15 Kasım 2008 Cumartesi

Dün neler oldu neler...

Cosmo ödevini yapmadığım için, cosmo asistanı uyuz bi velet olduğu için, midem ağrıdığı için ve karnım acıktığı için akşamki cosmo uygulamasını ektim. Odama geldim; biraz uzandım; iskambil kağıtlarının esrarı artık baygınlık getirdiği için yarıda bırakıp yeni kitaba başladım, The Witch of Portobello; biraz makro fotoğraf çekmeye çalıştım; odamı toparladım; masamı kapladığım kağıdı değiştirme girişiminde bulundum. Buraya kadar idare eder... İş masayı kapmaya gelince orda biraz dengesizlik ettim depresifliğin verdiği huysuzlukla; "Masanın üstündeki sehpayı indirmeden de hallederim ben bu işi!". Omzumla onu tutsam eller boşta kalıyo, biriyle tahtayı tutarım diğeriyle kağıdı düzletirim, diğeriyle bantlarım, diğeriyle şu kenardaki şeyleri tutarım düşmesin diye. Ahtapotum ya ben!
Sehpa üstüme devrildi, sehpanın üstündekiler kafama geçti, tshirtümün omuzunda minik bi delik oldu, sağ omuzum hafif derincesine iki farklı yerden çizildi, azcık kan sızdı ama kanamak denmez ona, bi de sağ elimin üstü morardı. Masanın üstündekiler kafamı aşıp yerlere saçıldı, en fenası da etrafa saçılan misketler oldu. Ve ben odayı o harabe halinde bırakıp dışarı çıktım, fotoğraf çekmeye! Pek mükemmel işler elde edemedim tabii, sağ kolum sürekli bi titreme halindeydi, hassas ve stabil tutuşlar sergileyemedi ama yine de fena sayılmaz. Geri geldiğimde keyfim yerine gelmişti. Zaten sinirlenince, gerilince, bunalınca sıkılınca, bulaşık yıkamak, temizlik yapmak, cam banyo fayans silmek hep iyi gelmiştir bana. Birikmiş enerjiden kurtulunca keyfim yerine geliyo. Sabah koşularının bana enerji vermesi de bundandır belki, bilmiyorum. E keyfim yerine gelince, yarım bıraktığım masa kaplama işini tamamladım, sehpayı yeniden masanın üstüne zıplattım, yerleştirdim vs. derken. Kapı çaldı. Saat 23 suları... Erik ve Felix, "tüm hafta çok çalıştık hadi partiye gidelim" modundalar, beni de alacaklar yanlarına bu da belli ama ortada parti yok =) "Alkolleri alıp nehir kenarına inelim madem" dedim, "nehir kenarına inceğimize terasa çıkarız" dediler, "e terasa çıkcaksak ben yiycek bişiyler de alıyım yanımıza atıştırırız" dedim, "madem bişiyler yiycez mangal yapalım" dediler. Böylece gecenin 11 inde terasta mangal yapma kararı alındı. E & F kendilerine alkol ve et almaya gittiler, bende her daim şarap mevcut olduğundan kılımı kıpırdatmadım tabii. Bi de yeni bi şarap almıştım Kaufhof'tan zaten... ımmhh! Ama sonra terastaki masa ve sandayeleri depoya kaldırdıklarını farkedince bu işi 3. katta yapmaya karar verdik ki oradaki elektrikli ızgarayı mangalın türevi kabul ettik. Yedik içtik film izledik..Hayatımın ilk almanca ve üstelik 1,5 saatlik filmini izledim. Anladın mı derseniz? Arada güldüm işte gerisi zaten sohbet muhabbet...

A unutmadan, şarap da çok güzeldi ama şişeyi yukarda bırakmışım o yüzden adını yazamıyorum şimdilik.

13 Kasım 2008 Perşembe

İki Dakika - Everyway That I Can

I sometimes cheer up with some songs i haven't listened for some time. I's listening some Athena songs and youtube suggested some eurovision songs meantime. Guess what i find: İki dakika! The title of the song reminds me "Seninle bir dakika" but this is something quite different, just like a song that i would sing when i'm alone and easily would think i composed it...there are such songs leaning at the deep sides of my mind, i can't be sure if i heard at sometime somewhere or i just composed it =) Yes, this song is really old and reminds me lovely childhood days... Please try to listen: Turkiye at Eurovision 1991. And surely: Turkiye at Eurovision 2003.

12 Kasım 2008 Çarşamba

Arkadaşlık...

...banyodan çıkınca saçlarını kurutmaya üşenen hasta arkadaşınıza yardım etmektir

...önemli bir sınav sabahı kendi kahvenizle birlikte onunkini de hazırlamaktır

...aşk acısı yüzünden iştahsız olup ne insan içine çıkmaya ne mutfağa gitmeye isteği olduğu zamanlarda ona minik bir "herşeyden biraz" tabağı hazırlamaktır

...çamaşırlarını asmak için odasından çıktığında, masasına en sevdiği meyvelerden bırakmaktır

...kendisine asılan çocuktan kurtulabilmesi için ona aşk mesajları gönderip, sevgilisi gibi telefonda konuşmaktır

...penceresindeki örümcekleri temizlemekten tiksindiği için ağlayan arkadaşınızın camlarını silmektir
... BUNU YAPARKEN GÜLÜMSEYEBİLMEKTİR!

...gecenin 1'inde sevgilisiyle barışmasının sevincini paylaşmaktır

...tüm günü aç geçirdiğiniz yorucu bir pazartesi akşam yemeği sırasında tabağı bir yana bırakıp onun ödevine yardım etmektir

...gülleri sevmediğini bilmenize rağmen ona 3 tek gül vermeye cesaret etmektir

...ödevlerini bitirmeden partiye gitmesine izin vermemektir

...partiye birlikte gidebilmek için ödevlerine yardım etmektir

...ders çalışıyor diye ona tarçınlı yoğurtlu elma tatlısı yapmaktır

...kendisini üzen çocuğun aslında ne kadar aptal olduğunu mantıklı açıklamalarla ona anlatıp yine de onu sevmesini anlayabilmektir

...pazar sabahları sessizce kahvaltı hazırlayıp kattaki herkesi kahve kokusuyla kahvaltıya davet etmektir

...onun bulaşıklarını yıkamaktır

...o gün dersinin geç bittiğini bilip onun için de fazladan yemek yapmaktır

...boş gününüzde kütüphaneye gidip geri geldiğinizde sizi merak eden insanlardır

...elma soyup kapısından hızlıca verip gitmektir

...hep birlikte mum ışığında yemek yiyebilmektir

...ayağınıza basmasına rağmen ona dans etmeyi öğretmektir

...hoşlandığı çocuk geldiği zaman arazi olmaktır

...tez projesini onunla birlikte çığlıklar atarak kutlamaktır

Arkadaşlık...
...kıymeti yaşanırken bilinesidir.

11 Kasım 2008 Salı

Troy!

For more than a week, i knew i had some trojan* horses & viruses on my PC. I's happily living with them till Sunday night when i heard a sexy woman breathing from my pc. No, i have nothing to do with porn sites, but my pc had somehow eaten a sexy woman. Yesterday morning i had some horse noises in addition! I also had problems with firefox but i think this is not because of the horses running on my pc but due to an update release failure of mozilla itself. I'm not sure..

Even i got those trojan horses & viruses from internet, the healing capsule is also on the internet. To get rid of autorun.inf file, i used this thing. I use AVG but as i always say, none of these programs are sufficient to save the system as none of those code writers are so stupid to write codes can be detected by recent programs. Only way to stay away from these is to use Unix systems. A friend of mine asked why don't i use Unix? Even i have installed and well working Fedora on my pc, i still use Win just because i'm used to, and just beacuse if i have a problem i know how to solve it in 10 min. Is this logical enough? Surely not! I'm not so much logical person...

I also think it's time to format my pc nearly after 2,5 years, but i couldn't find my original XP CD's yesterday morning. In any free time, i should search for them!

* I just realised the sense of "Trojan horse"..Greek myth and the city of Troy! And it's an adorable movie also; Troy**!

** Even nothing worths to kill people, this is one of my favorite quotes from the movie;
Priam: I've fought many wars in my time. Some I've fought for land, some for power, some for glory. I suppose fighting for love makes more sense than all the rest.