21 Ağustos 2013 Çarşamba

Üret


İçimde 2 gündür garip bir üretme baskısı var. Üstüme biniyor resmen. Birşeyler çıkarmalıyım. Ama bu üretkenliğin nerden geldiğini çözemedim hala. Kart yapayım dedim, olmadı; etamin düşündüm, değil. Fırçaları mı elime almam gerek bilmiyorum. Dün bir metin de yazdım ama belli ki o da değildi doğru seçim. Bir şey var içimde, bir şey üretmemi istiyo. Onu içimden çıkardığım zaman rahatlayacağımı hissediyorum. Ama ne, onu bilmiyorum işte.

Halbuki kedilerimle yatağa girip şu sevdiğim kitabı bitirsem, yenisine başlasam, bugünü kitap okumaya ve dinlemeye ayırsam diyordum...

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Hayat size limon verirse

Selamın hello şekerler!

Onca gezi yazısı, iş, güç, hayat gailesi dururken bir tatlı tarifimiz eksikti burda, şimdi o da oluyor işte. 

Bir süredir hayatımızdan karbonhidratı çıkarmaya çalışıyoruz. Kesinlikle ruhsal ve fiziksel olarak kocaman bir rahatlama sağlıyor ama tabii ki her yenilik gibi bu da başlarda biraz zorluyor insanı. Karbonhidratın kötülüklerinden bahsedecek kadar uzman olamadım bu konuda ama size "şekerin" bir bağımlılık olduğunu ve aslında gün içinde hali hazırda yediğimiz sebze ve meyvelerle vücudumuzun ihtiyacı olan şekeri aldığımızı söyleyebilirim. Buna ek olarak yediğimiz tüm makarna, pilav, kek, patates ve benzeri şeyler tamamen gereksiz ve hatta bünyemiz için bir tür zehir. Neyse, ben pek beceremeyeceğim bu işi, o nedenle doğrudan asıl konuya geçeyim. 

Karbonhidrattan uzak durmak sadece pilav, ekmek ve patatesle sınırlı değil, haliyle baş düşman olan şekere elveda demek gerekiyor. Tamam şekeri hayatımızdan çıkartalım da tatlısız da kalacak değiliz ya. Şeker yerine stevia adında başka bir bitki giriyor devreye, hiç karbonhidrat içermiyor ve tatlandırıcı özellikte. Yalnız yapacağınız şey çok tatlı olsun diye bolca koyarsanız tadı acılaşıyor, bu önemli bir mesele. 

Gelelim günün tatlısına. Limon ve jöle seviyorsanız bu tarif tam sizin için. (Jelatin denen şey benim hayatıma gireli sanırım 3 hafta falan oluyor ama çok sevdim onu kullanmayı. Sayesinde çeşit çeşit şeyler deneyebiliyorum.) Limonlu tatlımız için öncelikle gereken tabii ki limon. Limonun dış kabuğunu hafifçe soyup; hani rende gibi bir alet var ya, hah işte onunla dış kabuğunu alıp limonun suyunu sıktınız. Sıktığınız limon suyunu buz kalıbına koydunuz, ve ilerde bir ara kullanmak için sakladınız(*). Aferim size. Bunun tatlıyla ilgisi yok. Tatlı için o artan limon kabukları lazım. Ben en iyisi malzeme listesi yapayım:

- 4-5 tane limon; dışındaki koyu kısmı hafifçe soyulmuş 
- 1 çay kaşığı stevia
- 1 silme yemek kaşığı bal (**)
- 1 tepeleme tatlı kaşığı jelatin (sonradan gelen düzeltme: 2 tepeleme tatlı kaşığı yapın siz en iyisi bence yeterince katı olmadı 1 kaşık koyunca.)

Limon kabuklarını 3-4 saat veya dilerseniz 1 gece boyunca, su dolu bir sürahide bekletin. Bu suya limon suyu diyelim. 300ml limon suyunu minik bir kapta ısıtın. İçine stevia ve bal ekleyin, iyice çözünene kadar karıştırın. Su kaynayacak gibi olduğu zaman altını kapatın, jelatini ekleyin ve iyice karıştırın. Jelatin tamamen çözündüğü zaman tatlınızı kaplara aktarın. Oda sıcaklığına geldikten sonra kapları buzdolabına koyun. Tatlınız ertesi gün tam kıvamında olacak ama benim gibi acelecilerden biriyseniz 5-6 saat sonra da yiyebilirsiniz. Üzerini süslemek için ise, ben taze nane yaprakları ve minik taze menekşeler kullandım.

(*) Sağlıklı yaşam için önemli bir diğer şey de bol bol su içmek. Her ne kadar birçok yerde sıvı tüketmek olarak geçse de ben şahsen çay ve kahve tüketiminin su içmek kadar faydalı olduğuna inanmıyorum. İnsan sıcaklarda su içiyor tamam ama yine de bir yerden sonra sıkıntı veriyor su bana. Bizim bahçede bol bol nane olduğu için rahatım ama siz de evde saksıda yetiştirebilirsiniz; taze nanenin suya kattığı ferahlık çok hoşuma gidiyor benim. Yaklaşık 10 yaprak taze naneyi ortadan elinizle bölün, içi su oldu orta/minik boy bir kavanoza koyun, ve buzdolabında 1 gece bırakın. Sabah kalktığınızda kavanozdaki suyun yarısını sürahinize ekleyin, üstünü de normal su ile doldurun. Ta-taaam! İşte size nane aromalı su! İsteğinize göre naneleri daha çok bekletebilirsiniz veya üzerine daha bol su ekleyebilirsiniz. Artık canınız nasıl istiyorsa. Aynı şeyi çilek, mango, ıhlamur çiçeği ve mandalina ile de denedik. Bence naneden sonra en güzeli mandalina ve çilek oldu. Tabii ki bu meyvelerin yapraklarını değil kendilerini bekleteceksiniz suda. Buzdolabında bekletmeniz önemli, çünkü o zaman daha çok ve çabuk salıyorlar tatlarını suya. Tabii ki illaki kavanoz olmak zorunda değil, içeceğiniz kadar da yapabilirsiniz ama bardak bardak buzdolabına koymak bana pek de pratik gelmiyor doğrusu. Limon aromalı su yapmak isterseniz de buz kabına koyduğunuz limonlu sulardan 3-4 tane sürahiye atmanız yetiyor. Hem pratik hem lezzetli hem de sağlıklı. Oh!

(**) "Hem şeker yok, karbonhidrat yok diyorsun hem de bal ekliyorsun, ne iş?" diyebilirsiniz. Benim de aklım pek almadı başlarda ama özetle durum şu: Birincisi 1 yemek kaşığı balı yaklaşık 6 porsiyona bölmüş oluyoruz ve günde 1 porsiyondan fazla yemiyoruz, bu durumda çok bir miktar olmuyor. İkincisi de illa şeker türevi tüketilecekse en sağlıklı formu bal imiş. Yani kötünün iyisi. Ha diyorsanız ki bana çok da lazım değil tatlı, veya stevia ile hallediyorum, o zaman tabii ki balı daha az koyabilirsiniz veya tamamen çıkartabilirsiniz tariften.

Ayrıca Facebook'taki The art and science of low carbohydrate living adlı sayfaya da bakmanızı da mutlaka öneririm; sağlıklı ve güzel tarifler var. Sayfadaki en harbici ve güzel tatlı tarifini de koyalım bari; bu limonlu tatlı da bu tariften esinlenerek çıktı zaten.