28 Mayıs 2011 Cumartesi

ne istediğini bilmeyen hissiyatlar

Garip bi duygu kaplıyor içimi, özeniyor muyum acaba diye düşünüyorum, sonra kendimi o rolün içine koyunca daha düşüncesinde bile daralıyor içim, demek ki özenmek değil, o zaman ne?
sanırım "benim de içimden gelse keşke böyle şeyler" istiyorum. ama gelmiyor. gelmediği için de hoşuma gitmiyor. ama başkalarının içinden gelerek ve severek yaptığını görünce imreniyorum.  neyden bahsettiğim anlaşılmıyor değil mi? düğün, kına, ev düzmece, çeyiz dizmece, komşuluk etmece, bir imzanın ardından daha önce hiç tanımadığın insanları aniden sevivermece... içim daralıyor bunları düşününce. zaten o yüzden olabildiğince uzak durdum ve birçok kişinin de kalbini kırdım o süreçlerde istemeden. şimdi başkalarına bakınca içim burkuluyor sanki... ama değil, burkulma değil bu... ne olduğunu bilmediğim, anlamlandıramadığım saçma sapan birşey...

Sanırım şey gibi... insan bazen özenir ya, "dünyada kedi olmak vardı yahu ne mutlu hayatları var" der ya, onun gibi bir imrenme sanırım benimkisi... ama zaman zaman üzüyor işte.

Pek net anlatamadım ama işi harbici örneklere vurursam anlamı iyice sapıtacak, o yüzden susayım ben en iyisi.

5 yorum:

  1. beni anlatmışsın sanırım

    YanıtlaSil
  2. Ne demek istediğini gayet iyi anlasam da bunun çözümü şu diyebileceğim hiçbir şey yok.Evlenmeden önceki sen'i düşün,nasıl değiştiğini neleri artık yapmadığını düşün.Eğer onların arasından yapmak istediğin bir şey çıkarsa da hiç durma. Durdukça içindeki istek çürüyecek ve heves namına bir şey kalmayacak , yeni uğraşlarla o isteği örtbas edeceksin...

    YanıtlaSil
  3. Ben çok istiyorum böyle olmayı.
    Elimden geldiğince de uyum sağlamaya çalışıyorum ama işin aslı elimden pek fazla bir şey gelmiyor.
    Yine de sıradan diyebileceğimiz normal bir hayatım olmasını isterdim kesinlikle.
    Mutlu olmak dünyaya gözünü kulağını ve hatta ağzını kapatıp sadece kendi hayatını en yakınındakileri konuşmaktan ibaret aslında.
    Yapabilsek keşke..
    Ben şuna inanıyorum: Tanrı bize önceden sordu her şeyi, bak kızım pippi dünyada olup bitenleri önemseyerek mutsuz olmak var, bir de sadece kendi hayatını yakınındakileri önemseyip mutlu olmak hangisini istersin?
    Mutsuz olmak derdim, demişimdir, bence dedim. Ve şu an kendi seçimimi yaşıyorum.
    Çünkü her ne kadar istiyorum desem de öyle olmak istemezdim düşününce.

    YanıtlaSil
  4. Adsız arkadaşlar, işin garip yanı işte içimden gelse bile uygulamaya geçirmeye sıra gelince ben yine daralıyorum =)

    haşmetlim sen de uyum sağlıyorsun gayet de, sevdiceğinin ailesi ile yaşadıklarını anlattığın yazında da ben böyle hissetmiştim. Bana verilen hediyeleri kabul etmekte bile zorlanıyorum ben değil ki bana harçlık verilsin. Ha ama sana imrendim hem de ne biçim, ne var ki bana ters geliyo işte, sonra da neden ters geliyor kızım bak işte haşmetli ne güzel kaynaştı hemen diyorum kendime. Aman ne biliyim ya, gerçekten istesem adapte ederdim kendim bence, yeterince istemiyorum demek ki, ya da sadece geçici bi heves sanırım. Bak şimdi içimde bu yazıyı yazarkenki hissiyet yok ya, çok saçmalamışım diyorum kendime ama o duygu gelince de komik oluyorum. Aman yahu, herşey boş...

    YanıtlaSil
  5. :) İtiraf zamanı.. O parayı almamak için çok direndim ama sonra almak zorunda kaldım. Alıp ne yaptım, sevdiceğe verdim ahaha :D

    Ama asıl mesele bu değil tabii.
    Şunu söyleyim eğer en ufak en ufak bir art niyet, kötü bir bakış hissetmiş olsaydım bunların hiçbiri olmazdı. Onlar çocuk masumiyetinde oldukları için kendi ailemden bile temiz oldukları için böyle şeyler oldu. Yoksa olmazdı. Misal kendi ailemle evlilik serüveni boyunca nasıl baş edeceğimi şimdiden kara kara düşünüyorum ve uğraşamayacağımı düşündüğümden düğün dernek zırt pırt bir şey istemiyorum. Sadece ikimizin gittiği bir nikah.. Sonra da belki arkadaşlarla bir barda eğlence. Bu kadar..

    Ama isterdim davullu zurnalı bir düğün. Seviyorum çünkü Anadolulu olmayı, tüm adetleri yerine getirmeyi.. Bir dönem halk bilimi de çalıştığım için özellikle istiyorum ama maalesef etrafımda huzursuz, sorunlu insanlar varken hiçbir şey bana zevk vermeyecek.

    Bu ve buna benzer şeyler..

    Benim misal asıl derdim arada kalmışlık.
    Anadolu'da yaşıyorsun, doğduğun andan itibaren iyi kötü bütün adetleri, gelenekleri emmişsin. Sonra bazılarından vazgeçiyorsun ve bir tarafın kocaman büyük bir tarafın evrenselleşiyor. Küresel bir düşüncen oluyor. Ve aynı beden içinde hem fazla modern hem de fazla gelenekçi iki kişiliği birden taşıyorsun. İmkansız gibi görünüyor ama değil. Sadece insanın psikolojisini alt üst etmeye yeter bir arada kalmışlık bu.

    Konumuz bu değildi ama öyle işte, yazdım gitti..

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.