7 Kasım 2014 Cuma

Refah

Refah böyle birşeymiş arkadaş. Son 3 gündür, sanırım yıllaaaardır olmadığım kadar huzurluyum. Sabahları uyandığımda içimi kemiren bir sıkıntı yok. Gün içinde yapmam gerekenleri düşünüp uykuya sığınma isteği yok. Hem ev, hem iş, hem keyfi şeyleri aynı anda yapmaya çalışmak stresi yok. Şimdi tatil ilan ettim kendime ama 3 gün sonra işe dönünce canıma okunacak tasası yok. Yok işte, hiçbir dert yok! Çok şükür!

Önümüzdeki hafta hızlıca birkaç analiz yapacağım. Olursa ne ala, olmazsa da çok da dert değil valla. Ama biliyorum ki olacak, bi dert çıkmayacak. En kötü durumda, analiz sonuçları mantıksız çıkar, ama onda da yapacak bişe yok, öncekilerle kıyaslanabilir temelde olduğu sürece.

Bu akşam Murtaza yemeğe davet etti beni, sevdiceği, yeni doktora öğrencisi ve 2 stajyer öğrenciyi. Giderken aşure götüreyim dedim ama vakit yaklaştıkça vaz geçiyorum bu düşüncemden. Mesele aşur yapmanın zorluğunda değil. Tamam aşure yapmak ilk başta çok zahmetli gelmişti ama akşamdan suya koydun mu gerisi o kadar da dert değil gibi, hala yapmaya başlamadığım için kesin bir şey diyemem. Ama asıl mesele, ben o kadar uğraşıp yapıcam, sonra o it herif bi yorum yapacak ve tabağı onun kafasına geçirmek istiycem. Ne gerek var? Alayım şarabımı, gideyim uslu uslu. Şarabı beğenmezse hiç umurumda olmaz nasıl olsa. Çünkü bak şöyle şeyler geliyo gözümün önüne:
Yapmışız aşuremizi, koymuşuz büyükçe 1-2 kaba, gitmişiz Murtık'ın evine. Tek tek kaselere koyup götüremeyiz çünkü karısı ve kızıyla birlikte 8 kişi olucaz. Taşıması hiç pratik olmaz. O nedenle kaba koyup götürmek mantıklısı. Giriyoruz bunların evine. "Mutfağa koysam bunları olur mu?" diyorum. "Ne ki o?" diyo, anlatıyorum aşureyi, içindekileri, adeti falan. Suratını bi garip şekle sokup "buyur geç mutfağa" diyor. Mutfağa gidiyorum ama kase lazım. Kase isteyince bu bi daha bozluluyo ve muhtemeln diyo ki "ben kaseleri salata için koydum sofraya, başka kase yok." Ben kalıyorum mal gibi. "E salata bittikten sonra kaseleri yıkayıp öyle mi koyayım yani bunları?" diye düşünüyorum ama kitlendiğim için boş boş bakıyorum adamın suratına. O da bana bakıyor ve "nerden çıkardın başıma şimdi böyle tatlı matlı" diye söylendiğini hissettiriyor ama fiilen hiçbirşey yapmıyor. Bi kere böyle durumlarda harekete geçmek zorunda kalmaktan nefret ediyorum. Senin evindeyim, senden birşey talep ediyorum ve bir sevimlilik yapmaya çalışıyorum, bu domuz suratlılığın alemi ne? Uf neyse, bu senaryoya daha fazla devam edemiycem. Zaten aşure dediğin şeyin içinde elli milyon tane şey olur ve burdaki garip adamlar herşeye alerjisi var. Yok yok ben götürmem güzelim aşuremi bu hıyar adama. 

Bak dünkü en büyük derdim mesela, oyun oynarken telefonum şarjı bitti, seviye atlayamadım. Sonra alışverişten çıkınca taksi çağırmak için de telefonsuz kaldım, ama hiiiç gerilmedim buna. Başka zaman olsa lanetler ederdim, kendime de, hayata da, teknolojiye de. Gittim para bozdurdum, telefon kulübesine girdim. Telefona yapışmış bilmediğim taksi numarasını aramadan önce cep telefonumu açmayı denedim. %3 şarjla açıldı, kendi taksicimin numarasını tuşladım hemen kulübeden. Ve sorun çözüldüüü! 

Akşamki derdim de bugün Murtaza'lara gitmeden önce ojemi değiştirmem gerekliliğiydi. =) Ne güzel dertler bunlar ya! 

Darısı başınıza şekerler!

5 Kasım 2014 Çarşamba

Aklımdakiler

Dün, 3 Kasım Pazartesi, sabah 7:10’du eve geldiğimizde: Tezin yazımı ve düzeltmeleri bittiğinde. 3,5 saatlik uykunun üstüne geri gittik gözlemevine. Murtaza özet üzerinde düzeltmelerini yapmıştı, tezin orijinalliği ile ilgili kontroller için gerekeni yapmaya çalışıyordu. (Originality check ve Turnitin anlatılacak, bilahare) Özeti hallettim, 2si üniversite, 1i Murtaza, 1’i Gerry (internal examiner), 1’i de benim olacak şekilde 5 kopya tez çıkardık, spiralledik. Murtaza gerekli formları imzaladı, orijinallik raporu çıktı, her şey salim, 4 civarı eve geldik, yemek yedik, uyuduk, uyandık, uyuduk.
Bu sabah üniversiteye gittik tezi teslim etmek için. Kağıt kürek işlerinde sorun çıkacağından çok tedirgindim. Çıkmadı! Tezi teslim ettiğimde bir de bez çanta verdiler hatta, üstünde PhDone! yazıyo, aşık oldum çantaya! Bir de öğrenci kimliğimin süresi dolmuş, onu yenilediler hemen. Vize uzatma işlemleri ile ilgili bilgi de aldım. Ve günün eeeeennnn güzel haberi de, Zerrincim’in vizesinin çıkmış olması! Geliyor, sonunda! Sanırım 10 yıllık bir hayalim gerçek olacak o geldiği zaman…üzerine söz söylemeye korkuyorum.


Ingress oynaya oynaya (ingress anlatılacak bilahare) şehir merkezine gittik, alışveriş yaptık, noodle yedik, eve geldik. Yol boyu otobüste planlar yaptım. 9 Aralık’ta olacak olan savunmaya kadar ve sonrasında günlerimi nasıl geçirmek istediğimi düşündüm. Bir yandan da audio book’um vardı kulağımda (audible,Chris Hadfield, Stephen Fry (bi polarite ve ayrıca kişi olarak kendisi), polisiye kitaplar, Loop oyunu hakkında bilahare yazılacak). Zibilyon tane şey not aldım ve aslında bu yazıya onları yazma niyetiyle başlamıştım ama sonradan vazgeçtim. Onları yazıcam bu defa zamanı geldikçe. Yine de özet geçeyim mi aklımdaki planları?

Bi kere inşallah yarın bi evi adam edicem, sağlıklı yemekler almak üzere alış verişe de gidicem. Sonrasındaki günler sevdicekle sabah kahvaltısı ile başlayacak. Saatleri planlamak suretiyle günümü 
- teze eklenecek analizler
- savunmaya hazırlanma
- kart yapmaca
- online dersler (psikoloji / psikiyatri üzerine online ama ücretsiz veya çok düşük ücretle bir degree alabileceğim bir yer bilen varsa ses etsin.)
- dönüşümlü olarak piyano/Korece/Almanca
- tercümeler
- dergiye içerik hazırlama
- bloga anlatılacaklar
- scrapbooking
- post-doc başvuruları
ile doldurmayı planlıyorum. (Tabii ki tüm bunlar ayrı ayrı yazı konusu ama şimdi buna girişmeyeceğim.) Her gün ingress bahanesiyle şehirde bir tur da yaparsam, çok güzel olabilir bence. 
Öte yandan, çok fazla vakit de yok aslında savunma öncesi, bu haftayı sevdiceğe düzen kurmaya ayırsam geriye 3 hafta kalıyor. Zerrincim 5 Aralık’ta geliyor. Geldiği zaman onu Londra’da karşılamak ve bir kaç imza gününe katılmak planındaydım ama savunmaya 9 Aralık olunca bu durum değişmeli mi yoksa kendime biraz moral vermem açısından mutlaka gerçekleştirilmeli mi, henüz bilemiyorum. 

Savunma sonrası mutlaka ki düzeltmeler olacak, vize başvuru süreci olacak, Christmas gelecek, hayaller planlar umutlar… 

Sabah ola hayır ola! (Bilahare açıklanacak!)