22 Mart 2011
Üçüncü gün, büyük gün, çünkü bugün artık Sutherland'a yani gözlemevine doğru yola koyuluyoruz. Sabah kahvaltımızı yine HelloSailor'da yaptıktan sonra hızlıca misafirhaneye doğru yol aldı Murtaza. Sutherland'a gidecek olan servis bizi ve diğer gözlemcileri SAAO kampüsünden saat 11'de alacak olduğu için Murtaza pek bir telaşlı. Dakik olmak adına herhangi bir buluşma öncesi bu kadar gerginliğe gerek görmüyorum doğrusu. Ben de dakikliğe dikkat ederim ve çoğunlukla da geç kalmayan birisiyimdir ama böylesi gerginliklere gelemem hiç. Murtaza tüm pimpirikliğiyle misafirhaneye doğru giderken ben dün gece yazdığım kartpostalları göndermek için postane derdine düştüm. Bu duruma biraz gerilse de sorun olmaz meraklanma vaktinde gelirim diyip ayrıldım yanından. Yol üzerinde birçok defa sorarak buldum sonunda postaneyi. Arada kaybolma ve gaspedilme korkusu hissetsem de saçmalama dedim kendime sen değil misin tek başına 2 yıl yurtdışında yaşayan, gecenin bi vakti tek başına yurda dönen? Bak bunların hepsi o olaydan sonraydı, aştın artık bu sıkıntıları. Hem zaten biliyosun sen adamın gözünü nasıl oyacağını. Neyse zor bela buldum postaneyi, epeyce bir süre sırada bekledim. Elimdeki kartpostalları gönderirken gözüme yurtiçinde kullanılan pullar ilişti. Uluslararı pullr hala 2010 Dünya Kupası temalı ama tabii ki diğerlerinden de birer set aldım ama görevliyi ikna etmem pek kolay olmadı. Kadın tutturdu bunları kartpostallarda kullanamazsın diye. Yahu tamam diyorum, kendim için alıcam bunları, pul kolleksiyonum var benim. Ama sanırım hayatında ilk defa kolleksiyon yapan birine rastlamış ki hiç anlam veremedi benim bu isteğime.
Günümüzde çoğu yerde pullar artık sticker halinde üretiliyor ne yazık ki. Evet yalama derdinden kurtuluyorsun ama sonra o pulları zarftan ayırmak neredeyse imkansız oluyor. Pul kolleksiyonuma başladığımda sanırım 10 yaşında falandım. Dayımın fazla pullarını bir pul defterine yerleştirerek başladım. Sonra annemin yurtdışı paketlerinden gelen pulları ekledim kolleksiyonuma. Her biri ülkelerine göre ayrılmış ve kendi içinde yıllara göre dizilmiş 3 defter dolusu pulum oldu sonunda. O yaşlarda coğrafya ve tarihe karşı ilgisiz bir çocuk için en azından ülkeleri ve belli başlı temel kültürlerini öğrenmek için zevkli bir uğraştı bence. Şimdi ise ne yazık ki artık birçok posta elektronik pullarla veya doğrudan e-maillerle gönderiliyor. Ben de gittiğim ülkelerden, gerçekten kolleksiyon yapmaya uygun şekilde, kullanılmamış pul topluyorum elimden geldiğince.
Aranızda pul kolleksiyonculuğuyla ilgilenen var mı bilmiyorum ama olur da bir zarfta güzel bir pul görür de saklamak isterseniz pulu kağıttan ayırmak için minik bir ipucu vereyim size. Kuru kuruya pulu altındaki kağıttan ayırmaya kalkışmayın sakın, zarar verirsiniz. Zarfın pul olan kısmını etrafında biraz boşluk bırakarak kesin. Bir kaba ılık su koyun ve kestiğiniz pulu suya koyun. Yaklaşık 1 saat sonra pulun kağıttan ayrılmış olduğunu göreceksiniz. Eğer çok eski bir tarihten kalma bir pul ise bu süre 3-4 saate kadar çıkabilir, acele etmeyin. Her kolleksiyonculuk gibi pul kolleksiyonculuğu da sabır isteyen bir iştir. Sudan çıkardığınız pulu kurutmak için bir kağıt üzerine serebilirsiniz ancak resimli yüzünün kağıda dönük olmasına dikkat edin yoksa nadiren de olsa yapışkanı tam olarak gitmemiş bir pulu kağıttan ayırmakta zorlanabilirsiniz. Eğer aceleniz varsa bu kağıdı kalorifer üzerine koyabilirsiniz ama genellikle kendi kendine kurumaya bırakmak en iyisidir. Ne yazık ki bu işlemler şimdilerde günlük hayatta kolaylık sağlayan kendinde yapışkanlı pullar için geçerli olmuyor. Belki internette bunun çaresi de vardır ama araştırmaya hiç vaktim olmadı. Bir bilen varsa, bana da öğretirse çok sevinirim doğrusu. Hatta aranızda pul değiş-tokuşu yapmak isteyen olursa, sevinçten havalara uçarım.
Öte yandan Güney Afrika'dan aldığım o güzel pul setlerini de defterime nasıl yerleştireceğimi bilemiyorum hala. Sanırım bu tür setleri ayrıca bir kutuda biriktireceğim. Geçenlerde Royal Mail'in "Magical Realms" pul setini alınca da benzer bir sıkıntıya düştüm. Pulları set halinde alınca genellikle ilgili bir açıklama veya özel bir kapla birlikte geliyor ve bunu bozmak istemiyor insan. Aldığım Güney Afrika pullarında ise "Big Five" ve "Small Five" ve bir de çeşitli çiçek türleri var.
Postaneye giderken dönüş yolunu kolay bulabileyim diye kafamın içinde minik bir pusula ile dolaşmıştım. Ne var ki postaneden çıktığımda geç kalacağım telaşıyla pusula beynimin derinliklerine kaçtı. Neyse ki Misafirhaneye giden yol üzerinde koca bir sirk vardı ve bulunduğum yerden sirkin bayraklarını görebiliyordum. Ana caddeye çıktıktan sonrası zaten kolaydı.
Misafirhaneye gittiğimde yapacak çok işim yoktu, valizlerimi önceki akşamdan hazırlamıştım zaten. Tek yapmam gereken pijamalarımı bir yerlere sokuşturmak oldu. Valizleri misafirhane binasının önüne koydum ve 200 metre ötedeki enstitü binasına gittim. 10:30 çayı için hemen hemen tüm enstitü üyeleri oradaydı. Murtaza'yı buldum, valizleri kapının önüne çıkardığımı söyledim, ne var ki illa ki enstitü binası önüne getirmem gerektiğini söyledi. Herkesin valizleri burdaymış, benim de öyle yapmam gerekiyormuş. Tek başıma biraz zorlandımsa da hallettim. O sırada enstitü binasına bakındım biraz, hızlıca.
Girişte SALT teleskobunun kartpostallarını görünce heycanlandım ama Murtaza zaten kartpostal meselesi için ondan ayrılmama bozulmuştu, bi de burdaki kartpostallarla ilgilenince iyice canı sıkıldı. Vaktimiz yok artık diyip döndü arkasını. Ben de servisin tam olarak kaçta geleceğini bilmediğim için fazla ısrar edemedim ama gözüm kalmadı, Murtaza'ya gıcık olmadım desem yalan olur. Üstüne bir de servisin gelmesi 11:30u bulunca iyice canım sıkıldı. Sonuçta 3-5 tane kartpostalın parasını ödeyecektim alt tarafı, ne kadar uzun sürebilirdi ki bununla ilgilenen kimseyi bulmak? Servis geldi, valizleri yerleştirdik, arabaya yerleştik. Sutherland'da bizim kullanacağımız 1.9metre'lik teleskoptan başka teleskoplar olduğunu da biliyordum ama kaç tane olduğunu bilmiyordum doğrusu. Ama koca bir servis dolu insanla yolculuk ediyor oluşumuzdan epeyce çok teleskop olduğunu anladım.
Girişte SALT teleskobunun kartpostallarını görünce heycanlandım ama Murtaza zaten kartpostal meselesi için ondan ayrılmama bozulmuştu, bi de burdaki kartpostallarla ilgilenince iyice canı sıkıldı. Vaktimiz yok artık diyip döndü arkasını. Ben de servisin tam olarak kaçta geleceğini bilmediğim için fazla ısrar edemedim ama gözüm kalmadı, Murtaza'ya gıcık olmadım desem yalan olur. Üstüne bir de servisin gelmesi 11:30u bulunca iyice canım sıkıldı. Sonuçta 3-5 tane kartpostalın parasını ödeyecektim alt tarafı, ne kadar uzun sürebilirdi ki bununla ilgilenen kimseyi bulmak? Servis geldi, valizleri yerleştirdik, arabaya yerleştik. Sutherland'da bizim kullanacağımız 1.9metre'lik teleskoptan başka teleskoplar olduğunu da biliyordum ama kaç tane olduğunu bilmiyordum doğrusu. Ama koca bir servis dolu insanla yolculuk ediyor oluşumuzdan epeyce çok teleskop olduğunu anladım.
Yaklaşık 3 saat süren yol pek sorunsuz geçti, hatta yol kesen maymunlar sayesinde eğlenceliydi bile! Şehirlerarası yolda bir yol gişesi çıkışında yola devam edemediğinizi ve bunun nedeninin yolunuzu kesen maymunlar olduğunu düşünebiliyor musunuz? Kimi yerlerde gecekondular, çocukparkları, camiye benzer yapılar ve şarap bağları gördük; sonunda da sağ salim ulaştım Sutherland'daki SAAO'ya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.