13 Ocak 2010 Çarşamba

İsrail Günlüğü - 9. Gün

Sadece sabah kahvaltısına yetişememekle kalmadık, koşa koşa gittiğimiz öğleden önce oturumundan da ilk dersin ardından çıkmak zorunda kaldık. Son 4 gündür her sabah bir şekilde midemi bozuyorum. Bu sabahki sancılar dayanılmaz olunca sınıfta duracak hal bulamadım kendimde, otele doğru yola koyulduk ama hala postaya vermediğimiz kartpostallar gelince aklımıza, istikamet otel değil de postane oldu. Postanede işimiz bittiğinde artık otele gitmek için çok geç olmuştu. Zaten 4-5 dakika içinde de ders bitti, herkes otobüse geldi. Yine rehberimiz Dany eşliğinde yola koyulduk.

Öğle yemeğinin ardından ilk durak Zeytin Dağı oldu. David'in şehrine, Sultan Süleyman'ın yaptırdığı surlara bakan bir gözetleme noktasında biraz bilgilendikten sonra Zeytin Dağı'nda yürüyerek "Basilica of the Agony" e gittik. İsa'nın buradaki hikayesinden sonra duyduğum her şey beni biraz daha etkiledi. Ve sözün doğrusu çok acıdım adama.


Zaman zaman, "sıkı palavra atmış adam, millet de yememiş bunun palavralarını bağlamışlar kazığa" diye aklıma gelmiyor değildi ama dinledikçe, okudukça, gezip gördükçe hem inandım hem de üzüldüm. Son yemeği (meşhur Leonardo tablosunu bilmeyen yoktur sanırım) yediği Zeytindağı'nda İsa, Allah'a dua etmek üzere bazilikaya gidiyor.  Bunun hikayesi Matthew'da şöyle alatılıyor:

26:36 Sonra İsa öğrencileriyle birlikte Getsemani denen yere geldi. Öğrencilerine, ‹‹Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun›› dedi.
26:37
 Petrus ile Zebedinin iki oğlunu yanına aldı. Kederlenmeye, ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı.
26:38 Onlara, ‹‹Ölesiye kederliyim›› dedi. ‹‹Burada kalın, benimle birlikte uyanık durun.››
26:39 Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. ‹‹Baba›› dedi, ‹‹Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.››
26:40 Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrusa, ‹‹Demek ki benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız!›› dedi.
26:41 ‹‹Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.››
26:42 İsa ikinci kez uzaklaşıp dua etti. ‹‹Baba›› dedi, ‹‹Eğer ben içmeden bu kâsenin uzaklaştırılması mümkün değilse, senin istediğin olsun.››
26:43 Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü.
26:44 Onları bırakıp tekrar uzaklaştı, yine aynı sözlerle üçüncü kez dua etti.
26:45 Sonra öğrencilerin yanına dönerek, ‹‹Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?›› dedi. ‹‹İşte saat yaklaştı, İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor.
26:46 Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!››


Bundan sonra da İsa çarmıha gerilmek üzere yakalanıyor. Bunları bazilikanın içinde okuyoruz... Tahminimden çok daha fazla etkileniyorum doğrusu. Sonrasında yahudi mezarlıklarının yanından geçerek Meryam Ana'nın doğdu evin önüne gidiyoruz, ordan da eski şehirin içine. Eski şehir zaten tek başına da insanı büyülemeye yetiyor... Tabii ki aklımda tutabileceğimden fazla detay anlatıldı. Benim aklımda kalanların çoğu ise yine İsa ile ilgili şeylerdi. Adamı sırtına tahtalarla Golgotha dedikleri, o zamanlar şehrin dışında bir tepe olan yere yürütmüşler. İsa sırtında çarmıhla ilerlerken toplam 14 yerde duraksamış yorulunca. Buralara ya birer mini kilise ya da minik anıt gibi şeyler dikilmiş. Golgotha'ya vardığında İsa'yı sırtında taşıdığı çarmıha çivilemişler. Rehberin dediğine göre İsa çarmıh üzerinde öldüğünde günlerden Cuma'ymış, yani shabbat. Bu günde ölü gömülemeyeceği için Cumartesi akşamına kadar onu bir taşa yatırmışlar. Fakat hikayenin bu ne kadar doğru bilmiyorum. İsa'nın bedeninin çarmıhtan sökülüp gömülmek üzere üstünde beklediği bu taş günümüzde Hıristiyan hacıları için önemli şeylerden biri. Biz gittiğimizde de birçok kişi, elini, boynundaki hacı, kendisi için önemli bir cismi veya bir peçeteyi bu taşa sürerek bir şekilde kutsuyorlardı. Orada haç satan bir yer bulsam Elena ve Ruxy için birer haç alıp sürecektim ama yoktu, ben de bi tane mendil sürdüm, bakalım gönderdiğimde sevecekler mi...


Neyse İsa hikayesinin detayları çok.. Burdan sonra sıra ağlama duvarına geldi. Bunun da hikayesi en az İsa'nınki kadar var ama kısaca anlatacak olursam; yahudilerin ilk tapınakları buradaymış ama yıkılmış, sonra bi daha yapmış ama o da yıkılmış, sonunda da geriye bu batı duvarı kalmış. Adamlar zaten tarihlerini birinci tapınak dönemi, ikinici tapınak dönemi olarak anlatıyorlar. Şimdi bu ağlamaları da ikinci tapınağaymış. En koyu yahudiler duvarın en sol dibinde yer alıyorlar; kadınlar ve erkekler farklı bölmelerdeler, kadınların bölmesi en sağda. İşin doğrusu ben de duvara gitmeyi istedim ama kadınlar bölmesine girmeye cesaret edemedim. Dileğini minik kağıt parçasına yazıp duvarın taşları arasına sıkıştırabiliyormuşsun, ben de yazıp sevdiceğe verdim, o da oraya bi yere koydu.

Ve... Kudüs'e gidip de göremediğimiz neresi kaldı? Tabii ki Mescid-i Aksa! Tüm grupta sadece 3 kişi müslüman olunca, Mescid-i Aksa'yı gari müslümlere açtıkları zaman da sabah kısıtlı bir vakit olunca ve rehberimiz de yahudiler dışındakilere pek sempati duymayınca El Aksa'ya gidemedik işte. Gezi bitip de tur otobüsü herkesi otele götüreceği zaman bi deneyelim diyip gruptan ayrıldık ama yine de beceremedik oralara gitmeyi.

5 yorum:

  1. niye cesaret edemedin?
    gireni mıncıklıyorlar mı?

    YanıtlaSil
  2. O rehbere nasıl isyan etmedin sen? En basitinden yanındaki insanların laf etmesini beklerdim. :S

    YanıtlaSil
  3. bu israil fotolarının HEPSİNİ istiyoruuuuuuuuuuuuummmmmmm
    hem de hemennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
    süpürgeni kırarım bi daha biyere uçamazsın haberin olsun

    YanıtlaSil
  4. Mıncıkladıklarını sanmam da duvar dibi çok kalabalıktı, oraya gidicem diye milletin içine girceksin, öndeki kadının duası bitmediğinden ayrılmak istemeyecek, sen de illa ki duvara gitmek isteyeceksin. Ohooo bi sürü sıkıntı. Elçi gönderdim ben işte, olduğu kadar.

    Bücür cücecim, rehbere isyan etmek yerine okulu bir gün asabilirdik, keza şimdi facebook'a konan fotoğraflara bakınca görüyorum ki elin gavurları yapmış bu işi. Ama bende bu akılsızlık ve yanımdakinde de bu tembellik varken, Kudüs'e gider Mescid-i Aksa'ya uğramadan döneriz işte.

    Zerrin'cim, fotoğrafları facebook'a koydum. Ben sana gönderene kadar şimdilik ordan bakabilirsin cicim.

    YanıtlaSil
  5. Neyse sağlık olsun. Bir şeyi de görmeyiverin canım. :)
    Fotoğrafları da sömüreyim, tükeyim bir ara. :)

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.