16 Mayıs 2009 Cumartesi

ben ne biliyim kimdir bu Erhan?


Sabah işler yetişmeyecek diye panik halindeydim çünkü talip olduğumdan biraz daha farkl bir iş yıkılmış oldu tepeme bir şekilde. "Tamam, sakin olursam halledebilirim belki" diye diye başladım ve fark ettim ki "oluyormuş yahu o kadar da zor değilmiş". Yüksek lisans odasında çalışıyorduk ama odada ders olacağı için ve bir şekilde tez aşamasındaki yüksek lisans öğrencilerine üvey evlat muamelesi yapıldığı için ortada kaldım. FFÖ'nün odası vardı aslında elimin altında ama anahtarım yoktu; anahtarı alabileceğim hiçkimse ulaşılabilir durumda değildi; acil durum odası olarak düşündüğüm kuzenimin odasına da gidemedim çünkü o da odasında değildi; sap gibi kaldığım için, çifte standartlar için ve dürüstlüğüm beş para etmediği için canım sıkıldı; dersin hocasına gidip söyledim "gidip çalışabileceğim bir yer yok siz ders yaparken ben de orda durup da sessizce devam etsem çalışmaya olur mu?" diye ama cevap olumsuzdu. Neyse sonrada FFÖ'nün odasının anahtarına ulaşabildim, pılımı pırtımı toplayıp oraya taşındım. Bi kez keyfim kaçtı mı, yeniden konsantre olmak o kadar da kolay değil. Nerden çıktı bilmiyorum ama bir şekilde eski mailleri kurcalarken buldum kendimi; sonra gmailime gelen ilk mailden başladım bakmaya; kısa bir yolculuk yaptım zamanda; biraz hüzünlendim, biraz güldüm, biraz...bi baktım zaman geçmiş, OnurCUM geldi yanıma, FFÖ online oldu aynı sırada; Mac kullanımda olmadığından beridir bilgisayar dolu evde bilgisayar sıkıntısı çektiğimiz için FFÖ'den izin aldım onun odasındaki PC'yi kullanabilmek için; bi kullanıcı hesabı açtım kendime; kuzenim geldi o sırada, akşam konsere gitsek mi gitmesek mi diye konuştuk; Erhan Güleryüz konseri varmış (??); ben isteksizliğimi belirttim, diyemedim ki kimseye "kim bu kardeşim Erhan Güleryüz?" diye, "ben zaten pek bilmem o adamı" diyip geçiştirdim. Tamam herkes söyledi durdu Ayna'nın solisti diye ama ne biliyim ben adam yeni albüm mü çıkardı yeni yeni şarkıları mı var yoksa Ayna'nın şarkılarını mı söylüyo hala kendi şarkıları gibi... serde erkeklik var tabii, zombi filminde olduğu gibi ses çıkarmayınca başıma iş aldım sonrasında (bu zombi meselesini bilahare anlatırım bi ara, stZiza'ya selam olsun burdan). Neyse, akşam olmuştu, karnımız acıkmıştı; şenlik alanına gidip karnımızı doyuralım dedik, kuzenimi de bekleyelim dedik, beklerken uzun zamandır okuyamadığım yazılarını okudum Ece'cimin yüksek sesle, OnurCUM uyuya kaldı tabii bu sırada :) Sonra hep birlikte şenlik alanına gittik, yeni sucuk ekmekciler denedim, en güzelini buldum sonunda ve bu sırada da ne zamandır süre gelen sucuk açlığımı da doyurmuş oldum. Sonrasında gittik Crazy Dance'e bindik, başlangıcı ve sonu süperdi ve o sırada kolumu çizdim o metal zımbırtılarla, başta çok acımadı ama sonrasında deriiin bi yarık oldu kolumda, kanadı acıdı. Sonra kuzenimle birlikte bindik gondola ama aşırı korku faktörü nedeniyle bitimine az kala durdurmak zorunda kaldık gondolu. Sonra Meral'in doğumgününü kutlamak üzere ötede bi yerlerde astronomi tayfası ile buluştuk; pasta, Sprite, Coca-cola, fotoğraflar, tuzsuz ayçekirdeği ve kısa bir tuvalet molasının ardından haydi konser alanına. E iyi tamam konser alanına ama, ben hala bilmiyorum ki kim bu Erhan Güleryüz? Ha bi de arada "adama ferdi tayfur mumelesi yapma" diye eleştiriler de alıyorum, adamı bilmiyorum, duruma gıcık oluyorum, her kime sorsam ki kimdir bu adam diye herkes aynı cevabı veriyor, ah gıcık gıcık gıcık!!! Neyse gidiyoruz konser alanına; geçiyoruz yerimizi alıyoruz derken kuzenim aklıma geliyo, acaba kalmışlar mıdır onlar da konsere diye, arıyorum, zar zor duyoruz sesimizi, ulaşmaya çalışıyoruz birbirimize, o sırada anlıyorum ki bu Erhan amca meğersem olduğu gibi Ayna şarkıları seslendirecekmiş, e süpeeer! yahu bilseydim ben en baştan heycan yapardım ki :))) neyse olan baştaki huysuzluğumla geçirdiğim zamanlara oldu ama çok güzel bi konser geçirdik OnurCUM'la, kuzenime ulaşamadık ve buna çok keyfim kaçtı, ama şenlikler hep böyledir zaten, bi kere kaybettin mi birisini bi daha bulmak imkansız gibidir. Gecenin sonunda astronomi tayfası bize geldi, önce uyuya kaldık biraz sonra Makedonya rakısı içtik, vampir oyunu oynadık, uyuduğumuzda sabah ezanı okunuyordu; "amma uzun sürdü yahu" dedim, horultu arasında "sabah ezanı hem uzun okunur hem de iki kıta daha uzundur zaten" dedi OnurCUM, ben de ezan sesi dinleyerek tatlı bir uykuya daldım...

Dün işte, böyle karmaşıktı, bugün de dün yaptığım tercümeden feyz alarak boool boool S&C izledim, sevgülümle vakit geçirdim derkeeen, vakit oldu bu vakit, Karakuş geldi çiğ köfte yapcaz dedi, stZiza geldi Eurovision izliycez dedi, ben de aldım notebooku elime, önce bi özet geçeyim de sonra da yaptığım tercümeleri temize geçip kaldığım yerden devam edeyim dedim...

İşte böyle..

Bi öncek yazı ile ilgili açıklamaları da uygun bi zamanda ayrıca yazmak istiyorum. Bu ayrıca yazacaklarım epeyi birikti ama bu sıralar aldığım ek işlerden kafa kaldıramadığım gibi hala daha bu işlerden 3-4 tanesine ihtiyacım var, bakalım nasıl becericem bunca şeyi. Üstelik çarşamba günü sunumum var ve daha hiçbirşey hazır değil. Ve daha da üstelik bu yazı çok kötü oldu ama tekrar okuyup kontrol etmeye vaktim de yok sabrım da, bu da böyle biraz itinasız biraz acele ama mutlaka geleceğe geçmişten bir not işte...

14 Mayıs 2009 Perşembe

?

"Nasıl oluyor sizin hoş bulacağınız bir şarkıyı söylemek için ölen birini izlemek?"*























Bunu cevabını vermek üzere karşıma çıkmalarını istemem, çünkü o cüreti gösteren kimse zaten benim anlayabileceğim bir cevap vermeyecektir; ancak sakin sakin ve zamanla bana anlatmayı denerse belki anlayabilirim, eğer varsa, bunun arkasındaki mantığı...

*İç Kitabı P/13
Ece Temelkuran

12 Mayıs 2009 Salı

aklımda mim

Voodoo Girl ve stZiza'nın iki mimi var üzerimde, yüzyıllardır bekliyor...
Takip ettiğim blog yazarlarının neye benzediği ve hangi yıllarda yaşamak istediğim hakkında iki mim... yazmaya kıyamamak böyle oluyor işte. Daha önce yazmaya kıyamadığım mim de en sevdiğim kitaplarla ilgiliydi.
Mimlerimi unutmadım, aksine sık sık aklıma geliyor, haber vereyim dedim :)

early universe tez zıkkım böyk

Ben çok sıkıldımmm!

Haftasonu güzel geçti; dua edenleriniz olduysa gerçekten işe yaradığını söylemeliyim :) allah razı olsun :P Teyzemler de Sevinçler de sorun çıkarmadı, aksine güzel güzel gülümsediler, kimi zaman sevimli nasihatler de verdiler hatta. Nikah meselesine ikna edemedik çünkü eşşek kadar adamların çocukluk edecekleri tuttu; bizim aklımızın ne kadar mantıklı olduğunu anlatmak da imkansız olduğu için çocukla çocuk olmaktan vazgeçtik, nişan komedisine tamam dedik, naapalım...

ama şimdi ben şu an itibariyle sıkıldım resmen yaa... bi daralma falan değli bu çok basitçe sıkıldım... Hep yapılmayı bekleyen bi dolu iş var, hep bir koşturmaca var, hep laf anlamayan insanlar, hep sorumsuz insanlar, hep ve hep ve hep... işte böyle olunca da ben bu sıralar uzun bi tembellik yapmak istiyorum. İşin kötüsü bu tembellik isteğini hiç sevmiyorum. Aslında ben tembellik yapmak istemiyorum ama koşullar hep o yöne çekiyor beni; gıcık oluyorum. Düzenimi değiştirmem gerek bi an önce ama bilgisayarlardan birisi bozuldu; dün onu tamire bıraktık Ankara'da; bugün aradılar, 450€ civarı masrafı çıkmış ve garanti kapsamı dışındaymış. Grrr!!! Demek ki neymiş? Mac Book Air'iniz varsa üstüne basmayacakmışsınız.

pöööh! sıkıldım işte... şimdi OnurCUM geldi, yazacaklarım kaçtı gitti aklımdan, sonra yine eserse yazarım.
ha bi de sıra şimdi Türkiye'deymiş Eurovision'da...