Hahayt! işte ben bu sabah tam da bunu yaptım! Aslında gayet uslu uslu, üstelik tüm hastalığımla banyo yaparken...küvetin kenarından yürüyen bir karaltı gördüm önce. Sonra o karaltı banyo perdesinin içine doğru uzattı kafasını merakla. Eeee, boşuna dememişler kediyi merak öldürür diye. İşte tam o anda düştü aklıma hin fikirler. Üstüne üstlük bir de bir kol uzanımı mesafede kıvrılıp, perdenin aralığından beni izlediğini farkedince...dayanamadım naapiyim! Aldım sarıldım bi güzel, sıcacık akan suyun altına girdik birlikte! Evet başta biraz korktu ama sonra yıpış yıpış haliyle bir sarıldı bana, bir mayıştı suyun altında ki değmeyin keyfine. Ama yine de ben fazla cesaret edemedim, sabunla falan yıkayamadım. Zaten onlara ayrı bir şampuan falan kullanmak gerekiyordur büyük ihtimalle. Bir de hava soğukken üşütür falan diye de fazla zorlamak istemedim şansımı. Sevdiceğe verdim, bir güzel kuruladı havluyla. Derken diğeri de eksik kalır mı? En sevmediğim şeydir kardeşler arasında ayrım yapılması. Hooop onu da aldım kucağıma... Bence eğlendik harbiden! =) Ama sonra saç kurutma makinasıyla kuruma kısmını pek sevmemiş olabilirler, işte bundan pek emin değilim.
Ha bi de dün Murtaza dedi ki Louis de Bernieres'in Birds Without Wings(Kanatsız Kuşlar)'ini okumuş. Mustafa Kemal ve 1922'ye kadarki mübadeleleri öğrenmiş. Bilmiyorum artık ne kadar ne öğrendi ama ben onun sayesinde Louis de Bernieres'nin İngiliz olduğunu öğrendim. Nedense Fransız sanıyordum ben bu adamı. Şimdi kitabı Altın Yayınları'nın güvenilmez tercümesi yerine orjinalinden okumak farz oldu. Ama yine de Türkiye'ye gidince alınacak bi dolu kitap var listemde. İlk sırada da sevgili arkadaşım Gül Sevin Pekmezci'nin "Dünya Beni Bekler Mi? (Bir Fizikçinin Zihni)" var tabii ki. Hiçbir kitap alamasam bile bunu mutlaka alıcam bu gidişimde.