Yola çıkmadan önce aradı. O yolculuk yapacaksa ne kadar tedirgin olduğumu bilirdi, ne kadar ince şeyleri aklıma takacağımı da. Bu yüzden zaten otobüse binmeden önce aradı ki plakayı bir kenara not edebileyim; olur da haberlerde bi kaza duyarsam hemen plakaya bakıp onun bindiği araba olmadığı göreyim, ondan haber alamazsam ve paniklersem otobüs firmasını arayıp sorup içimi rahatlatabileyim diye. İyi yolculuklar diledim ona ve bu yolculuğu aslında benimle birlikte yapmayı ne çok istediğini, şimdi yalnız gittiği için içinin ne denli buruk olduğunu söyledi bana. Ayrılalı daha 1 gün bile olmamıştı ama çok zorlandık telefonu kapatırken, muvainin kötü bakışları altında kapatmak zorunda kaldık. Yine de telefonu tamamen kapatmamıştı, sessize almıştı olur da ona mesaj atarsam diye... İftar molasında orucunu açıp bir yudum suyla, beni aramıştı ilk iş;senin sesini duymadan iftar olmaz ki demişti... Onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyip kapattım hemen telefonu, bi an önce karnını doyurmasını istiyordum çünkü. Gecenin ilerleyen saatlerinde, artık yatacağım vakit, bir mesaj atıp şansımı denemek istemiştim belki yine sessizdedir telefonu diye. Gerçekten de attığım mesaj ulaştı, hemen de cevabı geldi. Yarım saat kadar mesajlaştıktan sonra, son mesajımı yazarken uyuya kalmışım, sabaha karşı elimde telefonla uyandığımda fark ettim. Saat daha 5:05'ti, bu saatte varmış olamaz diyip yeniden uyumaya çalıştım, bir süre sonra yeniden uyandım, saat sadece 5:25'ti. Onbeş, yirmi dakikalık uykularla saati 6:35 etmiştim sonunda, nasıl olsa yarım saat sonra inmiş olacak, bırakayım da uygun olunca o arasın beni diye düşünerek bir kez daha koydum kafamı yastığa. Gerçekten de 7:03'tü ben vardım canım, beni merak etme, uyandığında ararsan sesini duyup mutlu olurum diye mesaj attığında, kıyamamıştı uyandırmaya...
19 Eylül 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.