15 Aralık 2011 Perşembe

Yenilik

Bloğun sağ kenarına bir kutucuk daha ekledim bugün. Ne yapsak diye düşünenlerin işini kolaylaştıracak cinsten bişiy hem de!

Bir de bundan sonra arada bir, konuk yazar misali, tanıtıcı yazılar da görebilirsiniz blogda, şaşırmayın diye haber veriyim dedim. Görmeye de bilirsiniz. Belli olmaz!

Ayrılık zor mesele


Banyoya kamera yerleştirildi, Sütlaç ve Güllaç canavarlarını her dakika olmasa da olabildiğince görebileceğimiz umudu tamam.

Kedi bakıcısı ayarlandı, iki akşamdır gelip mamalarını veriyor, güvende oldukları hissiyatı sağlandı.

Banyo kapısının arkasındaki havulalar kaldırıldı, kapıya tırmanma şansları azaltıldı.

...

Herşey tamam gibi görünse de onları nasıl bırakıp gideceğimi hala bilmiyorum. Bakıcı kız hiç de kedileri yakalayıp sevecekmiş onları mıncıklayacakmış gibi görünmüyor. İnsana ve sevgiye hasret kalacak yavrularım. Nasıl olacak bilmiyorum...

14 Aralık 2011 Çarşamba

Şanslı gün

Validesi sayesinde, bence gayet isteksizce, ablasıyla birlikte bizim yanımıza tatile gelecek ufak kuzen için Belfast'a gitmem gerekti bugün. Kızcağız haftalardır uğraşıyo yanımıza gelmek için, ufak kuzenin derdi ise arkadaşlarıyla interrail yapmak, ki bence hiç sakıncası yok; ama valideleri kızın tek başına gezip tozmasına pek bi dertlendi dedense. Aslında mesele kızın tek başına gezmesi değil, oğlanın hımbıl hımbıl evde oturması bence. Çünkü geçen yıl kız Fransa'ya da kendi başına gitmişti. Neyse. Gelmeleri benim için mutluluk kaynağı ama keşke validesinin dangoşluğu yüzünden değil de gerçekten istekli olduğu için gelseydi diye de içimden geçiriyorum... Umarım onlar için de benim için de çok keyifli olur o vakit. Görüciiiz.




Belgeyi aldıktan sonra Queens'in hediyelik eşyacısına baktım ama yine bulamadım Bizans'a uygun bi hediye. Ben de şehir merkezine gittim. Gittim ki ne göreyim? Christmas Market açılmış! Hoop, girdim tabii içine. Ama sanırım ilk günler olduğu için ve bir de gündüz vakti olduğu için ortalık çok sakindi. Fiyatlar fazla uçuk değildi ama yine de benim hediye olarak alabileceğim birşey yoktu. Geçen yılki afrikalıyı aradı gözlerima ama onun yerine bir Hintliye ahbap oldum bu defa. Yolan geçenlere bir kağıt uzatmak için uğraşıyordu zavallım, nedense insanlar da pek direndiler adamın duyurusunu almamak için. Ben de yolumu değiştirip gittim onun dükkanına, alıverdim kağıdını. "Bizim için tüm canlılar önemlidir. Evren canlılarda vücut bulmuştur." gibisinden bişiyler yazıyordu, tam aklımda kalmadı. Sanırım kağıdını aldım ve okudum diye sevdi beni Hintli amca, pembe bir taş uzattı, "şans getirecek bu sana" diyerek. Pek sevindim doğrusu.
Biraz daha dolaşınca bakın karşıma ne çıktı:


O sırada bir de güzel mail aldım Murtaza'dan, "that's progress!" adamın bana yazabileceği en iyi cümle sanırım. Neyse, pembe şans taşımın işe yaradığına sevindim. Gidip turist info'dan bir minik hediye seçtim Bizans'a, bindim otobüse geldim. 

Aa bir de Belfast'a giderken yanıma oturan tatlı bir teyzeden öğrendim ki bizim Scotch Street'in adı 17. yüzyılda Armagh'a gelen İskoçların o sokakta yerleşmelerindenmiş. Ve MarketHill'de de kasabalardan gelen kimselerin oluşturduğu bir pazar olurmuş, tahıllar, yumurtalar, tavuklar, domuzlar falan satılırmış orda, yaaa...

13 Aralık 2011 Salı

Finlandiya büyükelçisi

Sabah sabah Murtaza beni kendi kuyusuna çekti ve onunla birlikte Finlandiya büyükelçisi ve ordaki UK büyükelçisini ağırlamam gerekti. Halbuse oturup çalışacaktım güzel güzel ve sonra da CouchSurfer'ımızı uğurlayacaktım. Murtaza kendisine eşlik etmemi istediğinde ilk gözüme ilişen yarısı dökülmiş koyu gri ojelerim oldu. Neyse ki ofıste hazırda bekleyen bir şişe asetonum ve hızlı kuruyan beyaz ojeden vardı da, hemen bir cila çektim ellerime. 

Fazla uzun sürmedi milleti gezdirmece (bu arada farkettim ki iyi ki Murtaza yapmıyor halk günlerindeki turları, hiç düzgün anlatamadı tarihçeyi, ben bile daha iyi anlatırdım) ama yine de yolcu etmeye yetişemedim. Sorun değil, sevdiceğin orda olması da yetti benim içimi rahat ettirmeye. Sonrasında gidip irlanda poundlarını ingiliz poundlarıyla değiştirdik. Çok ilginç geliyor bana, burda her banka kendi parasını basabiliyor. Yani ülkenin tek bir parası yok, çeşit çeşit... Ama öyle olunca da bu paraların tüm UK içinde güvenliği zor oluyor tabii. Bi de ben salak gibi bu irlanda paralarını değiştirmeyi unutup Türkiye'de bozdurmaya kalktım ve tabii ki döviz bürosu bu para burda geçerli değil deyince mal gibi kalakaldım. E boşuna dememişler bir musibet bin nasihatten yeğdir diye. Bu söz özellikle benim gibi burnunun dikine giden ve ben herşeyi bilirimciler için söylenmiş olsa gerek. Neyse canım, bak şimdi yolculuğa 4 gün var ama biz hazırız =)

Sonrasında tüm öğlemolası boyunca teyzeme hediye aradım ama bulamadım. Ne alsam beğenmeyecek gibi geliyor. En sonunda bir mutfak önlüğünde karar kıldım ama onu da beğenemedim. Acaba kumaş olup da elini kurulayabileceği gibi bişiy mi ister yoksa kalın plastiğimsi olup da bulaşık yıkarken göbişini ıslanmaktan kurtacak bişiy mi bilemedim, alamadım sonunda. Her zamanki gibi Zerrincim'in ve Haydut'umun çok seveceği bi dolu şey buldum ama almadım. Geldikleri zaman onlarla birlikte gezip alıcam diye avutuyorum kendimi nicedir. Yoksa tüm irlanda'yı taşımam gerekecek. 

Dün zilyon tane pul alıp postaya hazırladığım bir tomar kart hala çantamda duruyor. Umarım yarın bi zahmet sekreterin masasına koyucaz da postacı geldiğinde alacak. 

Son 2 haftadır über iş çıkartıyorum, aman maşallah deyin nazar değmesin. Yolculuk öncesi Murtaza'yı olabildiğince memnun etmek gerek.

Yarın sabahtan da Belfast yolları görünüyor bana. Bakalım bakalım...

yılbaşı katları 2

Bunlar da diğer kartlarım. Birisi ofisten bir arkadaşıma gidecek ama
sanırım mavili ve geyikli olanlar evde kaldı =\

Bu da telefondan Blogger uygulamasını ilk kullanışım olacak, bakalım yazı ve resimler nasıl görünüyor.

12 Aralık 2011 Pazartesi

yeniyıl kartları

Haftasonum deli gibi yılbaşı kartı yapmakla geçti. Evdeki tek masayı işgal etmiş olmanın huzursuzluğu biraz keyfimi kaçırmış olsa da akşam yemeğimizi sırtımızı kalorifere dayayıp yerde oturarak , sabah kahvaltımızı da piknik masasında yaparak seksen kere toparlanma sorunumu bertaraf ettik. Ben tüm kartların fotoğrafını çektim zannediyordum ama sadece güzelleri çekmişim =) evde bi kaç tane daha var sahipsiz duran, belki bi ara onların da fotoğrafını çekebilirim.


Mac'te iPhoto kullanıyorum fotoğrafları derli toplu görmek için. Zaten iPhone'dan aktarabilmek için de öyle gerekiyor. Ama kolaj yapılamadığını farketmemiştim şimdiye kadar. Hızlıca picasa kurdum ben de.

Dün öğleden sonra Armagh'taki evimizde ilk CouchSurfer'ımızı ağırladık. Bu gece de bizde kalacak, yarın Dublin'e geçecekmiş. Kanada'lı, Business-Economics üzerinde IT okuyor. Bu farklı ülkelerdeki garip bölümleri aklım almıyor. Bonn'daki bir arkadaşım da French-Deutsch Historische gibi bi bölüm okuyordu, tam emin değilim de böyle bişiydi işte.

Ha bi de geçen gün Murtaza'nın dersine gittik ya hani. Ha işte o dersin sunumunda almanca bir sayfadan bir görüntü koymuş, üzerindeki yazıları da tercüme etmemiş. Zaten 3 kelime vardı, manyetik alan çizgisi, dönme ekseni, bi de bişiy daha. Almancalarını okuyup ingilizceye çevirdi ve "almanca kolay bir dildir zaten" dedi. Orda kocamaaaan bir kahkaha patlatasım geldi ama çok üşüyordum ve başıma bela alacak takatim yoktu. Dangalak adam anadili dışında 5 kelime yabancı bişiy biliyosa noolıyım yaa. Sonrasında Christmas Market'te mulled wine içerken "demek almanca çok kolay bir dil, hı?" dedim, tüm bilmişliğiyle "evet biz avrupalılar için kolay" dedi ve uzaklaştı. Devamında başına gelecekleri bildiği için kaçtı bence. Neyse bu aralar birbirimize iyi davranıyoruz.

Son olarak, şunu da eklemeden geçemiyciim şekerler. Bana haber vermeden taşınıyorsunuz, sonra ulaşmıyor postalarım. Bilmiyor musunuz ki:

 "Her kim ki adresini değiştirir, ilk iş cadıya haber vermelidir." (cadı suresi, 87)