25 Aralık 2010 Cumartesi

Belfast'taki ilk günün sonu


N ile birlikte bir yemek yiyip, Starbucks'a gidip de uçuk olmayan fiyatlarla kahve içmenin tadına varıyoruz, hızlı bir market alışverişi yapıyoruz ve ayrılıyoruz...

Hostele çıkıyorum, kalan eşyalarımı yerleştiriyorum, aklımda binbir senaryo ile üzerimi değiştirmeden  ama en azından pantolonun belini gevşeterek biraz uzanıyorum. Uyuyabiliyor muyum..pek değil, etrafı inceliyorum bir süre, televizyonu karıştırıyorum, havaalanında aldığım broşürlere bakıyorum..uykuya dalar da uyuyakalırsam endişesiyle alarmı kuruyorum.

Odaya giriş yaparken gece 4:30'da bir taksinin gelip beni almasını söylüyorum resepsiyondaki adama, tamam diyor, çıkarken buralarda kimse olmazsa anahtarı masaya bırak. Bunları düşünürken kapı çalıyor! Bir an korkuyorum, sonra aklıma geliyor parayı ödemediğim, büyük ihtimalle onun için gelmiştir biri diye düşünüyorum, hızlıca üstüme çeki düzen verip kapıyı açıyorum, doğru tahmin. Gençten bir adam oda parasını soruyor, paramı alıp iniyorum resepsiyona, ödemeyi yapıyorum, taksiyi onaylatıyorum, içim rahat odaya çıkıp biraz kestiriyorum...Alarm sesinden önce uyanıyorum, hemen sonrasında OnurCUM arıyor uyuya kalırsam diye düşünerek, sonrasında da alarm çalıyor. Toparlanıp çıkıyorum dışarı. Sırtımda koca bir çanta, dışarısı ayaz ve saat sabahın 4 küsürü. Bazı taksiler var etrafta ama bilemiyorum ki hangisi benim için geldi. Epeyce bekliyorum, saat 4:50 falan oluyor, sokaktan geçen bir taksiyi durdurup biniyorum. Havaalanına gidiyoruz.

Havaalanı görece küçük, dışarıdan sıcak ama otel odasından serin, kalabalık değil ama insanlar normal... e ne varmış ki burada beklesem de hostele boşu boşuna £35 vermesem? E dinlenmiş oldum azıcık işte, bırak söylenmeyi kaç gündür yollardasın zaten be cadı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.