5 Mart 2010 Cuma

Acımasız(olma)sam

İçimdeki acımasız tarafla kavga ettiğim günlerden biri bugün. İstemiyorum o acımasızlığın gelip tepeme çıkmasını, tepeme çıkıp da kalbimi kilitleyip aklıma girmesini istemiyorum. Üzülerek, kırılarak, acıyarak da olsa hayatımın büyük kısmını duygularımla yönetmekten mutluyum. O acımasız şey gelince tepeme, biliyorum neler olduğunu...
O gelince...
... ne vermişse insanlar bana ancak o kadarını geri veriyorum, şaşırıyorlar.
... ne kadar saygısızlık edilmişse bana o kadar umursamaz oluyorum, anlayamıyorlar.
... ne kadar kırılmışsa kalbim şimdiye dek, tek atışta o kadar çok kırıyorum, inanamıyorlar.
... ne kadar adım atmışsam, o kadar geri gidiyorum, yapayalnız kalıyorlar.
... ne kadar vermişsem, o kadarını alıyorum bir çırpıda, fakirleşiyorlar.
... ne kadar boşa çıkmışsa güvenim, o kadar geri çekiyorum kanatlarımı, üşüyorlar.
... kaç damla akıtmışsam, hepsini salıveriyorum üzerlerine, boğuluyorlar.

Gelmesin istiyorum o acımasızlık, gelmesin. 

Ben kırık ve eksik ve ben gibi olmayan mutluluklarla yetinen halimin acısına razıyım, yeter ki zehrim içimde kalsın, zakkum misali... zehrimin o sert kabuğunu delip de akıtacak kadar derin deşmesinler beni, ben razıyım her yerimin azar azar tırtıklanmasına, ben razıyım heryerimin acımasına. 

Verdikçe, sevdikçe, inandıkça ve güvendikçe ama boşa çıktıkça tüm bu duygularım, ağzım sımsıkı kapanıyor, dişlerimin sesini duyuyorum geceleri. Sımsıkı kapanıyor ki boşa çıkanların getirdiği zehir sızmasın dışarı. Sessizlikle kabullenebilecek kadar büyük sanıyorlar beni. Ne büyük yanılgı! Gelmesin istiyorum o acımasızlık, gelmesin.

Çünkü o gelince...
... yıkıyorum tüm hayalleri
... sığınılan tüm şatolar yerle bir oluyor
... ben çekip gidiyorum
... ben gidince bir daha asla geri dönmüyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.