CapeTown'a vardığımızda artık Pazar olmuştu. Önceden ayarlanmış bir taksi gelip aldı bizi. Meğer taksicinin Murtaza ile de tanışıklığı varmış fi tarihinden. Taksici pek konuşkan birisi çıktı; hemen kiminle çalıştığımı, nerede ne yaptığımı falan sorgulamaya koyuldu. Meğer QUB'daki danışmanımı da tanırmış, epeyce şaşırdım doğrusu. Herşey bir yana, valizinin sapı kırık olan Murtaza'ya akıl vermeyi de ihmal etmedi taksici amca, "havaalanı firmasına şimdi kırıldı dersen sana yenisini verirler" diye. Konuşkan bir taksici kimi zaman iyi bir rehber de olabiliyor, keza kalacağımız yere varana kadar bana bir çok yeri anlattı: Masa Dağı, Aslan Başı Tepesi, dünyada ilk başarılı kalp naklinin gerçekleştirildiği Groote Schuur hastanesi, üniversite tesisleri vb.
Gözlemevine çıkmadan önce 2 gece kalacağımız SAAO - Cape Town tesislerine geldiğimizde, odalara yerleşmeden önce Murtaza ile yemek için sözleştik. Her ne kadar Murtaza şimdiye kadar sık sık yinelese de Pazar gününü dinlenmeye ayırdığını, SGAC'den tanıştığım Güney Afrikalı arkadaşım Pierre ile planımız olabileceğini söylediğimde bu defa çok da uzak durmadı bu davete.
Odaya yerleşip birazcık dinlendikten sonra hemen buluştuk kapının önünde, konukevinden çıkıp araba yolunu kısaca takip edip, minik bir köprüden geçip hemencecik sağa dönünce SAAO'nun yakındaki "River Club"a vardık birşeyler yemek için. River Club hem restorant hem de bir golf kulübü aslında. Üzeri golf topları ile dolu, minik bir golf aracının gezip topları topladığı bir yeşil alan karşısında yiyorsunuz yemeklerinizi.
Bu arada bi dolu sms arasında Pierre'e konumumuzu bildirdim, ve o SMS'ler arasında farkettim yanıma güneş kremi almamış olduğumu. Pierre ile mesajlaşmalardan anladım ki, güneş kremi Murtaza'nın dediği gibi sadece eczanelerde satılmıyormuş Güney Afrika'da, ve pazar günü de güneş kremi alabileceğimiz bir market bulabilirmişiz.
Öğle yemeği olarak klasik "fish and chips" yerken ben, Murtaza ne yedi hatırlamıyorum valla, çok acıkmışım ki hiç dikkat bile etmedim. Bu arada Pierre geldi, günün planını yaptık. Odalarımıza uğrayıp fotoğraf makinelerimizi aldıktan sonra Pierre'in arabası Green Mamba ile gideceğimiz mekanları belirledik: ilk olarak Kisrtenbosch Botanical Garden, ardından da Simon's Town'daki Boulders Beach yani penguenler! Güney Afrika'da penguen ne arar diyenlerdenseniz, meselenin geçmişi için sizi wikipedia'ya yönlendirebiliriz. Aslında botanik bahçesi benim pek ilgimi çekmedi, keza Mart ortasında havalar kuzey yarı kürede ne kadar soğuksa güney yarı kürede de o kadar sıcak ve güneşli oluyor. O sıcağın altında börtü böcek görmektense bir an önce penguenlerime kavuşmayı tercih ederdim ama ne hikmetse Pazar günü ben onca yolluk uçuştan sonra yorgun olurum diyen Murtaza birden bire gezme heveslisi çıktı, ve botanik bahçesine giderseniz ben de gelirim yoksa gelmem diye triplere girdi. Hal böyle olunca, ben de çok itiraz etmedim, hatta bu huysuz adam bu kadar istiyorsa vardır bir güzelliği dedim. Var mıymış, yok muymuş fotoğraflara bakarak siz karar verin ;)
Öğle yemeği sonrasında, botanik bahçesine doğru yola çıkmadan önce, odalarımıza gidip fotoğraf makinelerimizi aldığımızda Murtaza'nın makinesinin pilinin bitmiş ve bu yüzden cep telefonundaki fotoğraf makinesine kalmış olması da büyük bir şanstı sanırım benim için, keza adam cep telefonuyla çektiği fotoğraflarda bile o kadar oyalandı ki elinde manuel ayarlı bir makine olsa halimiz nice olurdu düşünmek bile istemiyorum doğrusu.
Botanik bahçesinde tahmin edeceğiniz üzere çok nadir bulunan ve kimi koruma altına alınmış çeşitli bitkiler ve çiçekler bulunmakta. Bitkilerin yanında/önünde bulunan minik panellerde kimilerinin çeşitli dertlere deva olduğu, kimilerinin zehirli olup olmadıkları vb bilgiler yazılı. Genel itibariyle kaba ve küstah birisi olduğuna kanaat getirdiğim Murtaza'nın başağrısına iyi gelen otları bana göstermesi ve önermesi ise benimle ilgili bir detayı aklında tutmuş olması bakımından beni hayrete düşürdü.
Bahçenin girişinde/çıkışındaki alanda bir de heykel sergisi var ki bence çok sevimli figürler barındırıyor.
PS: Hediyelik alışveriş için botanik bahçesinin çıkışındaki dükkanı tavsiye ederim. Fiyatlar gayet normal, ve çok güzel, çeşitli hediyelikler bulmak mümkün. Ayrıca girişteki information desk'ten ücretsiz CapeTown haritası da alabilirsiniz.
benim en yakın arkadaşlarımdan biri olan fare orda la. çok ucuzmuş öyle diyo piç. ona her şey ucuz gerçi. :D
YanıtlaSilçok da ucuz değil aslında. Bi de ben ha bire Rand'dan Pound'a Pound'dan TL'ye çevirdiğim için kafam çok karıştı günlük alışverişlerde. Ha bire birim dönüştürmek çok eziyet yahu. Kaba bir tabirle doğrudan 1 TL = 5 Rand da denilebilir tabii ama yok ya yine de günlük hayatta matematik çok sıkıntılı olabiliyor bazen.
YanıtlaSil