bazen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bazen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2009 Pazartesi

Bazı ilişkiler...


Bazı ilişkileri anlamam kesinlikle mümkün değil...

7-8 yıldır birlikteler, sayısız defa aldatıldı kız, muhtemelen farkında ama sesini çıkarmıyor; çocuğun herşeyine itiraz edip burnunu sokup canını sıkıyor, sonra da trip yapıyor, küsüyor, çocuk da barışsın diye kıza son model cep telefonu, altın bilezik vs. alıyor... Zaman zaman ayrılıyorlar ama sonra oğlan dayanamayıp yine geri dönüyor kıza... Anlayamıyorum...

İnsanlarda bir türlü oturmamış, belki de hiç oluşmamış olan arkadaşlık karvamı için üzülüyorum... İyi anlaştığın her arkadaşınla sevgili olmazsın; iyi anlaştığın ve parası olan bir arkadaşın evlenmek için biçilmiş kaftan değildir; evlilik öyle kolay bişiy de değildir, üstelik kimi arkadaşlıklar vardır ki öylesi anlamsız denemelere feda edilecek kadar basit değildir.

Evli bir çift; adam gece 11'de dışarı çıkmak istiyor, arkadaşlarıyla kağıt oynayacak, ama karısına bir bahane uydurup öyle çıkıyor. Doğruyu söylerse "beni değil de arkadaşlarını tercih ediyorsun" diyormuş karısı. Ama sonradan karısına doğruyu söylüyormuş, böylece aklanıyor. O sırada karısı dahil oluyor sohbete, "yani kızlar beni örnek alın işte, olabilir böyle durumlar, ses etmeyin" diyor gülerek, en fazla 30-35 yaşındadır... Kendimi düşünüyorum, ben olsam nasıl olurdu diye; bi kere kağıt veya her ne ise bir etkinlik yapılacaksa zaten ben de gitmek isterim, ben de kağıt oynamak isterim. Yok onların zaten bir 4lü ekibi varsa en azından izlemek isterim, kaldı ki gelsin evde oynasınlar, hepsinin birasını önceden buzlukta soğutulmuş bardaklarla, kendi ellerimle ikram ederim. Bana böylesi bişiy için yalan söyleyen birisine ise ne güvenim kalır ne isteğim. Yani bir süre sonra zaten ben de onu yanımda istemem, ve sorarlarsa nedir bu evliliği bitirme nedenin diye, biliyorum ki beni anlayan sadece birisi çıkar. Böyle sudan sebeplerde öyle kutsal bir kurum bitirilmez evladım diyenlere, "öyle sudan sebeplerle aşık olup böyle kutsal bir kurum kurarken sorun yok ama di mi?" demek isterim, içimden derim muhtemelen...

Her insan böyle midir, bilmiyorum; değiller sanırım ki cep telefonları ile affedebiliyorlar, unutabiliyor... Ben detaylarda yaşıyorum hayatı, o yüzden zor bir insan oluyorum sanırım etrafımdakiler için. Minicik detaylar o kadar mutlu ediyor ki beni, bir uçan balonun ucundan tutunup ay dedenin ucuna oturabilecek kadar yükseliyorum bazen; bazen de o kadar minik detaylar acıtıyor ki canımı, eline batan o şeffaf cam kıymıkları gibi, gözle göremesen de acısını öyle derin hissediyorsun ki, sırf o acıdan kurtulmak için parmağımı kesip atasım geliyor. İşin garibi, son günlerde her ikisini birden yaşıyorum, ne yapacağımı bilemiyorum... Her zamanki gibi en nefret ettiğim şeyin, kararsızlığın içinde yüzüyorum ve sabredip zamana bırakmam gerekiyor, bundan nefret ediyorum...

24 Ocak 2009 Cumartesi

bu aralar

Hiçbir zaman başkalarından daha iyi olayım diye bir kaygım olmadı. Ali'den daha başarılı, Ayşe'den daha güzel, Murat'dan daha zengin olmak istemedim hiç. Ama neden bilmiyorum, benim adım geçti mi hep böyle düşünceler sarıyor insanları, bunu biliyorum ve o kadar çok kırılıyor ki içim... Mutlu olup güldüğümde dikkat çekmek için oluyor, yapmacık oluyor. Sinirlenip tepki gösterdiğimde, dikkat çekmek için oluyor, başkalarını çekemediğim için oluyor, herkesi salak bi kendimi akıllı sandığım için oluyor. Üzülüp ağladığımda, zavallı olduğum için oluyor, istediğimce dikkat çekemediğim için oluyor.. Oluyor da oluyor işte...
Böyle olduğu için ben ben gibi olamıyorum. Gönlümce sevinemiyorum, sinirlenemiyorum, üzülemiyorum bile... Gittiğim hiçbir yere ait hissedemiyorum kendimi. En son ne zamandı, evet işte ben buraya aidim, dediğim? Bilip de söyleyememenin sükuneti...

Sırf yüzünü gözünü boyamaktan hoşlandığı için makyaj yapan kaç hatun vardır bilmem (bu cümle bile "ben farklıyım" mesajı içeriyordur, o yüzden söyleyemem mesela insanların yanında). Siyahlara bürünmek istedim, koyu gri farımı sürdüm uzun zamandan beri ilk defa, kara kalem çektim gözlerime, rimeller sürdüm siyah ve şeffaf, en tatlı rujumu, en ışıltılı parlatıcımı sürdüm. Sobra baktım aynaya, ay ne güzel oldu yahu, dedim. Yıldızlı bişiyler buldum dolabımdan, onları giydim, yanıma bir arkadaş aldım, çıktım gittim.

İki bira içtim, arkadaşıma da bişiyler ısmarladım, çıktım gittim.



Sonra...


Anlatabilemiyorum hala "iç"in bu kadar içindeyken... yolda gelirken içime kaçanlar beni ikiye katladı sanki. Elleri ve ayakları üzerinde yürüyen bir cadı düşün, öyle işte, öyle yürüdüm geldim eve.

Çıktım terasa, ağladım ağladım ağladım, rüzgar üşüttü yanağımdan akıp giden damlaların dokunduğu yerleri, saçlarım birbirine girdi, kalın eldivenli ellerimle kapadım ağzımı, ağladım hıçkıra hıçkıra. Hem kiçkimse duymasın, ağlayarak damla damla yok olayım, koca bir kar topu gibi ardımda sadece bir su birikintisi kalsın istedim geriye; hem de istedim ki birisi duysun gelsin, görmiyim kim olduğunu ama sıcacık bir güven kokusu olsun, hiç sesi çıkmadan geçecek dercesine sarılan kolları olsun, burnumu saklıyım boynuna, ağlıyım ağlıyım ağlıyım, ama sonra ağlamaktan yorgun düşüp değil de kendimi güvende, sağlim ve "ait" hissedip vazgeçeyim ağlamaktan istedim.




Olmadı öyle.. Ağladım ağladım ağladım, rüzgar üşüttü yanağımdan akıp giden damlaların dokunduğu yerleri, saçlarım birbirine girdi, kalın eldivenli ellerimle kapadım ağzımı, ağladım hıçkıra hıçkıra. Hiç kimse duymadı, yoruldum ağlamaktan, üşüdü yanaklarım, içimdeki kırıklar o kadar çoktu ki azıcık kendimi öteleyecek gücüm yoktu.

İndim merdivenlerden, girdim odama, Sezen çalıyordu, geldiğimde Sezen karşılasın beni diye açık bırakmıştım müzikçaları, Sezen diyordu ki "her zaman böyle miydi bilmiyorum sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak"...

Ağladım biraz daha... boyalarım aktı... mesaj geldi telefonuma.. at kuyruk yaptım saçlarımı...

Oysa ben en son ne zaman kendimi "ait" hissetmiştim? En son ne zaman dans etmiştim "Hey, I've looked all my life for you" derken Linda Ronstadt? En son ne zaman sevinçten zıplayıp havada ayaklarımı birbirine vuşmuştum?