Biz Memo, evdeki muzu beslenme çantamıza koymamamız gerektiğini öğrenerek büyüdük, çantanın ön gözünde sakladığımız portakalın sıra arkadaşımızla paylaşılmadan yenilmeyeceğini de. Resim dersi için renkli fon kartonu getirmemizi istediğinde öğretmenimiz, hep bir tane fazladan aldık, ailesinin gereksiz masraf olarak görüp okula kartonsuz göndereceğini bildiğimiz arkadaşımıza vermek üzere.
Biz Memo, cep telefonumuz olduğunda cebimizden çıkarmaya utandık; bir ailenin bir aylık geçim parasına denk gelen telefonlarımızdan utanıp çalmasa istedik hiç. Ve aynı telefonu Memo, arkadaşlarımız her ihtiyaç duyduklarımda bize ulaşabilsinler diye hiçbir gece sessize almadık.
Biz Memo, dost, "gel" deyince gittik gidebildiğimizc,e uçuruma ne kadar yaklaştığımıza hiç bakmadan. Dosttan yediğimiz tokatları dipsiz kuyulara atıp her koşulda yanında olmayı öğrendik, adı dost'sa asla vazgeçilmeyeceğini. Adı dostsa cinsiyete bakılmaksızın sımsıkı sarılmayı öğrendik biz Memo. Yanında ağlamanın ayıp olmadığı insana, yanında kendini dünyanın en güçlüsü hissettiğin insana, yanında olmasını aklından geçirdiğin anda yanında bitiveren insana, kelimelere gerek kalmayan insana dost dedik.
Biz Memo,sevgili deyince sorgulamanın ne demek olduğunu sildik akıllarımızdan. "O öyle diyosa öyledir" dedik körü körüne, "o öyle istiyorsa öyle olmalıdır" dedik.
Ve sonra Memo, mutfak tezgahı üzerinde sivri uçlu bıçak darbeleriyle üzeri ince ince çizilmiş bir koca ciğer parçası gibi yol yol oldu içimiz. Gördük ki "ezik" olmuş adımız, evdeki muzu beslenme çantamıza koyup okulda hava atmasını bilmediğimiz için. "Yaranmak için" götürdüğümüzü sanmışlar o fazla fon kartonlarını. "Salaklığımzıdan" inanmışız dost'un her dediğine, sorgulamayışlarımız hep "aptallığımızdanmış". Ve gördük ki Memo, sevgili çok sevdikçe değil gösterip de vermedikçe yaklaşırmış bize meğer.Üstüne emeğini koyduğun hediyen değil, satın aldığın hediyenin pahasıymış sevginin ölçüsü; meğer verebildiğin kadar vermek, canından can çıkarıp vermek, kendini silip vermek sadece "salaklıkmış" aşk değil.
Ama Memo, sen, ben, biz, öğrenmedik ya bunlardan, geçen bunca yıla rağmen; hala bir umut kırıntısı var ya içimizde bize öğretilen o saflıklardan anlayan birileri çıkar diye, işte o umut yırtıyor içimizi her gece yastığa gittiğimizde. Gözlerimizi sürekli kapalı tutup hep uykuda olmak isteyişimiz bundan be Memo. Sanki o karanlıklar silecek hayatın bize öğretmeye direttiklerini. Sanki biz uyudukça dünya daha güzel bir hale gelecek, insanlar daha güzel...