elma severim ben etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elma severim ben etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2011 Cumartesi

Christmas'ı ben sevmiyim de kimler sevsin?


Tarih 21 Aralık olmuş, Tayfun'suz tam 11 gün. Belfast'a giden en erken otobüs 7:15'te ve bizim favorimiz bu, çünkü bu otobüse yarı fiyat ödüyoruz "erken kuş" / "early bird" tarifesi sayesinde. Malum iki kişi olunca küçük indirimler ve bindirimler bizim için büyük. Otobüse kalktığı terminalden binebilmek için aslında yaklaşık 1km yol yürümemiz gerekiyor ama malikanenin çıkışındaki 'Tower Hill' durağını keşfettiğimizden beri 200metre ile kurtarıyoruz durumu.

Kahvaltısız güne başlayınca midesi bulanan OnurCUM'dan dolayı öyle yataktan kalk, uyurgezer halde giyin ve çık senaryosu bizim için söz konusu değil ne yazık ki. 7:15'te terminalden çıkıp 3dk'da Tower Hill'e gelen otobüse binebilmek için 6:30'da kalkmamız gerekiyor. Hava ayaz, kalkmayı başarsak bile yatağın dışında kalabilmek ve giyinme sürecini tamamlamak üstün bir performans gerektiriyor. Ne var ki bu defa azimliyiz. Kalktık, kahvaltı yaptık hızlıca, giyindik, karlı kaygan ve zorlu patikayı aştık, durağa vardık. Güneş bile uyanmamış daha. Saat 7:10. Ve ben fark ediyorum: telefonu evde unutmuşum. !!! Evet dışarı çıkma amacımız telefonu tamire götürmek olabilir ama gel de bunu sabahın köründe hatırla! OnurCUM eve gitse telefonu alsa ve gelse belki yetişebiliriz otobüse, belki ben otobüsü bekletebilirim, ama bu riski göze almıyoruz, kös kös geri dönüyoruz eve. Sonraki otobüs 9:30'da. Koşa koşa giriyoruz yatağa, ısınıyoruz azıcık uyukluyoruz. Vakti gelince yeniden kalk, giyin, yürü..bu defa unutmuyorum telefonu neyse ki. 

Yol boyu, 1,5 saat boyunca, uyuyabilecek olmamızın getirdiği mutluluk var ikimizde de. Ne var ki uyumuyoruz bu defa. Biraz yolu izliyoruz biraz kitap okuyoruz. 

Belfast'a varınca sakin ve emin adımlarla ilerliyoruz Victoria's Square'e. Apple Store orada çünkü. Herhangi bir tamirciye sormadan önce Apple'a gidip neye mal olacağını öğrenmekte fayda var diye düşünüyoruz. Sonuçta başka yere götürürsek belki daha ucuza halledilebilir ama telefon bundan sonra garanti dışı kalacak demektir. Bu durumu göze almadan önce şartları kontrol etmekte fayda var. Etrafa bakına bakına, sokaklarda ne kadar çok sakız olduğuna şaşıra şaşıra ilerliyoruz (bunun fotoğrafını ayrıca çekip koyacağım buraya ilk fırsatta). 

Apple'a girdiğimizde kırmızı gömlekli görevlilerden birine anlatıyoruz durumu kısaca: "telefonda bir sorun var, teknik servise bırakmak istiyorum". Benim daha önce kurcaladığım ama randevu almadığım Apple'ın internet sitesinden randevu almamız gerektiğini söylüyor görevli. İyi ama ben taaa Armagh'tan geldim yahu, başka güne randevu verirsen benim için çok sıkıntılı olacak. Tamam, sakince bakıyoruz, bugün 11:40 için boşluk varmış, ister miymişim? Ulen saat zaten 11:38 istemez olur muyum hiç? Görevli randevuyu ayarlıyor ama benim bilgilerimi sisteme kaydedemiyor bi türlü. Üst kata çıkın, arkadaşlar yardımcı olsun diyor. Çıkıyoruz üst kata. Kırmızı gömlekli görevlilerde birer noel baba şapkası, harıl harıl çalışan insanlar...kalabalık.. Hemen gidip görevlilerden birine anlatıyorum durumu, adımı yazdırıyor kayıt için, sonra da sana ne diye seslenelim diyor, adımı söylüyorum ama aklında tutması imkansız, "pekala" diyorum, "yazdığım gibi okuyacaksın, ben de bana seslendiğini anlayacağım, tamam mı?", önce anlamıyor ama ben "two-cha" yazınca gülümsüyor, okuyor, doğru okuduğuna dair benden onay alıp gözden kayboluyor bir anda. 
Üst kat sadece teknik serviste işi olanlar için ayrılmış bir yer. Beklerken sıkılmayalım diye etrafta bazı ürünler, büyük ekranlarda iPod, iPhone, iPad vb. için kullanım kolaylıkları ve ipuçları, çocuklar içinse alçaklara kurulmuş oyunlar yüklü iMac'ler var. Bir de şu yukarıda gördüğünüz manzara var yoldan geçenleri izlemek isteyenler için. 

Sanırım 15-20 dk bekliyoruz, sonra bir görevli adımı sesleniyor, gidip yanına anlatıyorum: "Şarjı tamamen bittiği bir gün şarja taktım dolsun diye, bi baktım ki ekran görüntüsü gelmiyor. Diğer tüm fonksiyonları normal ama ekranda bir sorun var, nedenini bilemedim." diyorum. KBB doktorlarındakine benzer bir alet çıkarıp kulaklık girişine ve şarj girişine bakıyor ışıklı büyüteçle. "Islanmış olabilir" diyor, "bilmiyorum ki" diyorum. içeri gidiyor incelemek üzere, geri gelince yine"ıslanmış gibi duruyor, nasıl olduğuna dair bir fikriniz var mı" diyor, "kar yağdı, malum işte, biz de biraz kartopu oynadık arkadaşlarla" diyorum gözlerinin içine baka baka, biraz ezik biraz büzük, "nedir yani sanki sen hiç kartopu  oynamaz mısın, affet beni yahu" dercesine, gülümsüyor, biraz rahatlıyorum, "oynarken cebimdeydi, kartopu falan attıklarında palto ıslanınca belki ıslaklık içine geçmiş olabilir, aslında sanmıyorum ama tek yolu bu olabilir" diyorum. 
Pekala.. bu durum kısmen garanti kapsamında, çünkü sadece üst kısmından su almış, alt kısmında bir sorun yok. Bu da nasıl olabilir bilmiyorum doğrusu. Üst kısım su alınca ekran devrelerinde soruna yol açmış, bunu değiştirmemiz gerekir ama biz bunun yerine aleti yenilemeyi tercih ediyoruz. Bunun maliyeti sizin için yaklaşık £138. Ama Christmas nedeniyle bu parayı sizden almıyoruz. Sizin için de uygunsa yenisini vereceğim size. Tamam mı?" diyor. Benim gözlerim Varyemez Amca'nınki gibi para işaretleriyle doluyor bir anda. Christmas diye yeni iPhone veriyor bana Apple, daha ne olsun be?!

Tamam tabii ki tamam diye atılıyorum ben. Ama görevli uyarıyor: Peki telefonunuzun yedeğini aldınız mı? 
WOS: Iıı, hayır almadım. (içses: hadi sen onu da hallediver bi çabuk)
Görevli: Tamam, sorun değil, siz gidip yedekleyip gelin, o zaman yenileriz.
WOS: Ama ben taa Armagh'tan geliyorum, şimdi gidip yedekleyip gelmem çok imkansız olacak benim için. Zaten yedekleme nasıl oluyor bilmiyorum. (içses: acı bana be abi be, hadi yap bi kıyak)
Görevli: Anladım ama bu durumda tüm bilgileriniz silinecek.
WOS: Yedeklemede mesajlar falan da yedekleniyor mu yoksa sadece iletişim bilgileri mi?
Görevli: O sürece siz müdahale edemiyorsunuz zaten. Ne var ne yoksa yedekleniyor otomatik olarak.
WOS: Hmm anladım, neyse siz gerekeni yapın şimdi. (içses: otomatik yapıyorsa zaten yapmıştır ben fark etmeden çünkü sık sık iMac'e bağlayıp eşleştirme yapıyorum zaten)
Görevli arkasındaki raftan yeni bir iPhone kutusu çıkarır, benimkinin içindeki bilgilerin hepsini silmek için gerekli seçimleri yapar ve onaylamam için bana uzatır telefonu. Tüm bilgiler silinsin mi? silinsin anasını satanist, silimesin de naapsın zaten, yepisyenisi geliyor trilaylommm, silinsin, loy loy looom.. Silindi, bir kaç imza vs, "buyrunuz yeni iPhone'unuz, ama bi daha olursa o zaman yenilemeyiz ona göre." 



Söyleyin bakalım şimdi Christmas'ı ben sevmeyeyim de kim sevsin ha? 

Tayfun'u kurtarma çabaları

Pirinçli dualar işe yaramıyormuş her zaman.. Durumu kabullendim ve hatta buradaki telefon firması O2'nun sitesi üzerinden yeni bir iPhone alsam kaça patlar, eskisinden nasıl kurtulurum diye baktım ve ödeme planını çıkardım bile. Ayda £25 sabit ücret ve 18 aylık kontratla 32GB iPhone 3GS edinebiliyor, eski iPhone'umu da £170 civarına satabiliyorum. E düşününce çok da altından kalkılamaz bir durum değil gibi. 

Tabii bir yandan da Kuzey İrlanda'daki telefon tamircilerine bakınıyoruz netten. Bizim koca(!) şehrimizde bir iPhone tamircisi olmadığı için bulduğumuz en yakın tamirciler hep Belfast'ta. E Belfast'a kadar gitmişken Apple store'a da bi göstersek, en fazla ne olabilir ki? £xxx ödemeniz gerekir çünkü bu alet ıslanmış ve bu durum garanti kapsamında değildir derler, biz de döner gideriz herhangi bir telefon tamircisine. Alet garanti dışı kalır ama garantisi gitmesin diye de Apple'a kim bilir ne kadar bayılmaz gerekecek... Tamircilere e-mail atıyorum, tahmini ne tutar diye, adamlar aleti getir görelim diyorlar. Yahu sırf sen bi göresin diye ben 1,5 saatlik yol mu gidip gelicem diyorum, cevap: "siz aleti gönderin biz bakalım size tutarı söyleyelim, isterseniz tamir ederiz, istemezseniz geri göndeririz" oldu canım, başka derdin varsa onu da söyle?!

Karar verildi. İstikamet Belfast! Önce Apple Store'a gidilecek, ordaki fiyat bizi çok aşarsa tamircilere gidip pazarlık edilecek. Bir derdimiz de aleti hemen tamir etmeleri, yoksa başka bir gün bir kez daha onca yolu gidip gelmek zorunda kalacağız...

Yüzme bilmek önemli şey dostum!

Aralık ayının 10'u sabahı. Yine binbir küfürle yataktan çıkmaya çabalıyorum. Küfür niye? Hayat güzel değil miydi orda? Hayat güzel sayılır, bir de güneş bizden erken uyansa, bizim işe gitme vaktimizde etrafı aydınlatmış ve ısıtmış olsa! Yahu Güneş dediğin sabah 5,5 bilemedin 6'da doğar arkadaş! 8:35 nedir? Bu nasıl tembelliktir? diye söylene söylene, giyindim, sevdiceği hayata bağlayan süreci, yani kahvaltıyı, gerçekleştirdik ve anneannemin "evden çıkmadan tuvalete giiit" öğdünü tutup tuvalete gittim. Yumuşacık ve beni sıcacık tutan kadife pantolonumu indirdim ve..cumburlop! bilemediniz efenim, hayatın içine etmiş değilim henüz, aksine hayat benim içime etti, daha doğrusu telefonumun! Evden çıkınca her zamanki gibi "aşkım telefonumu bi çaldırsana bulamadım yine, evde mi kalmış yoksa çantamda mı acaba" demeyeyim diye, giyinir giyinmez cebime koydum ya ben, hani çok akıllıyım ya, hani telefonu evde unutma olasılığını ortadan kaldırdım ya..al işte sana! Uyku sersemliğimle daha tuvalete oturmadan kalkıp bakakaldım malum yere. Ne yazık ki binbir mahareti olan iPhone'uma henüz yüzme öğretmemiştim. E ne yaparsın bu durumda? Tiksinsen de kussan da elini sokar alırsın di mi? Ben naaptım? Sifonu çektim! Yok daha neler, abartmayalım arkadaşlar, sadece bön bön bakmaya devam ederek bağırınmaya başladım "Onuuuuuuuuuuuuuuuur" "Ya Onur yaaaaaaaaaaaaa" "ya düştüüüüüü" "ya tayfun tuvalete düştü" (evet efenim bildiniz, telefonumun adı Tayfun) neyse ki sevdicek uyanmış durumda, şaşkınlık ifadelerini sonraya saklayarak "e alsanaaaaa" dedi ve ben de elimi sokup aldım. Öykkk! Bi de dalga geçmez mi adam benimle iyi ki önce düştü, ya bi de üstüne işeseydin diye. Hay allahım yaa! E napcaz dedim? Yıkıycaz dedi. E yıkadık! Battı balık yan gider, bari pis olmasın... Normal telefon olsa ilk iş bataryasını çıkartırsın, hiç olmadı vidaları söker açarsın falan ama bunda çıkartacak batarya da yok ki anasını satıyım! Neyse aleti kapattık, sim kartı çıkarttık, işe gittik, yapcak daha iyi bişiy yok ki.

Bir süre sonra sevdicek geldi, aklında dahiyane bir fikirle. Napcakmışız? iPhone'u pirince koyacakmışız! Ben de bakındım biraz internette, gerçekten de öyleymiş. Eve gidildi, Tayfun pirinç dolu bir kaba yatırıldı. Tüm gün tüm gece o şekilde bekledikten sonra ne oldu? Sabahın 7:25'inde alarm çaldı uzaktaaan biryerlerden, oturma odasındaki pirinçli kavanozun içinden. Kalktım gittim baktım ki sapasağlam alet! Yihhuu, tamamdır diye sevinirken ben, Tayfun'un biraz daha dinlenmeye ihtiyacı olduğunu iddia etti sevdicek. Bence yeterliydi ama yine de laf dinlemek olası bir aksilikteki dırdırı dinlemekten daha sakin bir süreç olacağı için boyun eğmekten başka çarem yoktu. Pirinç dolu kapta bir gün daha geçti. Akşam eve gelir gelmez tabii ki ilk iş kavanoza saldırdım, Tayfunu aldım elime, açmaya çalıştım ama...açıldı açılmasına da, ekranı görebilmek için en az 100W'lık lamba tutmak gerekti, o denli sönük. Bir gece daha pirinçte yatmasına karar verildi. Sabah oldu, alarm yine çalıyor, ama görüntü yok.. Durumu kabullenmekten başka da çare yok...


PS: önceki yazıya 3 tane doğrudur hacı diyen çıkmış, arkadaşlara çook teşekkür ediyor en güzel rüyaları görmeleri için eflatun perilerimden gönderiyorum!