28 Şubat 2009 Cumartesi

Baharın ilk günleri...


Hayat hep yaptıklarımın cevabını verdi bana, istemeden de olsa kırdığım kalpler gibi acı çektiğim kadar, mutlu ettiğim gibi mutlu da edildim. Hiçbir zaman büyük konuşmamayı öğrendim mesela, kimseyi önce kendimi onun yerine koymadan kınamamayı, dinlemeden yargılamamayı, sıra bana gelsin diye değil de anlamak için dinlemeyi öğrendim. Diz çöktüğüm de oldu, önümde diz çöküldüğü de; reddettiğim de oldu, reddedildiğim de; aldattığım da oldu aldatıldığım da... Ve hepsi sırayla oldu. İki alıp bir vermedi hayat. Hep bir aldı, bir verdi; önce aldı, sonra verdi, terazinin kantarı dengeye hep geri geldi. Teker teker gördüm hepsini, sırayla. Ve biliyorum daha bitmedi.

Biliyorum, çünkü o suniliklerle geçen yılların ardından nasıl en doğal haliyle sevmeyi ve sevgi için ne büyük fedakarlıklar, zor da olsa ne büyük dürüstlükler göstermenin gerektiğini öğrendimse, şu son 2 senedir yaşadıklarımdan sonra da biliyorum ki şimdi sıra yeniden güzelliklerde.

Kafatasımı parçalamak için defalarca vurduğum masanın kenarına koyuyorum şimdi kollarımı hayal kurarken. Ve hayal olmadığını, çok yakın bir zamanda gerçek olacak güzellikleri düşündüğümü biliyorum. Dürüst olmanın bedelinin acı çekmek; şeffaf olmanın karşılığının salak zannedilmek; cesurca herşeyini ortaya koyarak sevmenin sonucunun yalnız kalmak olmadığı günlerdeyim..

Demiştim, "acı ektim, yerine, aşk yeşerecek"diye...
Demiştim, gün gelince "coşarız Ay'ın şavkı aşka vurdukça"diye...

Bahar geldi işte,
aşk yeşerdi,
Ay'ın şavkı vurdu tene... daha ne?

27 Şubat 2009 Cuma

senfoni

aşkolsuuuuun

Evet, "Haydut Fransa'ya indi" mesajıydı en son aldığım haber, ve şimdi de "Eşkiya'nın parfümünü nerden almıştın" sorusu için açılmış bir telefon... Ben de iyiyim canım, sağlığım iyi, derslerim iyi, havalar iyi, ne zaman geleceğim daha belli değil. Ama sen sormadın zaten. Neyse önemli değil. O parfümü Almanya'dan almıştım, Türkiye'de bulabilir misin bilmem. Hatta geçen seneki gibi bu sene de Eşkiya'nın doğumgününe yetişecek şekilde netten sipariş vermeyi de planladım ama mali krizde olduğuma karar verip vazgeçmiştim. Sen ne kadar "onlar benim çocuklarım, karışmayın diyorum size" desen de, ben kardeşsiz birisi olarak "onlar benim canlarım" diyorum; her ne kadar herkes "yapma" dese de bana, ben onları senin çocukların olarak görmüyorum ve içimden geldiği gibi davranıyorum. Sen tabii ki ailenin en önemli insanı, acil durumlarda kafası çalışan tek kişisi, herkes için kendini feda edenisin. Ve dost acı söyler diyerek, zerafeti unutup, en kolay kalp kıranımızsın da aynı zamanda. Ama ben seni seviyorum yine de. Ve bu yüzden şimdi bakıyorum acaba o parfümü Ankara'da bulabileceğin bir yer var mı... Varmış canım, Boyner'de bulabilirmişsin.

Cooking

Yerleri süpürdüm, yetmedi, pencerenin önünü ve masayı temziledim, kabloları düzenledim vs. Bi elimde kalem, karşımda da kuantum kitabı, ekranda tık tık tık ne gelirse onlardan işte, ha bu arada bilgisayarı da temizledim, virüslerim vardı yine. Neyse işte tıkırdarken şu siteyi buldum, çok sevdim, sanırım siz de seversiniz;


Evde ne varsa listede işaretliyorsunuz, elinizdekilerle ne pişirebileceğinizi, nasıl pişireceğinizi anlatıyor size. İngilizce ama idare ediverin artık :)

A bi de, "sadece elmam var" diye işaretlediğimde çıkan yazıya çok güldüm, mutlaka ona da bi bakın!

Ne bu şimdi?

Nedir bu şimdi allahaşkına? Var mı bi açıklaması, bi izahı, bi mantığı?

http://www.intcenter.net/diger/half-of-the-day/108098

http://www.intcenter.net/diger/urun-tanitimi-Mim/126622

Yok yani bu içerik hırsızlığı falan değil, çünkü çalınacak bir içerik söz konusu değil koydukları yazılarda. Yapılan şey tamamen anlamsızlık! Kimin yaptığı falan da belli değil zaten. İşi gücü olmayan, böyle asalak gibi gezen ne çok insan var yahu.

28 geçti, 18 kaldı...

Bugün
beni
anladın sen

yargılamadın
eleştirmedin
yıpratmadın

Tabii ki aferin de demedin ama

dürüstlüğe gösterdiğim çabayı
gördün
anladın

sahte sularda yaşayamadığımı
gördün
anladın

o kadar nefessiz geçirdiğim anları
hissettin
anladın

anlamak için çaba sarf ettin
anlamak istedin beni

ve bugün

o en karışık halimde
en utandığım
en yerin dibinde girip de
orda kalmak istediğim halimde

anladın ya sen beni

elimi tuttun da
sanki gözüme baktın da
içimi ferahlattın ya...

işte bugün
ben
sana
gerçekten
aşık oldum...
beni anladığın için... ...teşekkür ederim




Eteğimdeki taşlar

Valla zilyon saattir bakıyorum ama ne Perişte ortada ne Sincap, aha da burda söylüyorum canlarım ciğerlerim, eteğimdeki taşları döktüm rahatladım. Siz anladınız ne demek istediğimi :)

Dürüst olmak bir risktir her zaman. Karşındakinin seni yanlış anlamak ile seni anlamak arasında yapacağı seçimi gözealmaktır. Ama sonuç ne olursa olsun sen doğruyu söyleyip içini rahata erdirdikten sonra yanlış da anlaşılsan, doğru anlaşılmış olmak için elinden geleni yaptınsa, sorun yoktur. Şu lafı çok severim ben: "As long as you do your best, whatever the result would be for best".

Amaç karşındakini doğru anlamaksa, elinden geleni yaparsın oku elmaya isabet ettirmek için. Yok derdin "bana yamuk yaptın ulan" demekse, zaten gözünü kapar yollarsın oku yaydan, neresinden acıtırsan kâr kalır senin yanına; keza o, dürüstülüğün tüm cesareti ve korkusuyla savunmasızca çıkmıştır zaten senin karşına.

Yok öyle sanalmış, yok efenim uzakmış, aman yanlış anlarmış, aklına ters bişiy gelirmiş... Dürüst oldum bitti kurtuldum yaa! Her gece yatağımda seksen kere döndürecek huzursuzluk bitti de gitti vallahi. Huzur kapladı her yanımı, hafif oldum, içim ılık, tenim serin oldu.. Hatta gaza geldim ders bile çalışıyorum, o denli yani. Aman maşallah diyin, dağa taşa vurun, üç kulhu bi elham falan okuyun noolur nazar değmesin, noolur adam gibi çalışıyım aklımı veriyim de geçiyim şu .....'un sınavını.

İnsan rahat rahat gözünün taaa içine bakamayacaksa sevdiceğinin yemişim ben böyle aşkı sevdayı yahu. Kanatlarım nerde bilmiyorum ama uçtum uçtum hafifledim resmen. Yok öyle bişiyler sallamalar etmeler, sormazsa söylemezsen yalan sayılmaz demeler... yok kardeşim yok, aklındaki dilinde olmayacaksa olmaz bu işler!

Evet evet, döktüm tüm eteğimdeki taşları. Ha ödüm b.kuma karıştı tabii tek bi cümle kursam da yanlış anlasa nasıl toparlarım diye ama adamım işte yaa hiç de ters anlamadı. Ve o ben olsa, ben o olsam, ben bu duruma nasıl tepki verirdimse, o da öyle tepki verdi gayet de. Tamam hiç de matah bi halt etmedim, gayat de seksen dereden su getirdim ilk cümleyi çıkartana kadar ağzımdan ama bi anda, toplasan 3 cümlede, tek çırpıda söyledim rahatladım valla. Hatta yanımda Elena olsa, koridorda bi mini halay bile çekerdik. Boşa mı öğrettim halay çekmesini burdakilere Halloween zamanı :)

Kuantum'a 13 gün kaldı, nükleere 18, vuslata 19...

Ha bu arada ne güzel bu ay sessiz sakin ve emin adımlarla ilerliyorum derken o salak telefon faturası ne ara 150€ geldi bilmiyorum ama dengem alt üst oldu valla, bundan sonra sesimi duymak isteyen skype me bitte :)

Karavalda çok matah bişiyler olmadı, biracı Türk olunca bizimkilerin 3,5€a aldığı birayı ben 1€a aldım hepsi bu :) Gündüz çıkmadığım için gece fotoğrafları da çok abuk sabuk oldu. Amma illa isteriz derseniz, buyrun bi dene en komüğünden!

26 Şubat 2009 Perşembe

başlıksız

Üşüyorum
...
...
Kendi kendimın omuzuna koyup başımı, kendi kendime sarılıyorum
...

bahanelerim var

ama

aslında

sadece

korkuyorum

...


kimse bilmiyor belki ama

küçüğüm ben daha

...

birinden mavi
birinden mor
akan damlalarda
hep korku damlıyor



bahanelerim var


ve üstelik

çok üşüyorum
...
...
ama

aslında
ben
sadece

korkuyorum

...


Kendi kendimın omuzuna koyup başımı, kendi kendime sarılıyorum


kimse bilmiyor belki ama

küçüğüm ben daha



bu yükün altında tek başıma durmaya o kadar korkuyorum ki
sırtlamaya çalıştıkça dizlerim titriyo
dizlerim titredikçe dengem kayboluyo
ve yapamıyorum işte
olmuyo


"yaparsın sen"leri duymak
sonsuz güvenildiğini hissetmek
aksilikleri göz önüne bile almayanlarca çevrelenmek
...
bana cesaret değil korku veriyor daha fazla


...



Dizlerim titriyor
düşüyorum yere
avuçlarımın tam da üstüne
ve ellerime
minik çakıl taşları batmış oluyor
ince ince kan sızıyor avuçlarımdan
ama saklıyorum
kimse görmeden
yeniden
dikiliyorum ayağa
hiçbirşey olmamış gibi
yeniden
sırtlanıyorum bir daha
ama dizlerim titriyor
avuçlarım acıyor


bu yük bana ağır geliyor
ama
kaçamıyorum
"yapamıyorum ben bunu"
diyemiyorum
sadece altında
ezildikçe ezildikçe ezildikçe
...

herkes o kadar alışmış ki
herkes o kadar emin ki
herkes o kadar şüphesiz ki

yapamıyorum demek
yalan geliyor
kolaya kaçmak oluyor

22 Şubat 2009 Pazar

misal

yüzünün haritasını çizsem avucuma
ya da yüzün parmakizim olsa
ve gün gelse o kadar içine işlemiş olsam ki
avucumda sakladığım haritanın her kırvımında
beni saklıyor olsan

gözlerinin karasında olsam mesela
beyazındaki ince damarlarda
bıyıklarındaki kızıl tek tük tanelerde
ve göz kırpışlarındaki sıklıkta saklasan beni
beni kendinde saklıyor olsan