8 Mart 2009 Pazar

İnsanlar ve ilişkiler ve bir cadı...

" Dünya Kadınlar günün Kutlu olsun" yazdı, " :) teşekkür ederim" yazdım ama içimden de çok gıcık oldum. Sonra yazdığı cümle tüm düşüncemi alt üst etti, kutladığı şey aslında ne kadar anlamsız da olsa, utandım gıcıklığımdan; "bugün bir annemi birde seni kutladım hepsi bu :)" dedi... bunu diyen bi başkası olsa bu kadar umrumda olmazdı da, 45 yaşlarında bi adamdan duyunca etkilenmemek elde değil...


Kimi insanlar için özel olmayı çok iyi beceriyorum. Ya da daha doğru bir cümle kurmak gerekirse, kimi insanlarla o kadar iyi anlıyoruz ki birbirimizi, özellikle de samimiyet ve saygısızlık arasındaki ince çizgiyi, ve sonra buna dayanarak oluşan güven öyle kocaman bi sevgiye yol veriyor ki...yaş, cinsiyet, kimlik..hiçbirşey ayırdetmeden büyüyüp kocaman oluyor. Herhangi bir gece, başım sıkıştığında arayıp herhangi bir derdimi anlatmak istesem, dünyada o anlamsız derdimden çok daha mühim bi dolu işi olmasına rağmen beni tüm dünyadan ayrı bir yana koyup benimle "tüm dünya"ymışım gibi ilgileneceğini bildiğim insanlar olması ne güzel, ne eşsiz, ne özel bir şey...



Diğer yandan da hayatımdan çıkan insanları düşündüm bugün. Benim çıkardıklarımı değil de, kendisi çıkanları. Hani filmlerde falan hep "kapıyı suratına çarpıp" çıkanlar olur ya, benim hayatımdan çıkanlar hep sessizce çıktı.. Hep dediğim de zaten saysam sanırım...en fazla 3 olur...Hangi gidene kal dedim diye düşünüyorum? Kal dedim mi herhangi birisine bilmem ama hepsine de bir kez olsun "neden?" dedim, hiçbiri de cevap vermedi. Cevap veremedi diyemem, bir cevapları olmasa beni hayatlarından çıkarmazlardı, hepsi de hayatlarının çok içine koymuşlardı beni.

Nerden aklıma geldi? Birisi çok taze de ordan... Burda hep bahsettiğim Elena... Nedenini bilmiyorum, bu defa açık açık da bişiy sormadım... Yaşının küçüklüğüne ve yanlış anladığı şeyleri bilmeme ve düşünce tarzına verip susuyorum..önyargılarıyla davranıp, anlamadığı davranışlarımı bana sormadığı için de kızıyor muyum, bilmiyorum... beni hayatına o kadar sokmuş birisi nasıl bana yakıştıramadığı birşeyi gelip bana sormaz bilmiyorum ama bunu yapmadan beni hayatından çıkartıyorsa gidene kal demem..çünkü kaçanı kovalama oyunlarını sevmem, kovalanmak için kaçmam, kal densin diye gidiyorum demem...

Olur da dersem ki gitmek istiyorum, bırakmak gerek beni, döneceksem döner gelirim zaten. Ama inadına kolumdan tutup kal denirse de, kalırım...Her zaman için bir şans daha veririm kal diyene, bir kez daha durup bakarım, ama yine de gitmek istiyorsam ve yine de inatla tutulursa kolumdan, ancak kalmış gibi yaparım, fazlasını yapamam.. Gitmek istiyorsam
zaten hayrım kalmamış demektir....

İşte bu yüzden ben, gidene kal demem...İçimden gitme diye ölüp ölüp dirilsem de, demem gitme diye. Sorarım sadece nedenini ki o da bencilliğimden, bi hatam varsa farketmeden yaptığım, bana ders olsun da bi daha yapmayayım diye. Yoksa zaten beni doğru tanımış herkes bilir; dünyamı ancak sevdiğim insanlar yaşanılabilir kılır, o yüzden de herşeyden çok değer veririm o özel insanlarıma. Hassasiyetim de sevgimden gelir zaten. Bir lolipop tutuşturup elime deseler ki "görünce sen aklıma geldin, bilmem ki sever misin" dünyalar benim olur. 25 yaşında bi hatunu sevindirmek bu kadar mı kolay olur? Kolay işte.. ama bu yüzden belki de, üzmesi de kolay...

Neyse, bunlar ayrı mesele de..beni tanıyan insan buları bilir de, bi şekilde beni hayatından çıkarmaya karar verirse, ben zaten kolundan tutup illa kal demeyeceğime göre, yine de nedensiz cevapsız çekip giderse...ne diyim? Allah yolunu açık etsin, mutlu olursun umarım derim..ha geri gelirse de kapım açıktır yine...

Kaç gündür tutuyordum içimde, artık kabullendim sanırım ki gidişini yazabildim bunları. Bi anda boşalıverince de işte pek bi günlüğümsü oldu bu yazı...nerden nereye gelip, neler anlattım yahu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.