19 Ekim 2008 Pazar

Katolik kilisesi (11 Ekim 2008)


Evet evet evet, anlatmam gerken bi dolu şey var!


Bugünkülerin hepsi de kilise ve hıristiyanlarla ilgili…

Bugün bir katolik kilisesine gittim, pazar ayinine. Sabah 10′da 12′de öğledensonra 5′de ve akşam 8′de olmak üzere gün boyu ayinler oluyor bugün. Her pazar mı böyle sadece bu pazar mı bilmiyorum.



Gittiğimizde çoğu kimse yerini almıştı bile, tam biz girdiğimiz anda müzik başladı ve oturmakta olan insanlar ayağa kalktı. Hemen bir yer bulduk kendimize. Bu kiliseyi daha 1 hafta önce gezmiş olduğum için çok şaşırtmadı beni ama yine de etrafı 6-7 yaşındaki meraklı çocuklarla aynı bakışla süzdüğümü farkettim bi süre sonra.
Papaz mı denir peder mi, ya da rahip mi bilmyiorum ama peder daha sevimli geliyor o konuşmaları yapan adamı düşününce, o nedenle peder diyeceğim ben. Belki bir ayrımı vardır, daha sonra araştırır yazarım. Aslında metin içinde kafamı kurcalayan birçok notka çıkabilir, onları da sonra yazarım çünkü şimdi bi an önce hızlıca bir özet geçmek istiyorum.

Daha hemen açılışta, kiliseye gelen insanlar çalan müzikle birlikte dua mı ettiler, şarkı mı söylediler bilmiyorum ama ellerindeki kilisenin girişinden aldıkları solfejlerle Tanrı ve İsa ile ilgili veya belki onlara ithafen şarkılar söylediler. (Şimdi tesadüfen Elena geldi mutfağa, evet mutfakta oturdum yazıyorum, ona sordum şarkı mıydı dua mı diye, kendisi de bilmiyor ama dua değilmiş.)

Güzel olan, herkesin bir ağızdan, kimisi yüksek kimisi alçak kimisi oldukça hoş bir sesle söylüyor olması. Kimi zaman peder de melodik bir ses tonuyla birşeyler söyledi ve evet tıpkı filmlerdeki gibi, kimi uzun kelime öbeklerinde komik oldu bu melodik söylem. Bir de ortamda ağır sayılabilecek derecede tütsü kokusu vardı. hatta bi’ ara düşündüm, yazabilirim, fotoğrafını çekebilirim ama bu kokuyu nasıl hissettirebilirim ki insanlara diye… Yine komik olarak algılanabilecek ama bence güzel olansa insanların bu melodik söyleme aynı şekilde cevaplar vermeleriydi.

Bi’ ara rahibelerden birisi çıkıp İncil’den bazı yerler okudu, ve her okuduğunun ardından insanlara bir soru sordu, hepbirlikte cevap verdiler.

Başka sevimli minicik ve sanırım uzakdoğulu bir rahibe, pedere bir dilim ekmek ve şarap getirdi. Bunlar İsa’nın etini ve kanını simgeliyormuş, peder bunu yedi ve içti!!! Çıkışta arkadaşıma sordum, söylediğine göre İsa zaten kurban edileceğini biliyormuş ve son toplantıda insanlara demiş ki “Tanrı insanlığı ne kadar sevdiğini göstermek için, en kıymetli varlığını, oğlunu yani beni kurban edecek, benim etimi/bedenimi ve kanımı alın, o sizin için akacak.” Bu nedenle kendileri için akan o kanı içerek ve onu temsil eden ekmekten bir parça alarak İsa’ya inananlar arasında bir birlik ve bütünlük sağlanıyor. Peder bunları yedikten sonra dönüp arkasındaki rahibenin elini sıktı. Kilisedeki diğer insanlar da etraflarındakilerle tokalaştılar gülümseyerek, onların arkadaşlığını pekiştirmek/simgelemek adına bir davranışmış ve ortodokslar böyle yapmazmış. Sonra peder bu ekmekten dağıttı, almak isteyenler bir sıra oluşturup birer lokma yediler. Sanırım arkadaşım ve benim dışımda herkes bir lokma aldı. Arkadaşımın almama nedeni ise şöyle; ortodokslar bu ekmekten yiyebilmek için bir hafta boyunca oruç tutmaları gerekiyormuş. (Bu arada elena pizzasını aldı ve yanıma geldi, o ekmeği yemeden önce mi sonra mı bir hafta oruç tutuyorsunuz dedim ki meğer sadece oruç tutmak değilmiş, günah çıkarmaları ve özel bir dua etmeleri gerekiyormuş, bunun ardından eğer izin alırlarsa o ekmeği ağızlarına alıp Tanrı ve İsa ile bir bütün olma hakkını kazanıyorlarmış. Bunun için mesela kimse ile küslük içinde olmamaları, büyüklerine kötü bir söz söylememeleri, bakire olmaları-değillerse evli olmaları(çünkü bakire olmayanların günahı ancak evlenince affedilmiş oluyormuş) gibi şeyler önemliymiş. Tabii onların oruçları müslümanlarınki gibi değil, haftaboyunca sadece sebze ve meyve yemekten ibaretmiş, süt, yağ, yumurta yemek de yasakmış. Hatta eğer bu ekmeği Christmast zamanında yemek istiyorsanız sözkonusu oruç 2 aya çıkıyormuş.




Müzikle birlikte şarkı söyleyen insanlar her müzik için farklı sayfa açıyorlar, solfej kitabının başından başlayıp gitmiyor tabii çalınan şarkılar.

Önce, müziğe göre hangi parçanın çalındığını anlayabildiklerini sanıp şaşırmıştım hepsini nasıl akıllarında tuttuklarına, ama sonra arkadaşım gösterdi ki bir projeksiyon ile duvarın küçük bir köşesine yansıtılmaktaymış çalınan parçanın hangi sayfada olduğu. =)






Tüm konuşmalar bittiğinde peder ve rahibe de buludukları kürsüden indiler ve bizimle birlikte yüzlerini kilisenin altındaki mezarda yatan azizlere dönerek dua ettiler. Dua etme şekli, ellerini önünde kenetleyip, başını ellerinin üstüne, dizlerini de özel yapılmış yere koyarak oluyor. Yine hemen şimdi sordum arkadaşıma, kime aziz denir diye: Aziz ünavanı, dini için savaşanlar, bu uğurda ölenler ve çok saf bir hayat sürmüş olanlara verilen bir isimmiş. Bir de öldüklerinde insanlar gibi çürümezler, kokmazlarmış, bu nedenle çoğunun mezarı açık olmuş, yüzlerini görebilirmişsin.Hatta çok da güzel kokarlarmış, hepsi değil ama kimisin vücudu hoş kokulu esanslar salarmış.




Dinine bağlı bir arkadaş olduğu için, abarttığını falan söylemeye cesaret edemedim henüz, biraz daha bişiyler okıyım da bu konuda, belki o başka bişiy demek istemiştir de ben böyle anlamışımdır.

Tamam, dayanamadım sordum yine:
- Bunlar ölü vücutlarsa nasıl böyle güzel kokular salıyorlar?
+ Çünkü onlar kutsallar.
- E tamam ama onlar ölü vücutlar?
+ Evet ama onlar aziz.
- Peki bilimsel olarak ne düşünüyorsun?
+ Bilimsel olarak mı? (Güldü..) Bu bilimsel olarak açıklanabilmiş değil. Ama internette bir araştır istersen belki bir gelişme vardır.

Ups…






Ayin sırasında fotoğraf çekmeye cesaret edememiştim ama ayinden sonra arkadaşım azizlerin mezarına inince dua etmeye, o kadar kat aşağılara inmeye ben cesaret edemedim, ve yukardaki gövrevliden izin alıp bir kaç fotoğraf çektim… Azizlerin mezarına inerken önce bir ara kat var, burda kırmızı perdenin arkasında insanlar dua ediyor. Geçen hafta bu kiliseyi gezerken yanımda olan arkadaşım, katolik kiliselerinin gece gündüz sürekli açık olduğunu söylemişti…




A bir de unutmadan, katolik kilisesinde günah çıkartmak hala sözkonusu olan birşey, o kabinin önündeki zile basıyorsunuz ve peder geliyor…

Kiliseden çıkınca öğrendim ki, duaların birinde bu kilisenin önünde duran kesik kafaların sahipleri olan azizler için, ki bunlar kilisenin altındaki mezarlarda yatan azizlermiş, ve şehirdeki tüm insanlar, yaşlılar, öğrenciler vs. için dua etmişler hep birlikte… Ne güzel.. birileri sizin için her pazar dua ediyor…




PS: Hiçbir kaynağa başvurmadan tüm cehaletimle yazıyorum, daha sonra zamanla biraz daha bilgi sahibi olduktan sonra umarım daha doğru bilgiler verebilirim, ve umarım şimdi okuduklarınız arasında fazla yanlış yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.