19 Aralık 2008 Cuma

Tatil planı

Somehow, yazdıktan sonra yayınlamak yerine kaydedip çıkmışım dün, zamanlarla dünlerle bugünlerle oynamadan olduğu gibi koyuyorum, okurken farkezdin ki günlerden Cuma, vakit de akşam =)


Evet sayın seyirciler, yaklaşık 3 haftadır sürmekte olan depresyonumuza çarşamba günü itibariyle son noktayı koymuş bulunmaktayız (cümleye Evet ile başlanmaz!!!). Ne oldu nasıl oldu da çıktık bu depresif hareketten derseniz, tek sebep seminer! Evet, seminer tarihini ve saatini belirledik, başlık kararlaştırıldı, ben çalışmaya başladım, ve keyfim süper! (Cümleye evet ile başlanmaz dedim, kime dedim heeey hoooo?) Şimdiye kadar konu ile ilgili topladığım makale sayısı 308. Tabii bu yaklaşık 2 sene önce bıraktığım haliyle bu miktarda, yeniden bir literatür taraması yapacağımı düşünürsek bu sayı daha da artacak pek tabii. Ama o kadar mutluyum o kadar mutluyum ki! Bu konuda aldığım yorumlardan sadece birisini sizlerle paylaşıyım: "En az 308 makale okuması gerektiği için böyle mutlu olabilen başka bir yaratık daha tanımıyorum." =)))

Dün Köln'e gittik Mark'la, bi dolu fotoğraf çektik ama asıl merak ettiğim Weinachtsmarkt kapanmıştı biz gidene kadar. Tavuklarla dolu bi ülke burası. En geç 9,5 oldu mu açık dükkan bulman imkansız gibi. Bari bi bira içelim o kadar yol geldik dedik ama istediğimiz gibi bi mekan da bulamadık, biz de geri geldik ilk trenle, burda güzel bi mekan varmış oraya gittik, sanırım hayatımın en güzel birasını içtim. Ben ki biradan hiç haz etmeyen birisiyim, tadı damağımda kaldı..

Sonracığıma bugün de eksik kalan son 2 hediyeyi aldım, eve geldim valizimi değiştirdim. İki küçük valiz alırım diyodum ama beni yolcu edecek kimse olmazsa burdan o zaman tek parça olması daha kolay olabilir diye düşünerek büyük valize aktardım eşyaları. Dün sabah Elena'yı yolcu ederken o kadar imrendim ki.. kız sadece bir el valizi aldı yanına bi de notebook, hepsi o! Ben de valize bakıyorum yine kilo sınırını aşmam umarım diye. Ama olsun, mutluyum memnunum halimden. Çikolata götüreceğim kimsem olmayıp da el bagajıyla gitmektense bagaj limitini aşmak ve onu taşımanın tatlı yorgunluğunu çekmek beni mutlu ediyor.

Gelelim planlara...
21.Aralık: Uçağımız Köln Bonn Havaalanından 16:55'de kalkacak, İst. aktarması yapıp 00:55'de Ank. Esenboğa havaalanına iniş yapacak diye umuyoruz(inmek yerine çivileme çakılırmış uçak, bu da benim son blog yazım olurmuş. acayip havam olur öte tarafta artık =P). Gecenin bi körü eve gittiğim için Pazar gününe dair bi planım yok, muhtemelen eve varışım 3ü bulur, anneannem dedem teyzoş ve saz ekibi ile bir süre oturur sonra aşkıma sarılıp yumuş yumuş uyurum diye düşünüyorum.

22.Aralık: Ptesi günü haydut ve eşkiya'nın okullarını sabote edip benimle kalmalarına ve birlikte evi süslemeye karar verdim ama bu kararımdan amiral teyzemin haberi yok henüz. Tüm sevimliliğimle ikna ederim onu sorun değil ama durum şu ki anneannem çam ağacımızı attığı için çam ağacı gerekiyor, valla hiiiiç alışverişe falan gidemem, bi çaresine bakıcaz artık. Sonra daha ayağımın tozuyla Ptesi gece yatağımda rahat bir uyku uyumadan hooop Kayseri'ye!

23.Aralık:
Muhtemelen Salı sabah 5,5 gibi otobüsten inip Ziza ve Onurcuk'un kapısına dayanıcam, heeey hooo ben geldiiiim diye, güzel bi küfredip bana bi lokma kahvaltı verirlerse kahvaltımı edicem, sonra da saat 10:00'da seminere koşucam. Seminer sonrası Seval'i Dicle'yi, Arzu'yu ayrıca bol bol öpücem ki özlüyorum onları, akşama doğru da 1 ay önce tanıştığı çıkmaya başladıklarının 10.gününde evlenme teklif ettiği ve yarın da nişanlanacak olan süper kuzenimi arıycam ki gelsin beni alsın gidip halamın süper mantısından yiyim. Ve akşam yine otobüs, bekle beni Ankara..

24.Aralık:
Bunca yorgunluktan sonra artık çarşamba günü evden dışarı adım atacak halim kalmayacak muhtemelen. Ama günün akşamında Bilimliler toplantısı var! Mekan neresi bilmiyorum henüz ama hepsini çok özlediğim bi dolu ortaokul arkadaşımla buluşacağım için şimdiden heycanlıyım.

25.Aralık:
Gündüzünde Zerrin'cimle birlikte ofise gitmeyi planlıyorum. Oraları da bi şenlendirmek gerek, somurta somurta çalışıyolar hep arada bi gidip maymunluk etmezsem olmaz. Evet, açıklıyorum, 25.Aralık akşamım boş efenim(kaç kere uyardım seni kaç kereeee!)! Gerçi eve gidip sülalece takılmak güzel bir alternatif olabilir gibi sanki, henüz bilmiyorum...
Zerrincim'in Antalya'ya gidişi ve eve istenmeyen uyuz misafirlerin gelişi hasebiyle benim İst.'a kaçışım söz konusu, İst.'da artık kim ararsa her teklife açığım, gezelim eğlenelim içelim tozutalım hesabı. Ama en geç 26'sı Cuma akşamı İstanbul yolları taştan sen çıkardın beni baştan diye diye sevgilimin kollarına atlamak İstanbul planımın asıl amacını teşkil etmekte pek tabii.

27.Aralık:
Sevgiliye adanmış özel gün olacağını tahmin ediyorum. Artık elimden tutup nerelere götürür bilemem. En uyuz olduğum şeydir, nereye gidelim sorusu, umarım güzel bişiyler vardır aklında, yoksa bile evde otururuz ama yeter ki o soruyu duymıyım. Hatta hane halkının sayısına bağlı olarak benim aklımda Tabu oyanamak planları var, burda en çok özlediğim oyunlardan birisi.

28.Aralık:
DALİ Sergisi! Evet, evet, evet! Gidicem! Bi de bugün pederi görücem, beni güzel bi akşam yemeğine götürür ardından da terminale bırakır diye umuyorum. Arada arayan arkadaşlar olursa, neden olmasın, buluşuruz vs. hiç belli olmaz. Günün sonunda tut sevgilinin elinden, doooru Ankara!

29.Aralık:
Bugün artık fakülteye uğramak farz! "Ethem dede Ethem dede derdime derman dede" diye tekerleme söylerlermiş Ethem dede yatırına gidenler, ben dünyanın en tapılası astronomi profesörü ve benim biricik danışmanım canım ciğerim Ethem Hocam'a giderken söylüyorum bunu. Kapısını tıklatıp, koşup boynuna atlıyorum sonra da! =) Tabii sonra özlediğim diğer hocalarım da oluyor, onlara uğruyorum, sonra sıra yüzbinyıldır asistan kalmayı başaran arkadaşlarıma geliyor, en önce Mitko Paşa (ki muhtemelen bi şekilde biz onunla daha önce görüşmüş oluruz bile), ve taze evli oda arkadaşı sonra da mutlaka Gökhan ve Tolgahan. Gökhan'ın zaten başına ekşiyeceğim için onun boş bir gününü veya gecesini ayarlamam gerek kendime, zilyon tane Sextractor sorucu sorucam ona. Ve ve ve.... tabii ki benim gibi gurbet çeken İtalya mağduru Tenay'ım, benim biricik kız arkadaşım! Sonra Mithat, Sami, Zahide ve daha kim varsa.. Günün akşamında Zerrincim'le buluşup Zerrin'lere gitmeyi planlıyoruz. Geçen defa teraslarında yaptığımız süper balık sefasında benim balığım eksik kalmıştı, onu telafi edicez =) Ama uygun değillerse Ayşegül'lere gideriz dedik, bakıcaz bakalım.

30.Aralık:
Gündüzünde Zerrincim'le ofise gidebilirim gibi..akşam üstüsünde süper kahraman Serkan'cımla buluşup sonra da Feryal'e geçeriz dedik ama başkalarına sormadan onlarla plan yapmanın dayanılmaz tereddütü içindeyim, bakalım ne kadar gerçekleşecek bu planlar.

31.Aralık:
Sevgiliye özel gün ilan etmeyi düşünüyorum yine, ama iki başımıza naapcaz diye sıkılırsak en kötü ihtimalle Haydut ve Eşkiya'yı da yanımıza katıp bi atraksiyon buluruz elbet; akşamında da çılgın yılbaşı partisiii!!!!

1.Ocak:
Aşkımla yumuş yumuş bir sabah, belki akşamüstü Şaybe'cimlere gideriz, ama akşamında Sevda'lara gitcez, koca yaz gitmedik çok üzüldüler, bu sefer mutlaka gidicez, tabu oynıycaz!

2.Ocak:
Gündüzü yine sevgiliye özel gün =) (Özledik şekerim naapalım, boşuna getirmedik heralde elinden tutup Ankara'lara). Akşamında Şaybe'cimlere gideriz, onun yemeklerini de çok özledim. Gerçi yılbaşı akşamı muhtemelen bişiyler yapar getirir ama olsun bana özel pişirsin bi de.

3.Ocak:
Aslında bu gece döneceğimi zannettiğim için gündüzünü Sevinç'lerle, akşamını da evde valiz hazırlamakla geçiririm diye düşünmüştüm ama dönüşüm 5 Ocak'ta olacak, böylece fazladan 2 günüm daha var, ki bunları planlamadım, plansız günler çok garip geliyor şimdi =)

Veeeee, asıl güzel haber! 5.inde Bonn'a dönüp 9'unda nükleer fizik sınavına giricem diye streslerdeydim ki bugün öğrendim meğersem o sınav final değilmiş. Deneme sınavı diyorlar ama finale etki edecekmiş, o yüzden vize gibi bişiy zannedersem. Bi rahatladım bi rahatdım ki anlatamam. Ama işin gıcık yanı, asıl final ne zaman olacak bunu bilen yok henüz...

Evet şimdi biraz daha seminerimle ilgileneyim, keza 22 o'clock da Mark, Erik ve Ziyad la birlikte Risiko oynıycaz(uyarmıyorum artık!)!

A bi de, çok içimden geldi, böyle uzun yazıları sabırla ve merakla okuyanlar olunca içim bi mutlu bi mutlu oluyo, öpüyorum her birinizi! mıccık mıccık!

18 Aralık 2008 Perşembe

18 Aralık 2002 - 20:30


"Çok sevdiğimiz hocamız, biliminsanı, Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU 20:30 itibariyle uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.


Alışverişten evine dönerken başına sıkılan 9mm'lik iki kurşunla öldürüldü.


Bağnaz düşünceler ve yabancı vakıfların ülkemizdeki sömürgeci çalışmalarına karşıtlığıyla bilinen hocamızın uğradığı suikast ile acaba Kopenhag'daki konuşmasında "Artık yabancı vakıfların Türkiye'de çalışmaları kolaylaştırılacak. Onlara çalışma rahatlığı sağlanacak" diyen Erdoğan devletinin bir ilişkisi olabilir miydi? Geçtiğimiz yıl (2001) Hulki CEVİZOĞLU'nun Bergama'da siyanürle altın arama çalışmalarının arkasındaki alman vakıflarıyla ilgili bir programına katılan hocamız, program öncesi ve sonrasında bizlere anlattığı derslerde aldığı tehdit telefonlarından bahsetmişti; ve artık aramızda değil... Tam da Recep Tayyip Erdoğan'ın Kopenhag konuşmasında "Özellikle Alman vakıflarının artık ülkemizden çekinmelerine gerek yok. Önlerini açacağız!" sözlerinden sonra!


2001-2002 öğretim yılı boyunca tarih derslerimi Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU'ndan almanın gururunu yaşıyorum. Çok sevdigim, degerli biliminsani, canim hocam... Ne mutlu bana ki bir sene boyunca hiç kaçırmadan girdiğim dersler, tadına doyamayıp ertesi sene sevgilimin elinden tutup yeniden dinlemek için can attığım, benim için değeri anlatılamaz o dersler, koca amfiyi dolduran yüzlerce öğrencinizin her birinin gözünün içine bakarak söylediğiniz "iyi akşamlar" hep aklımda, hep aklımda kalacak!"
*

Tarihimi bilip ona sahip çıkmakla faşist, insani davranmakla da komünist olmayacağımı, ama bilgilerimi insanı duygularımla birleştirip mantığımla irdelememi ve bunun da ancak hümanist bir yaklaşımdan geçtiğini öğrendim hocamdan. Ülkeme ve tarihime sahip çıkmak diğer toplumları ezmek anlamına gelmiyor, diğer toplumlardan nefret etmek ve onları yok saymak anlamına gelmiyor benim için. Kürtleri sevdiğim kadar Ermeni'lerin acısını da paylaşıyorum, ve bunları söylemekten çekinmiyorum; Türkiye'de yaşayan diğer ırklarla ve toplumlarla arama duvarlar değil köprüler kurmak için elimden geleni yapıyorum, "Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!.."

"Sevgili Necip, kalbi gibi yüzü ve zihni temiz, güleyüzüyle canımızdan can insanımız yine seninleyiz, seni seninle anmak için birlikte olacağız…18 Aralık 2008 Perşembe günü Saat 12.30'da Karşıyaka'da 5. kapıdayız."


* 18 Aralık 2002'de kaleme alınmıştır.

17 Aralık 2008 Çarşamba

Kısa kısa ...


* İbrahim hoca ile seminer gününü kararlaştırdık sonunda, benim istediğim güne tamam dedi ve sunumun başlığını sordu! Anacım daha iki satır okumadım ki? Ben o konuya en son 3 sene önce bakmıştım, rezalet!!! Hemen bişiyler okumaya başladım! En sevdiğim iş bu yaa! Ders yok bişiy yok, araştır, oku, öğren, kodunu yaz, analizini yap, olmasın bi daha yap, yine olmasın sinirlen kudur ama yine yap. Allah'ım sonunda sevdiğim kısma sıra geldi!!!

* Artık burdakiler de benim mükemmelliyetçi bir uyuz cadı olduğuma kanaat getirdiler. Tamam mükemmelliyetçi olduğum doğru ama bunu insanlara nasıl böyle itici bir şekilde yansıttığımı hiç bilmiyorum. Nasıl yapıyorum ya nasıl? Geçen akşam yaptığımız Christmas partisinde birisi Felix'e "her gün için kötü şakalar" adında abuk bi kitap almış, o gün için yazılan şey de "en iyiyi yapmaya çalışan insanlar aslında en kötülerdir" gibi bişiy, Erik atladı hemen, bak bu sensin diye. Gerçi o bunu demeden 15dk önce ona bi fırça kaymıştım o yüzden olabilir ama canım sıkıldı yine de. Kalbim kırıldı desem daha doğru sanırım..

* Pazar günü kalkıyor uçağım ama keşke daha erkene alsaymışım diye pişman oldum. Raquel bugün gidiyo, Elena yarın gidiyo, ben iyice yalnız kalıcam burda. Aslında kafasını kullanan bi cadı olsam bundan istifade edip oturup seminerimi hazırlarım ama bakalım, görücez...

* Köln'e gitmeyi çok istiyorum şu weinachtsmarkt meselesi orda nasıl acaba? Ama Elena yarın yola çıkcağı için bugün valiz toplıycak muhtemelen o yüzden bu akşam gidemeyiz, sonraki akşamlarda da gitmek istersem burdaki oğlanlardan birini almam gerekecek yanıma, bakıcaz bakalım...

* İbrahim hoca bi anda bana seminer başlığımı sormasa bugünkü niyetim fotoğraf makinamı alıp biraz daha Christmas fotoğrafı çekmekti ama sanırım öğleden sonraya erteyicem o işi.

* Kendimi mutlu etmek için, en sona sakladığım işi yaptım ptesi günü ama o bile mutlu etmedi beni. 2009 ajandamı aldım kendime, ama o kadar uyuzum ki içine adımı yazmak bile gelmiyor içimden. Bugün çıktığımda masa takvimimi de alırım belki. Tüm neşem kaçtı gitti bi yere, şeytan aldı götürdüyse satamadan getirir umarım tez vakitte.

* Odamı hep severdim de son aylarda çok daha fazla sever oldum. Hiç dışarı çıkmadan günlerce burda yaşayabilirim sanırım.

* Şu örgüyü bitirirsem, Cumartesi günü doğumgünü olan bi arkadaşım var ona hediye etmeyi planlıyorum. Böylece o kadar da yakından tanımadığım birisine hediye alma stresinden kurtulmuş olucam ve hediyesini sevmese bile el emeği olduğu için birazcık sevecek her halükarda, böylece yırtmış olucam.

* Gözlemsel Astronomi dersinin ödevi hala duruyor, üniversitenin sistemine girip de beni bırakmışlar mı naapmışlar bakmak bile istemiyorum. Nasıl olsa o dersi geçmek zorundayım er ya da geç. Tr'ye gelince Gökhan'ın yakasına yapışıp Sextractor sorunlarımı halledersem süper olacak ama buna özel bir gün ayarlamam gerek.

* Anneannem çam ağacımızı atımış =( çok üzüldüm duyunca ama onu üzmemek için bişiy demedim. Sadece yenisini isterdim diye tutturdum o da tamam alırız sen gelince dedi. Ama benim planım ptesi günü Haydut ve Eşkiya ile birlikte evi süsleyip ertesi gün Kayseri'ye gitmekti. Bu durumda geldiğim gün hemen alışveriş fasılları gircek devreye.. Of alışveriş kusucam artık! Belki Eşkiya'yı gönderirim almaya, ya da yakınlarda bi yerde varsa ilk bulduğumuzu alırız artık. Bu ev süslemesi faslı bile heycan vermiyor bana bu günlerde. Halbuki gereksiz yere burda bulduğum güzel süsleri bile aldım evde asıcam diye. Of neler oldu bana yaa...

* Şimdilik böyle, seminerin en azından başlığını bulup, Ferhat Hocama haber verip İbrahim hocaya iletmem gerek. Sonra çıkıp fotoğraf çekebilirim, hatta belki akşamı beklemeden Köln'e giderim.

* Aaaaa, çamaşır yıkamam gerek, unuttum yine!

...dots... of the night / .....


Song of the night: Ayten Alpman - Ben Varım
Color of the night: Orange
Adj.of the night: Trembling

Smiley of the night:

Mad!

Sinirliyim, acayip hem de! Nedenini bulamıyorum. Nasıl başladı bilmiyorum, ilk neye sinirlendim de bu hale getirdi bilmiyorum. Herkese gülümsemeye devam ediyorum ama her kim benimle konuşmak istese, hatta hiçbişiy demeden önümden geçse, hatta uzaktan sesini duysam, gidip evire çevire ağzından burnundan kan gelene kadar dövmek istiyorum! Nedeni yok! Bu kadar!

16 Aralık 2008 Salı

p/27

"Sen, içini çıkarıp vermek istiyorsun başkalarına. Başkaları da bilsin, sana baksınlar diye...değil. Sen gibi baksınlar dünyaya diye. Çünkü orda baktıkça, tanıdıkça, anlattıkça çoğalan, gerçekleşen bir acı var. Bütün organlarını yuvalarından çıkarıp başkalarına vermek istiyorsun. Bilsin bakalım onlar da, nasıl oluyormuş hiç anlaşılmayacak bir dilde oluşan bir başka evreni...taşımak...içinde."

İç Kitabı - Ece Temelkuan

Aslında zor

Aslında zor, hem de çok zor. Sadece değilmiş gibi yapıyoruz. Sadece, ne var canım herkesin derdi bunun gibi şeyler işte, aslında bunları atlatmak zor değil, aslında bunları yaşamak da zor değil, aslında hayat hiç de zor değil diye diye ilerliyoruz. Hedefi belli olmadan durmaksızın koşması gereken askerler gibi ileriye değil sadece ayakucumuza bakarak, aslında zor değil, diyoruz. Aslında zor, hem de çok zor!