarına bişiyim kalmazsa yapmam gereken işleri yetiştirebilirim. Gerçi hiç mümkün görünmüyor ya...

Migren yüzünden yememem gereken şeylerin başında bitter çikolata ve çook sevdiğim beyaz peynir geliyor. Ama bu defaki saldırıda öğrendim ki sütlü çikolata bana çaktırmasa da migreni tetikliyor, ve sanırım son 4 gündür fazlasıyla tükettiğim ve çoook sevdiğim elma suyu da bu listeye dahil =( ve bir de öğrendim ki migren atakları sırasında tansiyonun yükselmesi normalmiş, o yüzden benim tansiyonum tavanlarda geziyormuş. E böyle olunca çay kahve içmek, cips fıstık falan atıştırmak da mümkün olmuyor. Yarın iyi olur da alışverişe çıkabilirsem bolca meyve, kek ve süt alıcam kendime. Bi de çok feci patates yemeği istiyor canım ama kim uğraşcak da yapcak.. peeehh! Doğru düzgün ev yemeği yapan bi yer de yok ki gidip orda yesem. Anneannemin yemeklerini özledimmmm...

16 Kasım 2008 Pazar

37 derece eğik olur derlerdi ama nasıl olacağını öğretmezlerdi...

Güzel bir el yazım olmasını çok isterdim. Belki emekliliğimde bunun üzerine düşerim biraz. Ne yazık ki bize okulda kitap harflerini öğrettiler el yazısından ziyade. Bir de 25 yaşında bir insanın emeklilik günlerini düşünmesi ne garip di mi... Dün bakkala giderken "insanlar liseyi bitirdikten sonra 35 yaşlarına kadar devlet onlara maaş bağlasa, insan hayatının en keyifli dönemi para kazanma veya okul üniv. falan fıstık derdiyle geçmese, eğlense gezse kültürlense bilgilense istediğinde okusa veya yüzse koşsa zıplasa atlasa, sonra 35inden sonra herkes devlete olan borcunu ödemek için çalışsa mesela 65ine kadar. Tabii 35inde bulacağın iş 35ine kadar kendini nasıl geliştirdiğinle ilişkili olacağı için her gün party timeeee diyenler için zor olabilirdi" diye düşündüm. Saçmalama hakkımı kullandım belki, belki de üzerinde düşünülesi bir teori buldum, bilmiyorum.