10 Şubat 2009 Salı

Hak Yardım Sadaka Rüşvet

Ece'nin artık sunuculuktan çıkıp daimi konuk olduğu Türkiye'nin Nabzı'nı izledim ve ancak öylelikle unutabildim burda inatla sadece sinir bozmak için uğraşan insanların insaniyetsizliklerini. Evini, sevdiklerini, yaşamını, ailesini ve işte kısaca ülkesini bırakıp tek başına böyle b.ktan bi ülkeye okumaya gelmiş bi insandan ne istersin ki be hey hayvan diye bağırasım geliyor ama neyse..

Bu akşamki konuklar arasında hem beni hem de ekranda Ece'yi hop oturtup hop kaldırtan, "aynı ülkeden mi bahsediyoruz" dedirten, "1950lerden sonra bi yerlere gittiniz ve 1980'den sonra geri mi geldiniz?" diye sordurtan sevgili(!) konuk; Star Gazetesi yazarı Mustafa Akyol idi. Adını daha önce görmemiş duymamıştım, ama bundan sonraki en az bir iki yazısını mutlaka okuyacağım keza adım kadar eminim ki bu akşamki programı köşesinde yazacaktır. Benim asıl merak ettiğim, o mercümek(?) kadar aklı ile neler yazacağı. Adam o kadar ilginç ki... Partilerin, tabii ki AKP'nin, yardım adı altında dağıttığı sadaka veya rüşvetlerden bahsediliyor; bu yardımların bir parti tarafından yapıldığı zaman sadaka veya rüşvet ve fakat devlet tarafından yapıldığında demokratik bir hak olduğunu bilmeyen veya anlamayan bir vatandaş bu. Adamın savunduğu şey şu: sosyal devlet, benim paramla gidip yoksul insanlara yardım ederse bu bana haksızlık olur. Ben çalışıyorum, devlet de benim çalışıp kazandığımla işsiz adama para veriyor, bu haksızlık değil mi diyor. Ama partiler, seçim vaadi olarak kömür, beyazeşya, cep telefonu vs. dağıtırsa ve "beni seçmezsen bu yardımlar gider" tehditleriyle veya sadaka şeklinde, birçok yoksul içinden seçtikleri insanlara gidip yardım(!) ederlerse bu normaldir, doğrudur. Eğer ki seçmen, partisinden bu tür yardımlar bekliyorsa partilerin bunları sunması doğaldır.

Bu düşüncenin ahlaki bir bakış açısından yoksun olduğunu bir tek ben mi görüyorum? Bu şimdi ahlaki midir? Bu şimdi rüşvet değil midir? Yani yoksa bu rüşvet ahlakidir ve bir ben mi farkında değilim?

Anlayamıyorum, anlamam mümkün değil sanırm.

İnsanların temel yanlışı: sosyal devletin bir sorumluluğu olan yardımlar veya ödenekler vs. ile partilerin yaptığı sosyal yardım adı altındaki, oy için verdikleri, aleni rüşvetleri aynı kefeye koymaları.

İnsanlar aç oldukları için bu yardımları kabul ediyorlar, kabul etmek zorunda kalıyorlar, ama aslında içine sokuldukları bu durumun ne kadar kabul edilemez olduğunu görmüyorlar. Aç kalmamak bir yardım meselesi değil devletin sana sağlaması zorunluk olan bir sosyal haktır, nasıl anlaşılmaz bu? Neyin hakkımız olduğu ile neyin bize lütfediğilebileceğinin ayrımına varamayan insanlar var bu ülkede. Aç kalmamak için AKP veya başka bir partinin destekçisi mi olmak zorundasın, yoksa aç kalmayı mı seçmelisin denildiği zaman "aç kalmak bir zorunluluk değildir, o zaman aç kalmayacakları bir biçimde yaşam şekillerini değiştirsinler" diyen bir kimse bu adam! Ne yapsın yaşam şeklini değiştirip, banka mı soysun, hırsızlık mı yapsın, kendini mi satsın, ne yapsın? Adamın aklındaki şey şu; ona yardım eden kim ise, AKP ise AKP'yi desteklesin, kendisini aç bırakmayan partiden yana olsun. Ne kadar düşünmeden söylenmiş sözleri var insanların, ne kadar kolay çıkıyor cümleler ağızlarından. Hayat ne kadar kolay kimileri için, aç kalmasın o zaman kardeşim! demek ne kadar kolay.

"Neo-liberal politikaların yoksullara ne zararı var?" diye soran bir kimse bu adam. Bu politikalarla dünyanın çiçek bahçesi olacağını iddia edecek neredeyse. Tüm darbelerin sadece sağ partilere kasten yapıldığını iddia ediyor bile...

Ne oluyor da kimilerimizin aklı sadece parada çalışır hale geliyor, ne oluyor da insaniyetlerini unutuyor bu insanlar, veya kimler yetiştiriyor bunları ki insanlık nedir öğretmeyi unutuyorlar?

Hak nedir? Neler lütfedilebilir, neler zaten haktır? Bunları madde madde yazıp dağıtmak mı gerek insanlara? Satılık medya yüzünden halkına ulaşamayan Chavez hükümeti gibi pirinç torbalarının üzerine mi yazmalı bunları, halka bişiyler öğretebilmek anlatabilmek için?

1 yorum:

  1. Bu programın üzerine meraklanıp bir kaç yazısını okudum da şimdi, daha bir dehşet içindeyim! Aman tanrım!!!

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.