Şekerler, geçen yıl kardı kıştı, yeni ülkede ve üstelik evli ilk yılbaşıydı derken evde çok sıkıldık ve çok uzun geldi Christmas tatili ama bu yıl tam tersi oldu yahu!
Ne ara gittik de ne ara döndük bilemiyorum şu an. Tek bildiğim, korktuğum kötü şeylerin çoğunun olmamış olması. Tek bir can sıkıntım oldu, e o da nazarlık artık, olmasa olmazdı. Zamanla düzelecektir aksilikler de, herşey kusursuz olsa buranın adı dünya değil cennet olurdu zannımca.
Farkediyorum da, son zamanlarda pek bir iyimser olmuşum ben. Hala karamsarlıklarım ve isteksizliklerim oluyor ama genel itibariyle hayata karşı daha bir iyimserim. Aferim bana aferim.
2010 için çok iyi bir yıl olacak diyordum ya, 2012 için pek öyle olumlu şeyler hissetmiyorum. İşin kötüsü 2010 gerçekten de çok güzeldi. 2011 için bir hissiyatım olmadı ama o da çok güzeldi. Darısı 2012'nin başına diyorum, umarım o da güzel geçer.
Türkiye'de yaptıklarımızı yazayım desem bu yazıya başlamam imkansız olacaktı. Bence 3 fotoğraf seçtim telefonumla çektiklerim arasından. Aslında fotoğraf makinesiyle daha bi dolu çektik ama henüz aktarmadık, aktardıksa da bende değil, sevdicekte. Herhangi bir iş 5dakikadan uzun sürecekse ben hiç bulaşmıyorum o işlere bu sıralar. O yüzden sevdicekten fotoğraf almak da şimdi namümkün, kusura kalmayınız.
Yola Cuma günü çıktık. Sabah 8:30'du evin önünden taksiye binişimiz, otobüs terminaline gittik, ordan Newry'e, Newry'den de Dublin'e. İlk defa Dublin üzerinden uçtuk Türkiye'ye. Normalde Belfast ve Londra üzerinden gidiyorduk. Bir eksik aktarma yapacağımız için daha kolay olacağını düşünmüştük ama giderken çok sıkıntılandım ben. Bi kere o otobüs yolculukları bitmek bilmedi. Bi de ben yolda nasıl üşüdüm anlatamam. Neyse ki Dublin-İstanbul uçuşu sıkıntısız oldu. İstanbul'a vardığımızda havaalanında babam ve aile eşrafı ile görüştük. Bir de irlanda'da evlat edindiğimiz Patpat vardı =) insanın sevildiğini hissetmesi çok güzel birşey. Düşünsenize birileri sırf yarım saatliğine olsun sizi görmek için kalkıp havaalanına geliyor! Doğrusu etkilenmedim desem yalan olur. Bu vesile ile peder beye ilk defa bir hediye verdim. Yani çocukken de vermişimdir elbet de, onlar benden ziyade annemin yapmamı söylediği şeylerdi. Bu defaki garipti ama sanırım gereksiz oldu. Zaten ben ve hediye meselesi nasıl çözümsüz bir konudur. Bir insan hediye seçmeyi bu kadar sevip hediyeyi vermekten bu kadar çekinemez. Sanırsın karşımdakinden borç istiyorum. Nasıl utanıyorum nasıl sıkılıyorum arkadaş, yok böyle bir çile! Bu yüzden zaten kargo ile hediye göndermeye bayılıyorum!
Sevdicek ve St.Ziza'nın evine gittiğimizde onlara aldığım hediyeyi kapının koluna taktığım geldi aklıma. Kimse farketmemişti de nasıl üzülmüş bozulmuştum. Neyse ki sonra Zerrincim kurtarmıştı durumu =)
İstanbul uçuşumuz 3 kere rötar yedikten sonra, en sonunda sağ salim vardık Ankara'ya. Eve gittiğimizde saat 3.5'tu, yattığımızda ise 6!
Sabah bizans'ın sesiyle uyandım güne. Yatağıma gelip beni uyandırmak istemiş: "cadıııımmmm! Günaydııııın!" dedi ve yüzü değişti. "Aaaa, sen küpelerinle mi yattın? Ama çok yanlış, olmaz, çıkarmalısın bunları gece yatarken. Vücudunun elektrolik dengesi için çok kötü bu" 3 saatlik uykunun üzerine bir hoşgeldin beklerken bu cümleler hepimizi gülmekten kırdı geçirdi pek tabii. Siz siz olun, yatarken küpelerinizi çıkarın =))
Ctesi ve pazar evde geçti. Ptesi Zerrin'cimle gittim sanırım, çok da net hatırlamıyorum doğrusu. Salı-Cuma arası Rize'de geçti. Orası ayrı bir yazı konusu ama yazabilecek miyim bilmiyorum. Tek bildiğim 3 gün aralıksız hamsi yememe rağmen hala bıkmamış olduğum =)
Ctesi Kahraman arkadaşımın kızını ziyarete gittik Zerrincim'le birlikte. Artık yaşıtlarım evlenmeyi geçti hemen hepsinin çocukları var. Bildiğin deli bunlar yahu! Çocuğu olur mu insanın? Resmen delilik! Bu konudaki fobilerimi bilahare anlatıciim sizlere.
Ptesi günü Ankara Sanat Tiyatrosu'na gittik, Samsun Sanat Tiyatrosu'nun turne kapsamında "Aşk Olsun Sana Çocuk" oyununu izlemeye. AST'ın süper kadrosuna alışmışlar için biraz amatör kalsa da güzel bir oyundu kesinlikle. Hele ki yazın Marmaris'te izlemek isteyip de fırsat bulamamış bizler için ayrıca güzel oldu. Oyun boyunca kendimi tuttum ama son sahnede karanfil bana uzatılınca tutamadım göz yaşlarımı... Deniz için... Yusuf için... Hüseyin için... hayatını ülkesine adamış ama anlaşılamamış her birimiz için...
Geri kalan günler nasıl geçti hiç bilmiyorum. Bi bildiğim, bi ara vergi dairesine gidip 16 buçuk milyarlık KYK borcumu taksitlendirdiğim o kadar! Anam ne feci bişiy bu yahu! Ben nedense o kredileri geri ödemeyeceğime inanmıştım. Şaka değil ha, harbiden geri ödemem gerekmez diye düşünüyordum. Bildiin eşşekten düşmüşe döndüm. Ama çabuk toparladım neyse ki! Derdimiz para olsun yahu, kazanırız noolcek! Ha 18 ay değil de 24 aya bölseler daha iyi olurdu tabii o ayrı =)))
Aman çok da tın, ben daha uzak doğu tatili peşindeyim =) Sahi, anlattım mı o meseleyi size?
Perşembe günü sevdiceğin doğumgünüydü. Varil Bar'da toplaştık ülkenin dört bir yanından. İstanbul'dan gelen mi dersin Kayseri'den gelen mi. Varil'in güzelliği İrlanda'dan getirdiğimiz değişik içkileri tadımlık da olsa içmemize izin veriyor oluşu. Başka yerlerde buna müsade etmedikleri için pek hoşlaşmıyoruz. E malum onca kişi toplaşmaya müsait bir ev de olmayınca, yaşasın Varil diyoruz her seferinde. Sevdiceğin doğumgünü önce evde topladık aile arasında, ben de o arada verdim hediyemi. Aslında taa Mart ayından beri hazırlamaya çalıştığım çok über bir minikdüşünce ürünü hediyem vardı ama önceki günlerde sevdicek beni dellendirince onu bitirmeye hevesim kalmadı. =( eh önümüzde özel gün çok ne de olsa, elbet biter.
Derken yılbaşı geldi. Burdan götürdüğümüz cracker'lar, party popper'lar, fortune cookie'ler, WKD, Guinness, Magners, Breezer, Smirnoff'lar... üstüne tombala, teyzemin yaptığı kaymaklı ayva tatlısı, ve çam ağacının altındaki zilyonlarca hediye derken... son 4-5 yılın en eğlenceli yılbaşısını geçirdim.
Ptesi sevdiceğin halasını ziyaret ve bizanslarla öğle yemeği; son gün Salı Kayseri'den gelen Dicıl'ım ve yine bizanslarla bir kahvaltının ardından dertlere Derman Dede'yi ziyaret derken Türkiye faslı bitti gitti resmen.
Tüm bunların yorgunluğu ile şimdi güzel bir tatil yapsam diye düşünüyorum evet ama kesinlikle çok güzel geçti her günüm, tüm yorgunluklara değdi.
Bütün yazıyı tam olarak anlamama rağmen anlamadığım tek nokta şu : " üstelik evli ilk yılbaşıydı "
YanıtlaSilBurada geçen evli bildiğimiz gelini öpebilirsinde ki evlilik mi yoksa bildiğimiz ev mi ? Soruya vereceğin cevaba göre şu soruyu da peşinen sorayım sen ne zaman evlendin ? :D
Çok güzel bir özet olmuş; efferim gı :)
YanıtlaSilİncem sesim, tee bu yazıda (http://witchieofstars.blogspot.com/2010/08/evlendimmm.html) demişim ben evlendiğimi, hatta bak şurda(http://witchieofstars.blogspot.com/2010/07/davetlisiniz.html) da davet etmişim hepiciğinizi ama sen blogda o kadar eski değilsin sanırım. BlogTV'de de bahsettim sanırım ya. Aman ne farkeder yahu? ben bile farkında değilim evli olduğumun Türkiye'ye gitmediğim sürece. Çok harika bir evarkadaşım var diyelim, 7/24 görmekten sıkılmadığım, bana über yemekler yapan, hayatımı güzelleştiren, biraz tembel ama bi o kadar da sevgi dolu bi adam. Ha KOCA olmuş adı ha SEVGİLİ ha arkadaş, ne farkeder ki? ,)
YanıtlaSilBu adam üstteki yorumu çok beğendi :)
YanıtlaSilhe ben de böyle bi adam istiyodum ama elimde patladı:)neyse şekerim okurken yoruldum türkiye faslını,gençkene bana hiç koymazdı bu gez dolaş,tep tep tepin,ona da git bunu da yap şunu da gör,tatilde evde mi durulurmuş modu.Amma 36 yaş itibarıyla pilim bitmiş durumda.Mission impossible halinde evden çıkmayaydık diye kedi gibi bi köşeye pısıp kocamdan saklanıyorum.Çocuk mevzusuna gelince,sana sonuna kadar katılıyorum-dum,aman neyse işte,2002de evlenip 2008de doğurmuş ve de çocuk mu asla,ıyy manyak mısınız siz diye gezinen biri olarak derim ki evet delilik,evet yorgunluk,evet kölelik ama hangi birinde bir öpücükle her şeyi unutup resetlenebilir ki insan.çok uzattım bacım,mail atsam daha iyiymiş yav!
YanıtlaSilBu adam üstteki yorumu da çok beğendi :)
YanıtlaSilAslı'cım inan ben de artık pek öyle eskisi kadar gezsek etsek istemiyorum. sanırım insanı bezdiriyorlar da ondan. Çok dertliyim bu konuda çook! bilahare yazarım sana dertlerimi =) zaten bazen sana bi mail yazıyorum, sonra diyorum "keşke bloga yazsaymışım bunları" diye =))
YanıtlaSilAyrıca çocuğun öpücüğündense kedimin ciyak ciyak hoşgeldin miyavı ve sabah sabah yalayarak uyandırmasını tercih ediyorum ben. Sana da tavsiye ederdim ama iş işten geçmiş artık =)