Nedir beni rahatsız eden bu ülkede? Neden sevmiyorum burayı? Bunu bana sorduklarında neden sadece "kültür farkı işte" diyebiliyorum en fazla? Neden ne zaman azcık eğlenmek adına birilerinin olduğu bir ortama girsem çıktığımda psikolojim alt üst olmuş oluyor?
Canınızın sıkılmasını istemiyorsanız, bunlar buraya yazılır mı yahu diyecekseniz, sana hiç yakışmamış cadı diye düşünecekseniz, bence hiç okumayın, çünkü bunları diyebileceğiniz şeyler bu benim canımı sıkan keyfimi kaçıranlar. Burası serbest bögle, kimi zaman iyi, kimi zaman kötü, kimi zaman mutlu, kimi zaman hüzünlü, ama cadının kazanı işte... her zaman iyiye dair kaynamıyor bu kazan...
Sanırım bundan 3 hafta öncesiydi, Mark, bir arkadaşının doğumgününe davet etti beni. Cafe-bar tarzı bir mekanda kutlanıyor doğumgünü. Doğumgünü sahibi Alex, Gimbal, Mark, tanımadığım bir çocuk, önceden birkaç defa aynı ortamda bulunup da sevmediğim bir kız(kendine kardelen lakabını takmış) ve bir kız daha. Ortama sonradan Erik de katılıyor. Mark, kızlar ve tanımadığım çocuk karşımızda oturuyor, Gimbal Alex ve Erik'le birlikte yanyanayım ben. Önce içkileri ısmarladık, herkes kokteyllerle başlasın, birlik olsun (içkinin birliği de böyle oluyomuş) sonra kim ne isterse onu içsin denildi. Zaten konuşmalar hep almanca, sadece Mark ve Gimbal ile ingilizce konuşuyoruz, özellikle Gimbal'ı zorluyoruz ki konuşması akıcılık kazansın vs. Daha ilk içkiler geldi, yarılamadık bile, kızlar sarhoş olmaya karar verdiler. Abartılı kahkahalar, aşırı yüksek ses tonunda konuşmalar... Hemen benim Türkiye'deki ortamlarım aklıma geldi, zaman zaman biz de sarhoş olmasak bile, bi an önce sarhoş olmak isteğimiz ağır bastığından, iki yudumda sarhoş olma kararımızı uygulardık. Ama... yanaklar pembe pembe olurdu, ortam hoşlanılan bi çocuk varsa azcık yanaşılırdı, ha çok cesaretimiz varsa en fazla gözünün içine içine bakılırdı, belki çıkışta el ele tutulurdu. Sonrasında bişiy olacaksa olurduuu, olmayacaksa zaten sarhoştuk =)) Şimdi bu sevgili kardelen ve arkadaşı sarhoş olma kararı aldılar ya... sarhoş olmaktaki amaç, dünyayı unutacak kadar mutlu olmak, gülecek bişyin olmasa da gülmek falan değil, sadece ilgiyi üzerinde tutmak. Kardelenin sevgilisi yok sanırım, diğer kız da yeni ayrılmış sevgilisinden, üstelik ayrıldığı çocuk ortamdaki tüm oğlanların kankası durumunda. Neyse bu birşey değil de, beni rahatsız eden ilgi çekme yöntemleri... Tabii ki şuh kahkahalar ve fakat mutlaka aşırı(!!!) açık saçık espiriler, birbirlerinin evinde kaldıkları zaman ne kadar eğlendikleri, kızkıza aynı yatakta yatmanın ne kadar doğal olduğunu anlatmaları... Şimdiye kadar sanırım sadece bir arkadaşımla aynı yatakta uyudum gece boyu, o da ayaklarımız suratımıza gelecek şekilde çapraz, ha sarılarak da uyurdum hiç sorun değil, ama bunu sonra ne şekilde, kime, nasıl ve daha da önemlisi neden anlattığın asıl mesele! Bunların anlattığı bir yatakta uyuma hikayeleri ise biraz farklı, zaten bunun üzerinde yarım saat geçmeden birbirlerini öpebildiklerini gösteriyorlar bize. Yok canım yanaktan falan değil, bayaa bildiğimiz masumane(!) Fransız öpücükleri! Olay ne? Karşılarında oturan çocukları ayartmak? Tek gecelik ilişki yaşamak? Değil, hiç biri. Sadece arzulandıklarını görmek, egolarını tatmin etmek, gösterip de vermemek, bulunmaZ Hint kumaşı olduklarını zannetmek. Mesele, diğer kızın, kardelenin ağzındaki şekeri istemesiyle başlıyor, kardelen dilinin üzerindeki şekeri gösteriyor, öpüşerek(!?!) şekeri alıyor diğer kız kardelenden... Ben? Yok, kusmadan durmayı başarıyorum. Neyse ki Mark fotoğraf makinesini getirmişti, onu kurcalıyorum. HAYIR, kızların fotoğraflarını çekmiyorum, sapıtmayın siz de!!! Bu yetmiyor kızlara, yeterince emin olamıyorlar oğlanları azdırdıklarından, bir de fark ediyorlar ki doğmgünü çocuğu ve benim tanımadığım diğer çocuğun arabası var; hemen akıllarına süper bir fikir geliyor! İki kız ve arabalı iki erkek! Tıngggg!!!! "Arabada uyumak da ne güzeldir" diyorlar "hem ikinizin de arabası varmış" diye ekliyorlar "siz erkekler bi arabada uyursunuz, bir kızlar diğer arabada" diye de en masum(!!!) düşüncelerini ifade ediyorlar, tabii biz hiçbişiy anlamıyoruz, zaten onların niyeti de bizim aklımıza sapık düşünceler sokmak falan hiiiiç değil. Ama sorun şurdaki, kızların gözü Mark ve Gimbal'da. Mark zaten bu kızlarla muhattap olmuyor çünkü doğumgünü çocuğu için gelmiş, Gimbal desen iki de bir kızlarla salak salak dalga geçip bana dönüyor ingilizcesini geliştirmek adına =) Nedense bu durum çok kızdırıyor kızları, masadaki 4 erkekten ikisi bunlarla hiç ilgilenmiyor, aman tanrım!!! Gece, kızların iyice suyunu çıkarmasına dayanamayan Mark ve benim ortamı terketmemiz nedeniyle, nasıl bitti bilmiyorum...
Yaklaşık bir ay öncesi... Her ay, iki haftada bir gittikleri bir bar var, oraya gidiyoruz Mark'la. Kız arkadaşı olduğunu iddia ettiği bir kız ve bir başka kızı daha getiriyor adını hatırlayamadığım çocuk, Salam olsun aldı =) Yine Gimbal var benim tek tanıdığım, biz yine çoğunlukla üçümüz sohbet ediyoruz. Salam'ın güya kız arkadaşı olan kızın gözleri çok güzel, ben ha bire kızın fotoğrafını çekiyorum Mark'ın fotoğraf makinesiyle, ve muhtemelen Mark'ın sevgilisi olduğumu sanan diğerleri, anlam veremiyor bu duruma =))) çok eğleniyorum ben. Sonra Gimbal, tanışma hikayelerini soruyor kıza Salam'la, öyle rezil bir hikaye anlatıyor ki kız, şimdi yazmaya bile değmez, ve zaten anlıyoruz ki bu kız Salam'ın sevgilisi falan da değil. Tam da o sırada Salam, yanında getirdiği diğer kıza asılmaya başlıyor, gayet de el kol hareketleri ile. Yok canım, kolunu omuzuna koyarak falan değil! Nasıl olduğunu anlatmıyım!! Bir süre sonra masadakiler sigara içmek için barın dışına çıkıyorlar, fırsattan istifade eden Salam, beni göz hapsine alıyor, tam da Gimbal ile eğlenceli bir muhabbet kurmuşken, ben gülümserken. Her gülümseyişin flört olduğunu sanan bu insanları anlamam mümkün değil... İşin diğer tarafı da, Salam zannediyor ki ben Mark'ın sevgilisiyim, ama bu, bana olan bakışlarına çeki düzen vermesine yetmiyor. Sigara içmek için dışarı çıkmış olanlar geri dönüyor ama Salam ne hikmetse gözleriyle beni dürtüklemekten vazgeçmiyor. Şansıma, Mark tuvalate gitmek için kalkınca, hemen Salam'ın görüş alanı dışında bi yere oturuyorum ama.. Salam da yerini değiştiriyor. Adamın yanında sevgilisine asılmak da neyin nesi??? Ben bu işi hiç anlamıyorum... Ses etmiyorum, Gimbal ve Mark'tan bir duvar örüyorum kendime, süper muhabbet edip, bol bol eğlenip kapatıyoruz geceyi.
Ve bana tüm bunları yazdıran son damla..dün gece... Mark'ın Gimbal ile kafa çekme planı bir şekilde partiye dönüşüyor, daha önce çeşitli zamanlarda çeşitli partilerde gördüğüm birkaç kız ve erkek... İçiyoruz, Mark'ın yaptığı süper yemeği yiyip mutlu oluyorum ben, keza o kadar çalıştığım kozmoloji sınavından çakmış olmanın verdiği sinir var üzerimde... Yine sohbet almanca dönüyor ama Erik de geliyor, onunla oyalanıyorum genellikle. Sonradan 2 kız daha geliyor; ama biri sanırım alzheimer hastası ki giyinmeyi unutmuş. Geliyor, sadece erkeklere merhaba diyor, Erik'e bişiy demiyor çünkü o sırada Erik benimle konuştuğu için Erik'in benimle ilgilendiğini zannediyor sanırım, herkesin en rahat göreceği sandalyeyi seçip oturuyor, üstündeki hırkasını çıkartıyor, ve "eee, naber?" diyor yüksekce bir sesle, ve gözlerinde her an sevişebiliriz bakışıyla. Oğlanlar bir an sessizce kitleniyorlar tabii gözleriyle, sonra hepsi aynı anda konuşmaya başlıyor. Keza üstündekiler şöyle ki; siyah kilotlu çorap, üstünde tamamen transparan ve beyaz bir askılı body(?) ve ayağında beyaz converse ayakkabılar. İç çamaşırı giymediğini belirtmem gerekiyor mu? İşin kötü tarafı şu ki, kızı öyle görünce benim attığım kahkaha kızın biraz sinirlerini bozuyor, benim densiz olduğuma karar veriyorlar. Ben kıza alzheimer lakabını takıyorum, ve sanırım bir saate yakın bu ortama tahammül edebiliyorum ama sonra odama iniyorum. Aklıma gelen şey, geçen sene karnaval partileri zamanında tanıştığım bir kızın bana evine almak istediği salıncağı anlatışı geliyor; bir tür seks oyuncağı olan bu salıncağın çalışma prensibini anlatmayacağım.
Birlikte nasıl uyuduklarını(!) anlatan, insanların önünde öpüşen, çıplak gezen, arkadaşının sevgilisini arkadaşının gözü önünde tavlamaya çalışan insanların ülkesi olarak kalacak bu ülke benim aklımda...bunları düşünüyorum dün gece...sonra mutluluk, özgürlük, ahlak, gençlik, modernlik, avrupa, doğu, kültür... bunları düşünüyorum... sonra sevgiyi düşünüyorum...sevgilimi düşünüyorum...elimde telefonla uyuya kalıyorum, sabahın 4'ünde gelen mesaja şaşırıp uyanıyorum, yüzümde bir tebessümle uykuya dalıyorum yeniden...