31 Mart 2010 Çarşamba

Self Error


Benim anlamadığım, aklımın ermediği bir dinamiği var hayatın. Tıpkı erkek ne yaparsa kız verir listesindeki gibi. Yaptığın şey hep aynı olmasına rağmen kimi zaman verir, kimi zaman vermez. Ne yaparsam istediğim sonucu elde edeceğimi hala öğrenemedim.
  • Arkadaşlarına iyi davran, seni salak sansın; kötü davran arayıp hal hatır sorsun.
  • Çalış, makale oku, araştırma yap, hocan senden bucak bucak kaçsın; derslerle işlerle ilgilenme hocan seni haftasonu gezmeye davet etsin.
  • Aileni sev, onlara vakit ayır, derslerinle ilgilenmiyorsun diye kızsınlar; şimdi gelemem çalışmam lazım dediğinde aileye vakit ayırmanın önemini anlatsınlar.
  • Sevgilinle birlikte vakit geçirmek için kendi planlarını ertele, fazla üzerine düştüğün için sıkılsın; kendi başına plan yap onu dahil etmediğin için üzülsün.
  • Beklenmedik bir yerden çıkan paranla kendine bişiyler al, müsrif damgası ye; borcu olan arkadaşını alışveriş yaparken uyarınca onu hiç anlamadığını söylesin.
  • Giden sevgilinin ardından gözyaşı dök, amma salaksın onun için üzülünür mü elini sallasan ellisi desinler; giden gitmiştir diye yeni aşklara yelken aç orospu desinler.
          ...

Liste böyle uzar gider...
Benim denklemlerimle işleyen bir dünya bulmak gerçekten imkansız mı?

30 Mart 2010 Salı

Sorular Çekilişler ve Hediyeler

Günlerdir hasta olmamak için debeleniyorum resmen.
Kollarım yorgun, boğazım kötü, üşüyorum...
Çalışacak derman yok hiç. Düşünmeyi, kafa kullanmayı gerektiren herhangi bir iş yapamıyorum 2 dakikadan fazla. Sanırsın ki boynumun üzerindeki şey patates çuvalı, öyle yani...

Ben de kendimi kampanyalara, anketlere, yarışmalara adadım.

Can Yayınları'nın her ay düzenlediği bir yarışma. Verilen alıntının hangi kitaptan olduğunu bilenler arasına girerseniz kura ile kitap kazanan 10 kişiden biri olabiliyorsunuz.

Altın Kitaplar her ay bir kitapla ilgili bir soru soruyor. Doğru cevabı bilenler arasında çekilişle belirlenen 30 kişiye kitap hediye ediyor. Ha Melekler ve Şeytanlar hüsranından sonra Altın Kitaplar'dan çıkmış bir kitabı okumayı ne kadar isterim, bilmiyorum doğrusu.

16 Nisan'a kadar Napolyon'un sana çağrıştırdıklarını yazıyorsun, ne şekilde belirlendiğini bilmediğim bir kişi olabilirsen iki kişilik Paris seyahati kazanıyorsun!

Henkel her ay bir teknoloji sorusu soruyor ancak çekilişler haftada bir gerçekleştiriliyor.

Tuborg'un düzenlediği bilgi yarışmasında sorular aynı, hatta cevapları nereden bulacağınızı da söylüyor. Tüm soruları doğru cevaplarsanız adam gibi hediyeler kazanabilirsiniz. Son gün 31 Mart, çabuk olun!




iPod Almak İsteyenlere

x


iPod almak isteyenler için Vatan Bilgisayar bugün süper bişiy yapıyor: %20 indirim!
Tabii sadece iPod için geçerli değil bu, bugün tüm ürünlerde %20 indirim var Vatan Bilgisayar'da. 


Ama iPod hayali kuruyorsanız 32GB'lık bir iPod'u 736TL yerine 589TL'ye alabilirsiniz. Bu kadar para vereceğime GittiGidiyor'dan alırım diyebilirsiniz ama Türkiye Apple Yetkili Servisi Bilkom'a sorduk, GittiGidiyor'dan "garantili" diye satılan iPod'ların garantisi Türkiye'de değil Amerika'da geçerli. Yani olur da bir sorunla karşılaşırsanız hem garantiden faydalanamayacak ve ücret ödemeniz gerekecek hem de güvenilir olmayan ellere teslim edeceksiniz ufaklığı... Birazcık daha fazla vererek garantili bir iPod almayı düşünenlere tavsiyem Vatan Bilgisayar. 

28 Mart 2010 Pazar

27 sene geçmiş...

Doğruya doğru, 20'li yaşların başındaki halimi özlüyorum. Özellikle son 1 yıldır yaş olarak değil ama ruhumdaki yaşlılığı, kırgınlığı ve tembelliği hissediyor buna üzülüyordum. Bugün, hele ki az önce okuduğum mailin üzerine, gördüm ki seneler boşa geçmemiş. 

Şimdiye kadar anladığım halde anlamamışım numarası yapmam gereken süprizler çok oldu. Niteliğini sevmediğim halde sırf düşünülmüş olduğum için gülümsediğim hediyeler ve sırf etrafa göstermek için gelip sarılan insanlar çok oldu doğumgünlerimde.

Bu yıl ise bambaşka... Evet benim hayatımın her adımında ilk önce aklıma gelen, herşeyimi endekslediğim insandan, Zerrin'cimden uzak bir gün oldu ve bunun kırıklığı büyük ama hiç tereddütsüz söyleyebilirim ki hayatımın EN GÜZEL doğumgününü yaşadım bugün. Doğumgünümü kutlamak için evime gelen arkadaşlarımın samimiyeti hiçbir şeyle değişilmez. Gözlerindeki sevgi ve hediyelerindeki özen... Her hediye özeldir tabii ama kendi gözünle değil de karşındakinin gözüyle bakıp dünyaya o kişi için seçtiğin hediyenin getirdiği mutluluk bambaşkadır. Bu yıl hep öyle hediyeler aldım. Minik Balık'ın yaptıkları ise anlatılmaz bile. Gün boyu mutfağa girip çıkarkenki telaşı, akşam için yaptığı hazırlıkları benden saklama çabaları ve gözlerindeki ışıltı, herkesi toparlayışı, doğumgünü pastamı elleriyle yapışı ve mumları üfleyeyim diye pastayı tutarken her yanından taşan sevgisi... ve son damla Aziz'im maili... damlalar oldu oldu aktı içimden...
Ben üzülünce ağlarım, ağlaya ağlaya akıtırım beni üzen insanı kalbimden. Bu defa mutluluktan aktı damlalarım, gerçekten sevildiğimi bildiğimden, rol yapmam gerekmeyen ve beni ben olduğum için seven arkadaşlar edinmiş olduğumu farketmenin getirdiği kocaman bir mutluluktan...

Facebook mesajları da bir derece mutlu etti tabii ama sms'ler, hele ki telefon edenler...

Okuduğum maile cevap verecek kelimeleri bulamadım, gözyaşları içinde bir teşekkür edebildim ancak telefon ederek Aziz'ime. Aslında bu yazıyı da ona cevap maili olarak yazmaya başlamıştım ama sonradan değişti şekli..benim iyim-kötüm-evim-kalbim burası ya artık en özgüründen, burdan en kocaman teşekkürlerimi edeyim bari ATOM ailesine, Aziz'ime, Onur'uma, Memo'ma... İyi ki varsınız, iyi ki hayatımdasınız, iyi ki o lanet Bonn'dan kalkıp gelmişim evinize de ATOM kadar güçlü, ATOM kadar bölünmez, ATOM kadar eşsiz bir dostluk katmışım hayatıma. 

Hayat, sana da teşekkür ederim bir kez daha...

4. Ankara Kitap Fuarı

Ankara'da geçirdiğimiz son gün bana kabir azabı yaşatınca ve şehir sınırlarına dahil olduğum andan beri her reklam panosunda kocaman kocaman ilanların gözüme girmesinden mütevellit, doğal olarak soluğu kitap fuarında aldım. Her zamanki gibi girer girmez kendimden geçmem pek mümkün olamadı bu defa çünkü paracıklarımla kendime yeni bir telefon mu alsam yoksa kırsam zincirlerimi de kitapların arasında kayıp mı olsam diye tereddütte kaldım. Ne var ki gereksiz bir tereddüttü, kaç lira harcağımın hala farkında değilim ama kitaplarıma bakıp bakıp hissettiğim mutluluk paha biçilemez!

Aldıklarımın fotoğrafını çekemiyorum ne yazık ki, çünkü fotoğraf makinem Ankara'da kaldı. Bu yüzden netten bulduğum resimlerle göstermeye çalışacağım. (moda bloğu yazıyormuşum gibi hissettim kendimi bi anda, ne alakaysa).

Önce bilimsel kısımdan başlayalım. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) standında bu kitabı görünce resmen aptallaştım. 2 sene boyunca Bonn'da Türkiye'den götürdüğüm kötü türkçeli kitaplar ve almanca ingilizce kitaplar arasında boğulurken ben bu kitabı nasıl da bulmamışım? Oradaki derslerim için gerekli olan tüm konuları kapsıyor, hem düzgün bir dil ile anlatıyor hem de yazarı Tekin Dereli! Daha ne olsun?! Aldım tabii ki hemen. Kağıt kalitesi ve cildi de bu kadar güzelse bu kitabı almaya asla param yetmez diyordum ama 25TL olan kitabı fuarda 20TL'ye satıyorlar! Kaçırmadım tabii ki!
TÜBA'nın bir de Akademi Forumu Dizisi adı altında incecik, 30-40 sayfadan oluşan kitapçıkları var. Bunlar arasından ilgimi çeken Ali Alpar'un Uzay Ajansları ve Mehmet Erbudak'ın Fizikçi Gözüyle Nanoteknoloji kitapları oldu.
TÜBA Yayınları arasında en can alıcı olanlardan biri de Erdal İnönü'nün şu bibliyografyasıydı ama bunu başka bir bahara ertelemek zorunda kaldık.

Bilimsel yayınları bir kenara bırakmadan önce, geçiş kitabı olarak EINSTEIN Bulmacası'ndan bahsedebilirim sanırım. Aslında fuardan çıkmamıza az bir vakit kala, minik balık'ın isteği üzerine aldığımız bir kitap bu. Arka kapağından bir alıntı size fikir verecektir diye umuyorum:
"Bu kitapta, şimdiye dek tasarlanmış en şaşırtıcı zihin açıcılarla karşılaşacaksınız. Üç kapıdan birini seçerken, sürpriz partinin hangi gün olacağına dair tahmin yürütürken ya da bilgisayarınıza düşen ve bir şekilde hep doğru çıkan maç tahmini e-postalarının güvenilirliğini hesaplarken gri hücreleriniz fazla mesai yapacak. 
Çözümü bulmanız halinde ne kadar gururlansanız hakkınız. Ama aksi durumda lütfen sorumlu okurluğu elden bırakmayın; çözememenin verdiği sinirle fırlatılan kitap yaralayıcı olabilir. "

Ve işte hem benim hem de minik balık'ın ağzımızın suyu aka aka aldığımız kitaplar:

Yordam Kitap'tan çıkmış bu altı kitap ve 2 manga bir set halinde.
Marksizm Nedir? - Emile Burns
Marksizme Sıra Dışı Bir Giriş - Bertell Ollman
Marksizm Üzerine Dört Ders - Paul Sweezy
Sosyalist Dünya Görüşü Üzerine Marksizm - Henri Lefebvre
Diyalektik Materyalizme Giriş - August Thalheimer 
Felsefe İncelemeleri - Karl Marx & Friedrich Engels
Bunlara baktıkça bir an önce Almanca öğrenip orjinallerini de okumak istiyorum. Hele bi türkçesini oku da ey cadıııı! demekte sonsuz haklısınız.
Bunları alıp da o iki mangayı almamak olmazdı, hele ki manga meraklısı bir minik balık varken yanımda.
Kapital Manga Cilt:1 & Cilt 2
Bir de ne görelim? Çizgilerle Komünist Manifesto da ayaklanmış gitmiş kasanın yanına diğer kitaplarla birlikte sıra bekliyor :) Onu da aldık tabii elimiz mahkum.

E bu kadar kitap alınca bir de minik hediye verdi kasadaki kız, doğal olarak: güzel bir Nazım Hikmet posteri!

Her kitap fuarında olduğu gibi bunda da imza günleri ve söyleşiler vardı tabii ancak biz bir anda karar verip gittiğimiz için öncesinde plan yapmaya fırsat olmadı. Ne var ki şanslıymışım, çok sevdiğim bir şairle karşılaştık, Ahmet Telli. Daha önce Mülkiyeliler'de kendisiyle tanışma şansını bulmuş ve hayran hayran bakmaktan  tek kelime konuşamamış, üzerine de o zamanki sevgilimden ayar almıştım :))) Ahmet Telli de şöyle bişiy hani -->

Neyse şiir kitapları önünde, bekliyordu zavallım. Hangisini alayım diye kendisine sordum. Son kitabını gösterdi, Nidâ. içine de yazdı bişiyler güzel güzel :) İmzalı kitaplarıma bir yenisini daha ekledim böylece.

Aslında "İçinizdeki Öküze Oha Deyin" kitabının yazarı Bülent Akyürek de ordaydı ama adamın konuşmasından tavırlarından huylanıp kitabını almaktan da imzalatmaktan da vazgeçtim.

Bi de KaraEfendi'nin tavsiyesi üzerine yalnız fil kitabını aldım :) Bunu yani:
Kişisel gelişim kitaplarına dağlar kadar antipatisi olan minik balık bile yazarının Ahmet Şerif İzgören olduğunu görünce sever gibi oldu sanırım.

Ve aldığım son kitap ise uzun zamandır okunacaklar listemde bekleyen; Sürek Avı. SerdarRıfat'ın bu kitabını birisi mi tavsiye etmişti yoksa bir edebiyat dergisinde görüp kendim mi not almıştım hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim kitabın adının hep aklımda olduğu, sonunda alabildim!



A bir de alıp da iade ettiğimiz Melekler ve Şeytanlar var. Malumunuz ne zamandır Angels &; Demons okumaktayım; çok da sevmekteyim ve etrafımdakilere de okuyuuun diye tutturmaktayım ancak bendeki kitap ingilizce olduğu için insanlara al oku hadi diyememekteyim. Bunun için Türkçe'sini önce kendim okuyup sonra minik balık'a okutup sonra da etrafımdakilere okutmayı planlıyordum ki...Altın Yayınları'ndan çıkan Türkçe'sini  görünce aldım hemen. Fuarda gezinmekten yorgun düşüp bir kenarda otururken hemen tercümesini kontrol etmek için birkaç cümleye göz gezdirdim, iyi ki de yapmışım! Falling bodies düşen vücutlar olarak tercüme edilir mi yahu? Edebi bir metinde veya bir şiirde belki olabilir ama hikayenin CERN'de geçtiği, fizik konuları ağırlıklı bir romanda?! Parçacık fiziği yerine kullanılan zerrecik fiziği de çok sinir bozucu zaten bence.Benim kendim kendime gidip de herhangi birşey için tek neden olarak bunu sevmedim istemiyorum demem namümkün olduğu için hemen  Minik balık'a gösterdim. Kahramanım olaya et attı ve gidip idare ettik, paramızı geri aldık. Ben size haber verene kadar sakın gidip de Altın Yayınları'nın Melekler ve Şeytanlar'ını almayın, düzgün bir tercüme bulunda size söyliycem, tamam mı?

Son olarak da minik balık'ın aldığı Laz Kültürü kitabımız var. Bunu okuyacak sabrı gösterebilir miyim bilmiyorum ama minik balık okudukça bana anlatıyor zaten :)

İşte bunlar benim kendime erken doğumgünü hediyemdi, dün geceden beri yazmakla uğraştığım bu yazı ancak bitti, bu arada ben de öğlen 12 itibariyle 27 seneyi bitirdim, artık 28'inde ve dana kadar oldum danışman hocamın deyişiyle :)))