yeni yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni yıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2010 Cuma

Yeniyıl yazısı orjinal başlığı

Anlatacaklarım bitmedi tabii ama artık bugünden devam edip arada da şu geçen 2 ayda olmuş birkaç bişiyden bahsederek devam edebilirim sanırım.

Yazacağım konu malum: yılbaşı. Lisede çok değil ama üniversitedeyken neredeyse her yıl içimde bir istek vardı yılbaşını dışarıda arkadaşlarımla kutlamak için. Sonra Bonn'a taşındığımda her Noel vakti erkenden Türkiye'ye gidip olabildiğince geç döndüm. Yılbaşını yine arkadaşlarımla geçirmek isterdim ama öncelik ailemdeydi ve gerçekten de ailemle vakit geçirmek beni daha fazla mutlu eder hale gelmişti. Geçen yıl malum İsrail'de girdik yeni yıla. Hayatımın en ruhsuz yılbaşısıydı. Topluca yenilen bir yemeğin ardından ruhsuz bir geri sayım ve ruhsuzca söylenen "happy new year" kutlamaları. Gerçi yemeğin ardından gençler eğlenmeye gitmişlerdi ama biz katılmadığımız için mi umduğumuz kadar eğlenmedik yoksa zaten o tiplerle birlikte eğlenemeyeceğimizi düşündüğümüz için mi katılmadık, bilmiyorum.

2008-2009 yılbaşısı gecesi, ailecek...

Bu yılbaşı için belki de en çok istediğim şeydi Türkiye'ye gidebilmek ama mümkün olmadı. Tam Noel tatili arifesinde Ankara'dan gelen koca bir koli bize yılbaşı sevincini erkenden yaşattı. Ben de tüm muzurluğumla Ankara'dakilere minik hediyeler içeren bir paket yaptım ve taa ayın 17'sinde verdim kargoya. Normalde 5 günde ulaşması gereken şey hadi 10 günde ulaşsa yine de şimdiye kadar çoktaan varmış olması gerekiyordu. Ne var ki şu beklenmedik kar meselesi sadece farklı ülkelere gidenleri değil benim gibi posta göndericilerini de mağdur etti. Kutuda herkes için minik hediyeler vardı ama beni asıl heycanlandıran o koca ailenin bir araya geldiği büyük yemekte kullansınlar diye gönderdiğim yılbaşı temalı masa örtüsü ve içine yazdığım notu okuduklarında hissedecekleriydi.. Ben yokken çam ağacı süslerler mi, yeni yıl pastası yaparlar mı onu bile bilmiyorum. Kuzenlerimin biri 18 biri 16 yaşında ama benim o yaşlardaki heycanlarımın ve sevincimin emaresi yok onlarda. Yani yeni yıl pastasının üstüne koysunlar diye gönderdiğim minik noel baba ve kardan adamcıklar da anlamsız kalacak paket ellerine geçtiğinde tarih 4 Ocak olursa...


Bize gelecek olursak... Minicik evimizi her an bir partiye ev sahipliği yapacak güzellikte süsledik ama buradakilerle gerçekten eğlenemeyeceğimizi düşünüp herhangi bir davet vermedik. İlk defa başbaşa bir yılbaşı geçireceğiz OnurCUM'la, bakalım nasıl olacak...

Şimdiye kadar ne kadar çok kabalık ve eğlenerek girdimse yılbaşına yıl da bir o kadar kötü ve aksi geçti. Geçen yılbaşının sıkıcılığını ve yıl boyu yaşadığım güzel süprizleri düşününce bu yıl da seneye sakin girmek kim bilir ne güzellikler getirecek bize. =)

Hepinize bol sevinçli bir yıl diliyorum!
Öpücük!
Bu da bizim ilk, minik, fotoğraftan belli
olmasa da mor çam ağacımız! Saat 12
olunca açıciiz hediyelerimizi. .

2 Ocak 2010 Cumartesi

Şahadaroba



Şahadaroba!
Geçmişten daha güzel bir yıla!
Herkese mutlu yıllar!

17 Aralık 2009 Perşembe

2010 Mimi



Aralık ayı geldi mi çam ağacını çıkartır, kurar, her gün biraz biraz süslerdim. Son yıllarda göçebe hayatı yaşadığımdan bunu rahat rahat yapabileceğim bir yer yoktu. Bu sene ise çam ağacı için yapılacak harcamalara sevdiceğin "gereksiz" deyişleriyle boğuşamayacağımdan evdeki Noel Baba'yı getirdim Kayseri'ye. Şimdi bakıyorum da, Noel Baba da pek sevimli duruyormuş eteklerinde hediyelerle. Gün be gün ev ahalisine ve yeni yıl kutlamasını bizimle geçireceğini düşündüğüm kimselere aldığımız hediyeleri koyduk, hala daha eksiklerim olmasına rağmen o kadar çok oldular ki!

Millete ne alsam diye düşünürken "bana ne hediye edilse severim"den yola çıktığım için mi bilmem, bi dolu şey geldi aklıma. Bloga yazmak istedim bunları ama birçok kimse burayı okurken "huuu ben Noel Baba'dan şunlardan birini istiyorum" demek gibi olacağından yazamadım. Halbuki 2010 sonu geldiğinde sene başında neler istiyormuşum diye dönüp bakabilmeyi çok istemiştim.

Hal böyleyken çok sevgili SLN süper bir mim paslamış. Öyle ki yazısını okurken içimden hep "bana paslasa" diye geçirerek okudum, sonunda bana pasladığını görüp de sevinince başa dönüp bir kez de doğru düzgün okudum :)))

Gelelim 2010'dan isteklerimize. Bunlar hem Noel Baba'dan hediyeler hem de amaçlar...

- CNBC-e Dergi aboneliği (sırf abonelik için gerekli işlemleri yapmaya üşendiğimden 3 yıldır birisinin yapmasını bekliyorum.)
- Elektrik mavisi rimel (aslında bu 2 gün önce eklendi listeye)
- Siyah deri şapka (deri ceketimi giyince kokoş şapkamı takamıyorum, alnım donuyo, başım ağrıyo)
- Sky & Telescope aboneliği'ne de hayır demem asla
- Avrupa'da süper maaşı olan, bana garezi olmayan bir danışmanla çalışacağım güzel bir doktora
- Son iki(üç?) yıldır çantamda olmazsa olmaz olan tek şey: Sheepworld Ajandası! (bu veya bu olabilir)
- Öğrendiğim yemek tariflerimi yazabileceğim bir defter
- Bonn'da aldığım ve aşık olduğum ama yaz öncesi düşürüp kulpunu kırdığım kupa
- Yerleşik hayata geçiş
- Bir üstteki olmasa bile Bonn'daki gibi bir elbise dolabım olmasını çok istiyorum artık
- Terlik, yumuşacık, kocaman ama ayağımı terletmeyen cinsten (dün Migros'ta gördüm, üzeri fareli!!!!)
- Küpeci amcanın bana verdiği boş küpe takma plastiği
- Takvim, takvim, olabildiğince çok çeşit çeşit takvim
- Bana mektup ve kart atan arkadaşlar

- Devasa büyüklükte external harddisk (mesela 10TB) =D
- Sevdiklerime istediğim hediyeyi alabileceğim kadar para
- Aklıbaşında arkadaşlar
- Güzel bir tez savunması tabii ki
- Birkaç tane uluslararası yayın
- Çok daha disiplinli bir çalışma hayatı
- Her cuma parti! Böylece hafta içi tüm psikopatlığımla işime konsatre olabilirim.
- Nikon 50D!
- Pamukkale'yi görmek
- Göreme'de balon turu yapmak
- Venedik'e gitmek bir kez daha ama koşuşturma olmadan
- Benimle futbol oynayabilen bir kedi! (adı bile hazır)
- Kafese tıkmak zorunda kalmayacağımız bir muhabbet kuşu; konuşursa çok daha süper!
- Zerrincim'le tatil
- Kitap, bissürü kitap!
- Sheepworld'lü herhangi bişiy, mesela şurdan herhangi bişiy olabilir.
- On yüz bin milyon tane Cabotine!
- Star laser! şöyle güçlü kuvvetli olanlarından!
- Her zaman olduğu gibi çeşit çeşit, şekil şekil kupalara asla hayır demem, ve kar kürelerine de tabii.

Daha da vardır mutlaka ama şimdilik liste böyle. "Amma da maddiyatçıymışsın be Witchie!" derseniz de cevabım şöyle: sağlık, huzur, başarı vb istekler ne yazık ki ancak benden geçen bir yolun sonunda var, o yüzden 2010'dan istemiyorum, 2009 da vermek isterse bunları bana hemen şimdi bile olur, "Aralık ayı geldi de anca mı aklın başına geldi ey salak 2009" demem yani. Dünya barışı, Türkiye barışı, açlığın bitmesi gibi isteklerin ise ne kadar ütopik olduğunu farkedebildiğim için hiç istmemiyorum. Anneannem der hep "karnının doymayacağı yerde açlığını belli etmeyeceksin" diye, öyle yani, olmayacak işleri başından istememeyi öğrendim sanırım.

E bu da benim size yılbaşı hediyem olsun. Biraz Almanca ama idare ediverin artık, bu şirinlikle Almanca falan umursamayın, sağ tıklayıp bilgisayarınıza indirin bitte! :)

Veeee mim meselesinin en can alıcı kısmına gelelim... Sevgili St.Ziza, Şirinem, LaLoba ve Cesetizleri bu mim'i çarçabuk yazar bence. Yazarlar di mi? Hı hım!

1 Mayıs 2009 Cuma

dönüm?


İlişkilerde aydönümü / yıldönümü kutlamanın mantığı nedir çözebilmiş değilim. "Afferim bize, bak 87 aydır birbirimize katlanabiliyoruz" demek mi yani? yoksa "Yaşasın, birlikte ölmemiz için geçmesi gerelen aylardan birini daha bitirdik" falan mı? Mantığı nedir hiç anlamıyorum. Kutlama olması nedeniyle seviyorum ama her ay kafandan süpriz bir gün seçip "bugünü seninle birlikte olduğum için kutlamak istedim" demek daha güzel geliyor... 

19 Aralık 2008 Cuma

Tatil planı

Somehow, yazdıktan sonra yayınlamak yerine kaydedip çıkmışım dün, zamanlarla dünlerle bugünlerle oynamadan olduğu gibi koyuyorum, okurken farkezdin ki günlerden Cuma, vakit de akşam =)


Evet sayın seyirciler, yaklaşık 3 haftadır sürmekte olan depresyonumuza çarşamba günü itibariyle son noktayı koymuş bulunmaktayız (cümleye Evet ile başlanmaz!!!). Ne oldu nasıl oldu da çıktık bu depresif hareketten derseniz, tek sebep seminer! Evet, seminer tarihini ve saatini belirledik, başlık kararlaştırıldı, ben çalışmaya başladım, ve keyfim süper! (Cümleye evet ile başlanmaz dedim, kime dedim heeey hoooo?) Şimdiye kadar konu ile ilgili topladığım makale sayısı 308. Tabii bu yaklaşık 2 sene önce bıraktığım haliyle bu miktarda, yeniden bir literatür taraması yapacağımı düşünürsek bu sayı daha da artacak pek tabii. Ama o kadar mutluyum o kadar mutluyum ki! Bu konuda aldığım yorumlardan sadece birisini sizlerle paylaşıyım: "En az 308 makale okuması gerektiği için böyle mutlu olabilen başka bir yaratık daha tanımıyorum." =)))

Dün Köln'e gittik Mark'la, bi dolu fotoğraf çektik ama asıl merak ettiğim Weinachtsmarkt kapanmıştı biz gidene kadar. Tavuklarla dolu bi ülke burası. En geç 9,5 oldu mu açık dükkan bulman imkansız gibi. Bari bi bira içelim o kadar yol geldik dedik ama istediğimiz gibi bi mekan da bulamadık, biz de geri geldik ilk trenle, burda güzel bi mekan varmış oraya gittik, sanırım hayatımın en güzel birasını içtim. Ben ki biradan hiç haz etmeyen birisiyim, tadı damağımda kaldı..

Sonracığıma bugün de eksik kalan son 2 hediyeyi aldım, eve geldim valizimi değiştirdim. İki küçük valiz alırım diyodum ama beni yolcu edecek kimse olmazsa burdan o zaman tek parça olması daha kolay olabilir diye düşünerek büyük valize aktardım eşyaları. Dün sabah Elena'yı yolcu ederken o kadar imrendim ki.. kız sadece bir el valizi aldı yanına bi de notebook, hepsi o! Ben de valize bakıyorum yine kilo sınırını aşmam umarım diye. Ama olsun, mutluyum memnunum halimden. Çikolata götüreceğim kimsem olmayıp da el bagajıyla gitmektense bagaj limitini aşmak ve onu taşımanın tatlı yorgunluğunu çekmek beni mutlu ediyor.

Gelelim planlara...
21.Aralık: Uçağımız Köln Bonn Havaalanından 16:55'de kalkacak, İst. aktarması yapıp 00:55'de Ank. Esenboğa havaalanına iniş yapacak diye umuyoruz(inmek yerine çivileme çakılırmış uçak, bu da benim son blog yazım olurmuş. acayip havam olur öte tarafta artık =P). Gecenin bi körü eve gittiğim için Pazar gününe dair bi planım yok, muhtemelen eve varışım 3ü bulur, anneannem dedem teyzoş ve saz ekibi ile bir süre oturur sonra aşkıma sarılıp yumuş yumuş uyurum diye düşünüyorum.

22.Aralık: Ptesi günü haydut ve eşkiya'nın okullarını sabote edip benimle kalmalarına ve birlikte evi süslemeye karar verdim ama bu kararımdan amiral teyzemin haberi yok henüz. Tüm sevimliliğimle ikna ederim onu sorun değil ama durum şu ki anneannem çam ağacımızı attığı için çam ağacı gerekiyor, valla hiiiiç alışverişe falan gidemem, bi çaresine bakıcaz artık. Sonra daha ayağımın tozuyla Ptesi gece yatağımda rahat bir uyku uyumadan hooop Kayseri'ye!

23.Aralık:
Muhtemelen Salı sabah 5,5 gibi otobüsten inip Ziza ve Onurcuk'un kapısına dayanıcam, heeey hooo ben geldiiiim diye, güzel bi küfredip bana bi lokma kahvaltı verirlerse kahvaltımı edicem, sonra da saat 10:00'da seminere koşucam. Seminer sonrası Seval'i Dicle'yi, Arzu'yu ayrıca bol bol öpücem ki özlüyorum onları, akşama doğru da 1 ay önce tanıştığı çıkmaya başladıklarının 10.gününde evlenme teklif ettiği ve yarın da nişanlanacak olan süper kuzenimi arıycam ki gelsin beni alsın gidip halamın süper mantısından yiyim. Ve akşam yine otobüs, bekle beni Ankara..

24.Aralık:
Bunca yorgunluktan sonra artık çarşamba günü evden dışarı adım atacak halim kalmayacak muhtemelen. Ama günün akşamında Bilimliler toplantısı var! Mekan neresi bilmiyorum henüz ama hepsini çok özlediğim bi dolu ortaokul arkadaşımla buluşacağım için şimdiden heycanlıyım.

25.Aralık:
Gündüzünde Zerrin'cimle birlikte ofise gitmeyi planlıyorum. Oraları da bi şenlendirmek gerek, somurta somurta çalışıyolar hep arada bi gidip maymunluk etmezsem olmaz. Evet, açıklıyorum, 25.Aralık akşamım boş efenim(kaç kere uyardım seni kaç kereeee!)! Gerçi eve gidip sülalece takılmak güzel bir alternatif olabilir gibi sanki, henüz bilmiyorum...
Zerrincim'in Antalya'ya gidişi ve eve istenmeyen uyuz misafirlerin gelişi hasebiyle benim İst.'a kaçışım söz konusu, İst.'da artık kim ararsa her teklife açığım, gezelim eğlenelim içelim tozutalım hesabı. Ama en geç 26'sı Cuma akşamı İstanbul yolları taştan sen çıkardın beni baştan diye diye sevgilimin kollarına atlamak İstanbul planımın asıl amacını teşkil etmekte pek tabii.

27.Aralık:
Sevgiliye adanmış özel gün olacağını tahmin ediyorum. Artık elimden tutup nerelere götürür bilemem. En uyuz olduğum şeydir, nereye gidelim sorusu, umarım güzel bişiyler vardır aklında, yoksa bile evde otururuz ama yeter ki o soruyu duymıyım. Hatta hane halkının sayısına bağlı olarak benim aklımda Tabu oyanamak planları var, burda en çok özlediğim oyunlardan birisi.

28.Aralık:
DALİ Sergisi! Evet, evet, evet! Gidicem! Bi de bugün pederi görücem, beni güzel bi akşam yemeğine götürür ardından da terminale bırakır diye umuyorum. Arada arayan arkadaşlar olursa, neden olmasın, buluşuruz vs. hiç belli olmaz. Günün sonunda tut sevgilinin elinden, doooru Ankara!

29.Aralık:
Bugün artık fakülteye uğramak farz! "Ethem dede Ethem dede derdime derman dede" diye tekerleme söylerlermiş Ethem dede yatırına gidenler, ben dünyanın en tapılası astronomi profesörü ve benim biricik danışmanım canım ciğerim Ethem Hocam'a giderken söylüyorum bunu. Kapısını tıklatıp, koşup boynuna atlıyorum sonra da! =) Tabii sonra özlediğim diğer hocalarım da oluyor, onlara uğruyorum, sonra sıra yüzbinyıldır asistan kalmayı başaran arkadaşlarıma geliyor, en önce Mitko Paşa (ki muhtemelen bi şekilde biz onunla daha önce görüşmüş oluruz bile), ve taze evli oda arkadaşı sonra da mutlaka Gökhan ve Tolgahan. Gökhan'ın zaten başına ekşiyeceğim için onun boş bir gününü veya gecesini ayarlamam gerek kendime, zilyon tane Sextractor sorucu sorucam ona. Ve ve ve.... tabii ki benim gibi gurbet çeken İtalya mağduru Tenay'ım, benim biricik kız arkadaşım! Sonra Mithat, Sami, Zahide ve daha kim varsa.. Günün akşamında Zerrincim'le buluşup Zerrin'lere gitmeyi planlıyoruz. Geçen defa teraslarında yaptığımız süper balık sefasında benim balığım eksik kalmıştı, onu telafi edicez =) Ama uygun değillerse Ayşegül'lere gideriz dedik, bakıcaz bakalım.

30.Aralık:
Gündüzünde Zerrincim'le ofise gidebilirim gibi..akşam üstüsünde süper kahraman Serkan'cımla buluşup sonra da Feryal'e geçeriz dedik ama başkalarına sormadan onlarla plan yapmanın dayanılmaz tereddütü içindeyim, bakalım ne kadar gerçekleşecek bu planlar.

31.Aralık:
Sevgiliye özel gün ilan etmeyi düşünüyorum yine, ama iki başımıza naapcaz diye sıkılırsak en kötü ihtimalle Haydut ve Eşkiya'yı da yanımıza katıp bi atraksiyon buluruz elbet; akşamında da çılgın yılbaşı partisiii!!!!

1.Ocak:
Aşkımla yumuş yumuş bir sabah, belki akşamüstü Şaybe'cimlere gideriz, ama akşamında Sevda'lara gitcez, koca yaz gitmedik çok üzüldüler, bu sefer mutlaka gidicez, tabu oynıycaz!

2.Ocak:
Gündüzü yine sevgiliye özel gün =) (Özledik şekerim naapalım, boşuna getirmedik heralde elinden tutup Ankara'lara). Akşamında Şaybe'cimlere gideriz, onun yemeklerini de çok özledim. Gerçi yılbaşı akşamı muhtemelen bişiyler yapar getirir ama olsun bana özel pişirsin bi de.

3.Ocak:
Aslında bu gece döneceğimi zannettiğim için gündüzünü Sevinç'lerle, akşamını da evde valiz hazırlamakla geçiririm diye düşünmüştüm ama dönüşüm 5 Ocak'ta olacak, böylece fazladan 2 günüm daha var, ki bunları planlamadım, plansız günler çok garip geliyor şimdi =)

Veeeee, asıl güzel haber! 5.inde Bonn'a dönüp 9'unda nükleer fizik sınavına giricem diye streslerdeydim ki bugün öğrendim meğersem o sınav final değilmiş. Deneme sınavı diyorlar ama finale etki edecekmiş, o yüzden vize gibi bişiy zannedersem. Bi rahatladım bi rahatdım ki anlatamam. Ama işin gıcık yanı, asıl final ne zaman olacak bunu bilen yok henüz...

Evet şimdi biraz daha seminerimle ilgileneyim, keza 22 o'clock da Mark, Erik ve Ziyad la birlikte Risiko oynıycaz(uyarmıyorum artık!)!

A bi de, çok içimden geldi, böyle uzun yazıları sabırla ve merakla okuyanlar olunca içim bi mutlu bi mutlu oluyo, öpüyorum her birinizi! mıccık mıccık!