5 Haziran 2009 Cuma

Bilgi ağırlık vermez

Bundan 15 yıl önce Fettullah Gülen ve cemaatinin yaptığı işler ancak abi/abla evleri, Samanyolu okulları ve mütevelli heyeti toplantılarından ibaretti. Ya da biz öyle sanıyorduk. Öyle sanınıp, "bi şekilde eğitime katkıda bulunuyo adamlar işte" diyorduk. Bilmiyorum belki gündemde o kadar olmasalar, ben de sadece kopya çekerek geçtiğimiz din dersleri ile sınırlı kalırdım; çok meraklandırmışlardı beni, bir çok kitabını okudum "Hoca Efendi"nin (tabir böyle)... Ha okudum da ne oldu? Ne "dinci" oldum, ne "türbana" girdim, ne tarikatçı oldum ne de Atatürk düşmanı. Benimle aynı sınıfta, rüyasında Fettullah Gülen'i gördüğü için ÖSS'de istediği yeri kazanacağına inanan bir kız da vardı mesela; ha kazanamadı o ayrı mesele. Okuduklarım yanıma kar kaldı, dinle ilgili hem öğrendim hem de aklıma yatmayanları sorguladım, açtım "orjinalinden" okudum. Sonra da yoluma devam ettim. Ha bi de tasavvuf edebiyatı tarzına kayan o edebii dillerini de öğrenmiş oldum, Türkçem de gelişti bi bakıma. Şu kabul edilmesi gereken bir gerçek ki aklı/zekası, doğuruyu/mantıklı olanı ayırdetmeye yeterli olmayan, şuursuzca ve sorgulamadan her önüne konulanı ezbere atan kimseler çok ve bu insanlar her zaman için çeşitli amaçlar uğrunda kullanılacak. Bu Fettullah Gülen'in ister yurtiçinde ister yurtdışındaki tarikat çalışmaları olsun, ister bir partinin aşırı sempatizanlığı veya partizanlığı olsun..öyle ki kimileri için bir futbol takımı bile uğrunda can vermeye yetecek bir olgu olabiliyor. Hayatlarına bir anlam verememiş insanların arayışlarına cevap olarak çıkan şeyler, kimi zaman "tarikatçı" Fettullah Gülen, kimi zaman "holigan" taraftarlar, kimi zaman "ateist" komünizm, kimi zaman da "satanist" metalciler olabilir. İş ki aklını kullanıp, karşına çıkan olguların öğrenmen gereken kadarını öğrenip yoluna devam edebilesin, iş ki kantarın topuzunu kaçıranları gördükçe onları uyarıp doğruya, orta yola, aşırılıktan uzak ama mantığa daha yakın olana çekmek için elinden geleni yapasın.

Türkçe Olimpiyatları'na gelince, bunda da düşüncem aynı. Varsın çocuklar Türkçe'yi öğrensin; önce Fettullah Gülen'in kitaplarıyla başlarlar sonra sonra Gorki'nin Ana'sını Türkçe okurlar, bir gün bakarsın sıra Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye'sine, Nihat Behram'ın Dar Ağacında Üç Fidan'ına, Server Tanilli'nin Uygarlık Tarihi'ne, Yaşar Kemal'in İnce Memed'ine gelir, kim bilir?
YAŞAMAK
BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR
VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE

3 yorum:

  1. senın kalbın kapalıysa o ınsan ne yapsın korsun sen sen. hayatı gormuyorsun yazık sana

    YanıtlaSil
  2. Ooooo
    Kapalı kalp... hayatı görmüyor??
    Eh vallahi bravo.
    Onca ifadeden nerelere...
    Beynin yüzde kaçını kullanıyormuş insanoğlu???
    Cadıcım ellerine sağlık, hislerime tercüman olmuşsun.

    YanıtlaSil
  3. bunu yapan kişiye ben müslüman demem!!!

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.