haykıracak nefesim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
haykıracak nefesim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2009 Cumartesi

bu aralar

Hiçbir zaman başkalarından daha iyi olayım diye bir kaygım olmadı. Ali'den daha başarılı, Ayşe'den daha güzel, Murat'dan daha zengin olmak istemedim hiç. Ama neden bilmiyorum, benim adım geçti mi hep böyle düşünceler sarıyor insanları, bunu biliyorum ve o kadar çok kırılıyor ki içim... Mutlu olup güldüğümde dikkat çekmek için oluyor, yapmacık oluyor. Sinirlenip tepki gösterdiğimde, dikkat çekmek için oluyor, başkalarını çekemediğim için oluyor, herkesi salak bi kendimi akıllı sandığım için oluyor. Üzülüp ağladığımda, zavallı olduğum için oluyor, istediğimce dikkat çekemediğim için oluyor.. Oluyor da oluyor işte...
Böyle olduğu için ben ben gibi olamıyorum. Gönlümce sevinemiyorum, sinirlenemiyorum, üzülemiyorum bile... Gittiğim hiçbir yere ait hissedemiyorum kendimi. En son ne zamandı, evet işte ben buraya aidim, dediğim? Bilip de söyleyememenin sükuneti...

Sırf yüzünü gözünü boyamaktan hoşlandığı için makyaj yapan kaç hatun vardır bilmem (bu cümle bile "ben farklıyım" mesajı içeriyordur, o yüzden söyleyemem mesela insanların yanında). Siyahlara bürünmek istedim, koyu gri farımı sürdüm uzun zamandan beri ilk defa, kara kalem çektim gözlerime, rimeller sürdüm siyah ve şeffaf, en tatlı rujumu, en ışıltılı parlatıcımı sürdüm. Sobra baktım aynaya, ay ne güzel oldu yahu, dedim. Yıldızlı bişiyler buldum dolabımdan, onları giydim, yanıma bir arkadaş aldım, çıktım gittim.

İki bira içtim, arkadaşıma da bişiyler ısmarladım, çıktım gittim.



Sonra...


Anlatabilemiyorum hala "iç"in bu kadar içindeyken... yolda gelirken içime kaçanlar beni ikiye katladı sanki. Elleri ve ayakları üzerinde yürüyen bir cadı düşün, öyle işte, öyle yürüdüm geldim eve.

Çıktım terasa, ağladım ağladım ağladım, rüzgar üşüttü yanağımdan akıp giden damlaların dokunduğu yerleri, saçlarım birbirine girdi, kalın eldivenli ellerimle kapadım ağzımı, ağladım hıçkıra hıçkıra. Hem kiçkimse duymasın, ağlayarak damla damla yok olayım, koca bir kar topu gibi ardımda sadece bir su birikintisi kalsın istedim geriye; hem de istedim ki birisi duysun gelsin, görmiyim kim olduğunu ama sıcacık bir güven kokusu olsun, hiç sesi çıkmadan geçecek dercesine sarılan kolları olsun, burnumu saklıyım boynuna, ağlıyım ağlıyım ağlıyım, ama sonra ağlamaktan yorgun düşüp değil de kendimi güvende, sağlim ve "ait" hissedip vazgeçeyim ağlamaktan istedim.




Olmadı öyle.. Ağladım ağladım ağladım, rüzgar üşüttü yanağımdan akıp giden damlaların dokunduğu yerleri, saçlarım birbirine girdi, kalın eldivenli ellerimle kapadım ağzımı, ağladım hıçkıra hıçkıra. Hiç kimse duymadı, yoruldum ağlamaktan, üşüdü yanaklarım, içimdeki kırıklar o kadar çoktu ki azıcık kendimi öteleyecek gücüm yoktu.

İndim merdivenlerden, girdim odama, Sezen çalıyordu, geldiğimde Sezen karşılasın beni diye açık bırakmıştım müzikçaları, Sezen diyordu ki "her zaman böyle miydi bilmiyorum sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak"...

Ağladım biraz daha... boyalarım aktı... mesaj geldi telefonuma.. at kuyruk yaptım saçlarımı...

Oysa ben en son ne zaman kendimi "ait" hissetmiştim? En son ne zaman dans etmiştim "Hey, I've looked all my life for you" derken Linda Ronstadt? En son ne zaman sevinçten zıplayıp havada ayaklarımı birbirine vuşmuştum?

23 Kasım 2008 Pazar

kabim durmuşsa inAaAn

Her güzel şey çabuk biter. Uykum kaçtı, oturdum bunu düşündüm. Gerçekten de ömrü boyunca başı felakatten kurtulmayan insanlar var. Bir hastlıkla savaşıp ölen, çocukluğunda yaşadığı bir tramvanın izlerini ömrü boyunca taşıyan veya mesela, trafik kazasında kolunu veya bacağını kayedip bunun yaşamayı öğrenen insanlar var. Kötü, çirkin, hastalıklı şeyler ömürboyu sürebiliyor ama her güzel şey çabuk bitiyor. Peki tamam, çabukluğu göreceli diyelim ama bitiyor hep.. var mı hiç bi insanın başına gelen ve ömrüboyunca süren güzel bişiy?

Düşündüğüm bi diğer şey de genelleme cümleleri oldu. Genellemelerden nefret NeFreT neFret ediyorum! Birisi beni, tanıdığım birisini veya basitçe herhangi bir özel ismi herhangi basit bir genellemenin içine dahil etti mi, kuduruyorum! Yok bunun başka sözcüklerle ifade edilmesi mümkün değil. Çıldırıyorum, deliriyorum, kaşıntı tutuyor! Bi de bu kaşıntı tutma durumu sadece lafta kalmıyor, gerçekten kaşıntı tutuyor. Daha önce seksenbinbeşyüz kere de anlatmış olsam yine başlıyorum neden insanları genellememek gerektiğini anlatmaya. En çok yapılanı da kadın-erkek genellemeleri oluyor. Yeterince fazla sayıda insan tanırsanız kadın-erkek genellemesinin ne kadar yanlış olduğunu anlat anlat anlat bitiremiyorum. Bi de çok buzzz* takılan adamlar şöyle cümleler kurarlar "kızlar bi süre sonra alışıyor kendilerine her defasında farklı ve komik lakaplarla seslenmeme, hoşlarına da gidiyor", çok buzz takılan kadınların kurduğu şu cümlelere benzer şekilde "erkeklerin hepsinin aklı sonunda tek bir nokta üzerinden yönetiliyor şekerim, aksini idda etmeyin sonunda görüyorsunuz işte". Kuduruyorum, delleniyorum bunları duydukça. Yok kardeşim, bana her seferinde farklı ve komik lakaplarla seslense bi adam, ifrit olurum ve fakat muhattap olmam! Veya ben onca adam tanıdım ki çoğunun da aklını yöneten noktası sol göğsünün altındaydı kasıklarından aşağıda değil. Sen adam gibi adam bulamamış, nerde anormal sorunlu sapık tip var gidip onu tanımışsan bu senin zavallılığındır, nasıl böyle bir genelleme yaparsın? Genelleme denilen şey nasıl kocaman bir haksızlıktır öyle!

Birilerine haksızlık yapabilmek ne büyük bir lüks. Tabii asıl nokta birisine haksızlık ettiğinin farkında olabilmek. Bile bile yapar mı birisi..sanmıyorum. insanları anlayabilmekle ilgili bişiyler karaladığımda doğru düzgün anlatırım sanırım bunu... şimdi yeniden deneyeceğim uyumayı...

Unutmadan:
Song of the night: Haykıracak nefesim - Ajda Pekkan
Color of the night: Hala kirli beyaz veya pis gri
Adjective of the night: Long
Smiley of the night:

Tüm gün çok garip hissettim kendimi, içime cin kaçmış da beni emiyormuş gibi. Şimdi de çok soğuk ve yalnız... odam soğuk değil, yalnız da değilim biliyorum. ama sanrılar işte... "-mış gibi"ler, boynu bükük mor menekşeler... başımı göğsüme koyup kalp atışlarımı dinlemek, saçlarımı okşamak isterdim sanırım şimdi... acı çekme temayülündeyim hadi hayırlısı...

* IceTea reklamıydı sanırım buzzz diyen gıcık kızın olduğu. O reklamdan beridir cool yerine buzz demeyi pek bi sever oldum.