22 Mayıs 2009 Cuma

Dün

Kayseri --> Ankara tren yolculuğu
tren 00:05'de kalkacaktı ama gara geldiğinde 01:30 civarıydı, garda uyuduk o zamana kadar.
Tren çok yavaş gitti, sıkıldık yolda, ama uyuduk bol bol, güzeldi. Tren yolculukları hep güzeldir zaten. Aslında yavaş gitmesi iyi de oldu bi bakıma, sabahın kör karanlığında varmamış olduk. Zerrincim geldi karşıladı bizi, teyzemlere bıraktı, kahvaltı yaptık. Ankara simidi gerçekten Ankara'ya özgüymüş artık kabullendim. Süper bişiy bu simit! Ankara'dayken kıymetini bilmemişim.. Mac'imizi aldık, artık bi ayağı sakat... teyzemlere geri döndük, biraz çalıştık, ben biraz dedikodu yapayım teyzemle derken çalışma odasından bir kaplan sesi gelince anladım ki OnurCUM uyuya kalmış. O uyudu, ben ortalığı karıştırdım biraz, dayım geldi, OnurCUM uyandı, biraz daha çalıştık sonra Ankara'yı özlememe neden olan şeylerden birini gerçekleştirdik Şişkolar ailesi olarak, Uludağ kebapçısına gittik. Seviyorum ben burayı yahuuuu! Sonra sonra.... Şenliklere girelim dedik ama öğrenci kimliğin yoksa 10 YTL'cik bayılmamız gerekiyordu ve fakat kimliğini kullanarak giriş yapabileceğimiz hiçbir(!) arkadaşımız yoktu. Neyse ki anarşik damarı kabardı teyzemin de prof.luk forsunu kullanıp arabayla geçtik kapıdan. Sohbet, muhabbet, azıcık bira, bol bol özlem gidermeler, eski dostlar, garip arkadaşlar, anlamsız tribal enfeksiyonlu kimseler, gereksiz kalp kırmalar, balerinin etekleri, pamuk şeker, dostlar, gülümsemeler... (Allahından bul e mi OnurCUM) MFÖ öncesi garip grup, (kapa çeneni OnurCUM), ama yine de güzel şarkılar, merdiven üstü soğuk beton, soğuk bira, sevimli sevgili, MFÖ, şarkılar, şarkılar, şarkılar, şarkılar, şarkılar, şarkılar, şarkılar, şarkılar...
"OŞ arabada kalsa olur mu acaba?" "/@&%+^+é'^+&é" "İyi be tamam, gıcık şey!"
Zerrincim'le sohbet, balkon sefası, kavun peynir ekmek, sohbet, sohbet, sohbet, uyku, sohbet, mır....

1 yorum:

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.