Binbir tane aksiyonla geçti Mart ayı.
4 yıldır içimde tuttuğum "nassı yani yaa?"lar ve "peki ama neden?"ler Murtaza'nın ve benim kulaklarımda yankılandı, hiç beklemediğim bir zamanda.
Kore'ye başvurumu yaptım.
Taa Kasım ayında hazırlamış olduğum yazı Bilim ve Teknik ekibince anca yayına alındı, Nisan sayısında okursunuz umarım.
Tezimin tüm düzeltmelerini bitirdim ve bir kez daha jüriye verdim. Yeni işler çıkartmazlarsa önümüzdeki hafta üniversite'ye teslim edip tamamen kurtulacağımı umuyorum.
Kısa da olsa bir Türkiye seyahati planladım, Nisan sonu için.
Ve bir doğumgünü daha geçirdim, sevdiceğimle, beni seven güzel arkadaşlarımla, yığınla facebook mesajı ve e-maille.
30 olduktan beridir o büyük heycan yok artık içimde doğumgünüm için. Başkalarınınkinde hala heycanlanıyorum, o ayrı. Bu seneki başka bir tatta geçti. Zerrincim'in hediyesini erken açtım, onun isteği üzerine. Her zamanki gibi harikalar yaratmış, manyak kadın! En sevdiğim bordodan, en sevdiğim kumaştan bir pelerin dikmiş bana, kapşonlu hem de! Kendime doğumgünü heyecanı olarak mavi saçlar hediye etmek istemiştim ama, her ne kadar etrafımdakiler saçlarımın açık olduğunu iddia etse de gördük ki herhangi bir renk açıcı işlem uygulamadan çat diye maviye boyanabilecek kadar açık değillermiş. Murtaza'nın yeni kurbanı Pam yardım etti boyamamda. Ben hayatımda ilk defa saç boyası ile tanışırken, kızın her hafta yaptığı iş olduğu için kendimi güvenli hissettim onun varlığında. Gerçi sonuçta mat siyah oldu saçlar ama olsun, değişiklik değişikliktir. Akşam yemeği için yeni açılan italyan restoranına gittik. Kahveli dondurmamın üstüne dikiverdi sevdicek mumumu, "hayırlısı olsun" diyerek üfledim. Son durak, Armagh'ın en sevdiğim publarından biri olan Hole in the Wall oldu. Bulgar, Roman, İskoç, Amerikalı, İrlandalı, Hintli... çeşit çeşit ülkeden arkadaşlarımızla eğlendik bir güzel. Bir de keyifli bir canlı müzik tesadüf etti ki, değmeyin neşemize.
Doğumgünlerinde facebook üzerinden gelen mesajların samimiyetsizliği herkes tarafından bilinir ama, ben bu sene bir kez daha gördüm ki benim arkadaşlarım gerçekten farklı ve sevgi dolu. Listemde engelli olan akademisyen ve akrabaları hariç tutarak söylüyorum ki, paylaşımlarım gayet kişisel, bol bol mızıklanmalı-kızmalı, ve belki de zaman zaman şımarık. Ama hiçbir zaman, böyle dersem kim ne der endişesi duymadan
NOT: Bugün 6 Ağustos, yarım kalmış buldum bu taslağı. Kıyamadım öylece beklemesine. Cümleyi nasıl tamamlayacakmışım onu da hatırlayamadım ama silmek de istemedim... Taslaklarda böyle şeyler var işte. Dursun bu burda, yayında dursun, kanlı canlı hem de.
30 Mart 2015 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)