3 Mayıs 2011 Salı

Düzeltmek Bizim Elimizde!

18-19, 25-26 yaşlarında gencecik insanlar, üniversite öğrencileri, biliminsanları… İnanarak, azimle ve yılmadan AKP ve icraatlarını savunuyor! Bu nasıl oldu biliyor musunuz? Aydın takımı darbelerle uğraşırken toplumun içine giren ve kendi düşüncelerini sağlam temellerle empoze eden dinci takımı sayesinde oldu. CHP, ANAP, DSP ve MHP birbiriyle uğraşırken RP ve SP temelli AKP'nin siyestçi, bilimadamı, mühendis, doktor, avukat, hakim ve savcı ve hatta asker yetiştirerek hayatın her alanına girmesi, düzene ayak uydurarak yükselmesi ve bir yandan da beyinyıkama icraatlarını sessiz ve sakince gerçekleştirmesiyle oldu. Biz terörle uğraştık, biz dış politikayla uğraştık, biz kendi kendimizi yiyip bitiren darbelerimizle uğraştık; onlar kendilerini geliştirdiler, onlar kendilerine bir taban değil temel kurdular. Ve işte şimdi gördüğümüz yere yükseldiler, cumhurbaşkanı oldular, başbakan oldular, ordu oldular. Görüyorum ki en büyük aptallığımız AKP'ye oy verenlerin cahil cühela takımı olduğunu zannetmek. O insanlar bizim yaşıtlarımız, bizden genç insanlar!!! Ve farkında değiller gidişatın. Ve biz bilgisayar başında, facebook ve twitter statüslerine "bu gidişata dur diyin", "uyanın artık" yazarak, sadece kendimizin dinlediği eylemler ve yürüyüşler yaparak uyandıramayız onları. Kolsuz bir adama gidip de 'gözlerindeki örtüyü kaldır artık' demenin ne anlamı var? Birşeyler yapmalıyız! Klavye delikanlılığı değil! Aralarına karışıp konuşmaylıyız, anlatmalıyız tek tek. Tüm argümanlarını açıklamalıyız birer birer. Söylediklerini dinlemeden lafı ağızlarına tıkmak ve kendi dediğimizi tekrarlamak değil, neyi nasıl anladıklarını görüp - neyi ne zannetiklerini bilip, hatanın farkına varmalarını - kendilerinin de görmelerini sağlamalıyız. Korku otoritesinin ve özgürlük kısıtlamalarının muhafazakarlıkla, edep-ahlakla, müslümanlıkla bir olmadığını göstermeliyiz. Birilerinin birşey yapıp durumu değiştirmesini beklemek saçma! Yapılması gereken onların arasına girip konuşmak, anlatmak, gözlerini açmak. İcraat gerek. Bunu icraatı da bizim yapmamız gerek! Senin ve benim! Sabır ve sebat etmediğimiz sürece düzeltemeyiz bu gidişatı! Sinirlenip fevri tepkiler vererek düzeltemeyiz. Sürekli "neden" diyen bir çocuğa gösterilen sabırla yaklaşıp, sakince anlatmamız gerek nedenleri. Kendimize benzerlerle dolu olan kabuğumuzdan çıkıp "onların" "AKPcilerin" "yandaş"ların arasına girmemiz gerek, müsama göstererek, sakinlikle ve hoşgörüyle…


Ben ülkemi çok seviyorum! İlkokulda istiklal marşı sırasında güldüğü için en yakın arkadaşıma küsecek kadar! Güneydoğu'da operasyon olduğunu Köln sokağındaki bir televizyonda tesadüfen gördüğümde sokak ortasında o hiç tanımadığım şehitler için ağlayacak kadar, en değerli şeyimiz olan vaktimizi umzarsızca çalan sosyal paylaşım sitelerinde arkadaşlarımın yazdığı hükümet yanlısı cümelelerde üzüntüden elim ayağım titreyecek kadar. Ben ülkemi çok seviyorum, başka bir ülkede bilim yapmam için bana para verilirken işimi erteleyip bu yazıyı yazmaya vakit ayırabilecek kadar! Ve sizin de bu ülkeyi benim sevdiğimden daha az sevdiğinize inanmıyorum. Ama bunlar işe yarayan şeyler değil. Bilgisayar başında oturup "ne zaman uyanacaksınız" yazmak değil işe yarayacak olan. Kendi çevrenizden çıkıp "diğerleri" arasına karışın, anlayın neyi ne sandıklarını, ve anlayabilecekleri gibi anlatın işin doğrusunu. Lütfen yapın bunu.

Şimdi gidin ve sizinle hemfikir olmayan insanları bulun, önce onları anlayın, gerçekten anlayın. Sonra onların anladığı dilden anlatın derdimizi. Hasta olduğunu bilmeyen birisine neden ilaç almıyorsun diye kızamazsınız, değil mi? Hastalığın nerede olduğu gösterin, kalp kırmadan, hakaret etmeden, aşağılamadan. İçinde bulunduğumuz bu durum onların suçu değil, bizim suçumuz! Bu hale gelmesine izin verdiğimiz için hata bizim. Şimdi hatamızı düzeltme vakti! Ve bu hata artık sadece oy kullanmakla düzelecek boyutta değil. Elinizi taşın altına koyun: Gidin: Anlatın!

2 Mayıs 2011 Pazartesi

+18 Gay meseleler

Gün geliyor kendimi gerçek anlamıyla özgürlükçü zannediyorum, gün geliyor dar görüşlü olduğumu düşünüyorum. Bugün birincisi...



Gay, transseksüel, dönme ve benzeri kelimeler arasındaki farkı bilmiyorum. Sonuçta varyasyonları tahmin edebiliyorum ve bana hepsi de makul geliyor. Dahası, "bana ne" diye düşünüyorum. Bana ne karşımdaki adam yatakta benim hemcinsimle değil de kendi hemcinsiyle birlikte olmaktan hoşlanıyorsa? Bana ne??? Bana ne karşımdakinin göğüsleri sonradan yapılmaysa? Kendisi "normal" olup da sesi "normal" tabir edilenden kalın veya ince olan kadın veya erkekler yok mu hiç çevrenizde? Onlar sizi rahatsız etmiyorsa "diğerleri" neden ediyor? Ya da "diğerlerinin" "farklı" sesleri, neden "normallerin" "farklı" seslerinden daha fazla rahatsız ediyor sizi? "Diğerleri" kendileri olabilecek cesareti gösterdikleri için olmasın sakın? Tamam olmasın, ilk anda fazla ağır bir suçlama olabilir bu. Ama nedenini anlamam mümkün değil. İşin garibi herkesin bu denli tepkili olduğu bir konuda ben nasıl bu kadar rahatım, kendimi anlamakta da zorlanıyorum bazen. Sanırım seksist tutumların her türlüsüne karşı olduğum için böyle... Bak yazarken aklıma geldi, bi de "cinsiyet ayrımcılığına karşıyım" diyip "kadınlara pozitif ayrımcılık" isteyenler var ki, onları da anlamıyorum. Ayrım yoksa yoktur. Kadına pozitif ayrımcılık erkeğe negatif oluyor farkında değil misiniz? Yoksa farkındasınız da umurunuzda mı değil? 

1 Mayıs 2011 Pazar

Mimimimimimimimimim

Güney Afrika yazısını sanırım yarın yazabileceğim ama öncesinde verilmiş bir sözüm var Karaefendi'ye.

En sevdiğim üç görsel:

Zerrin'cim ve ben... Sanırım hayatımızın en güzel döneminden bir kesit bu. İş ve huzurun bir arada olduğu, bizim de bir arada olduğumuz günlerden... Mayıs 1995 olsa gerek...


Çok da özellikli bir görsel değil ama nelerin üstesinden geldiğimi hatırlatıyor bana. Nelere göğüs gerebildiğimi, bir yandan da ne güzelliklerin içinden geçiğimi hatırlatıyor. Kasım 2008 sanırım...

Başlarken nelerle karşılacağımdan emin olmasam da yola çıkınca hayatımın bundan sonra hayal etmeye cesaret edemediğim kadar güzel gideceğini anladığımın resmidir, huzurun ve güvenin resmi... Kasım 2011
En sevdiğim üç ses:
Bunları da koyabilmek isterdim ama fark ettim ki kayıtları yok bende. En kısa zamanda bir çare bulacağım buna.
1- Zerrin'cimin sesi
2- Onurcum'un sesi
3- yanfülüt sesi

En sevdiğim üç tat:
1- Şeftali: Allah'ın varlığına inandırıyor bu lezzet beni
2- Kiraz
3- Çilek

En sevdiğim üç koku:
1- Zerrin'cimin kokusu
2- Onurcum'un kokusu
3- Parfümüm Cabotine de Rose kokusu =)

En sevdiğim üç his:
1- Sevildiğimi hissetmek
2- Özgür olduğumu hissetmek
3- Başarının verdiği o mükemmel tatmin

Ben de... kimleri mimleyeceğime karar veremedim, taliplisi var mı aceba???