22 Nisan 2009 Çarşamba

duvarlara çarpa çarpa...



Burdan giderken neler bırakıp gittiğimi geri dönerken biliyordum, hatırlıyordum...ama şimdi yeniden yaşıyorum. Bilmek ile yaşamak veya hissetmek o kadar farklı ki... Karşında bir duvar olduğunu bilsen de mesela, kafanı vurunca duyduğun acı ile hissedersin onun varlığını; bildiğin zaman hissettiklerinden daha farklı şeyler hissedersin o an. Hayatta birçok şey böyle benim için, iyisi de var kötüsü de... Son iki gündür geride bırakıp gitmiş olduğum o olumsuz duvarlardan birkaçına çarpıp duruyorum kafamı. Neyse ki öyle şiddetli çarpmalar değil; aslında sadece kendim çarpışlarım değil, bir de sevdiklerimin çarptığını görüp hissediyorum... Güzel bir duvarım da var yanısıra: rengi şeker pembesi değil belki ama illa ki pembe olacaksa, pek sevmesem de en fiyakalısı o olur sanırım ki gül pembesi renginde; sabahları kokusu içime çekebildiğim bir duvar; kafamı vurdukça gözümün önünde yıldızların uçuştuğu, başımın üstünde kalplerin turladığı bir duvar...

Şimdi bakıyorum da... artılar, eksiler, arayıp da bulamadıklarım, yeni edindiğim alışkanlıklarım... Burda da çok kalıcı değilim... "Ağustos sonunda savunmanı verecekmişsin gibi hazırlanmalısın" dedi İbrahim hoca bugün... Bu bir bakıma da gitme vakti demek...hem iyi hem kötü olabilir ama sözün özü şu ki: az zamanım var burda, çok az hem de... Her ne kadar kendime de soranlara da hep "hele bi şu tezi halledelim de..." desem de; göremediğim, tahmin edemediğim bir sonrası var bugünlerin... Kimi zaman heycanlanıyorum umutlanıp, kimi zaman da kayboluyorum, korkuyorum belki de...

Aslında aklımdakiler bunlar değildi... Aklımda özellikle son iki gündür canımı sıkan duvarlar var ama... şimdi sırası değil heralde onu yazmanın ki parmaklarım onu anlatmak istemedi pek... Eski yıllarda olsa, "kalemimden o sözcükler dökülmedi" derdik...

Başım ağrıyo.. yine grip oldum, yutkunamıyorum, üşüyorum... bugün gökyüzünden tepemize boca edilen yağmurlar yetmemiş olacak ki gözlerim yağmur yağdırmak istiyor... a bi de, iki de bi tıkanan tuvaletimize çok sinir oluyorum! Grrrr!

PS: yazdıklarımı okuyunca acaba insanların beni tanıdığından ne kadar farklı bir portre çıkıyor burdan onu merak ettim şimdi... "amma da rol kesiyo hatun, gerçekten böyle olsa, ohoooo" diyenler var mı merak ettim... aslında olduğunu biliyorum da... bilip de kafamı vurmadan etrafından dolanıp geçmeye çalıştığım bir duvar gibi... hissetmemek için yokmuş gibi davranıyorum, ama biliyorum orda olduğunu... olsun varsın... ne diyordu şarkıda: ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum...

1 yorum:

  1. Tam son cümleyi okurken Zeynep Cassalini girdi araya: Ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum...

    Zamanlamam süper di mi? :)))

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.