düşündükçe... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
düşündükçe... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2011 Salı

Mukaddes Yıldızlar

Dün akşam aklımda ne vardı da "mevcutları okuyup bitirin, yeni yazı geliyor, ona göre. sonra çok yazı birikti okuyamadım diyen olmasın" dedim twitter'da bilmiyorum. Dün gece yatağa girene kadar aklımdaydı halbuki.

Neyse şimdi aklıma gelen şey başka. Maya kitabını okuyorum Jostein Gaarder'in iki gündür. Yine bol bol düşündürücü bir kitap yazmış Gaarder, tıpkı Sofi'nin Dünyası'nda olduğu gibi.
Fotoğraf, Türkiye'nin adını uluslararası ortamlara taşıyan başarılı astrofotoğrafçılardan Tunç Tezel'e ait. 

Işık kirliliği arttıkça insanların içi de kirleniyor aslında, biliyor musunuz? Şu ışık kirliliği yüzünden bence birçok insanın piçliği. Anlatayım nasıl olduğunu . Işık kirliliği olmasa, insanlar geceleyin gökyüzüne baktıklarında alev alev yanan lambaları değil de yıldızları göreceklerdi; hem de yüzlerce, binlerce ve belki de milyonlarca. O kadar çok yıldız görmek insanı ister istemez düşündürür: Ne kadar çok yıldız var.. Hem de bizden ne kadar uzaktalar.. Evren ne kadar büyük..Ben ne kadar küçük kalıyorum.. diye. Sonrasında gözün kayınca uzaktaki bir evin penceresine... orada hiç tanımadığım bir dolu insan var. Hepsinin ayrı ayrı dertleri, neşeleri. Kim bilir kaç tanesi sevgilisine üzülüyordur, kaçı sınava çalışıyor, kaçı sağlığından endişeleniyordur. Koskoca evrende küçücük ve milyarlarca canlılarız biz. Bir karıncanın derdi tasası bizi ne kadar etkiliyorsa bizim de bu Dünya'daki hırsımız, kaygılarımız anca o kadar etkiler koca evreni. diye düşünen bir tek ben çıkmam elbet değil mi? Tüm bu düşünceler insanları biraz daha insaflı kılmaz mıydı hayata ve birbirlerine karşı?

Peki ışık kirliliğinin hiç de fazla olmadığı dönemlerden birinde karşımıza çıkmadı mı Hitler? E yıldızlar mukaddes şeylerdir dedikse şeytana pabucunu ters giydirir de demedik elbet.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

ARTIK

ARTIK= arta kalan... Cadıdan duygularını çıkarınca geriye kalan...muhtemelen sadece düşünceler... Umuma uygun, yeri geldiğinde arkasında şiddetle durabileceğim düşüncelerim, artıklarım...

Beni ben yapan en önemli unsurun hislerim olduğunu düşünmüşümdür hep. Gerçekten de birşeyi sevmiyorsam yapamam. Zaten bu yüzdendir hayatı sevmediğim günler nefes almak istemeyişlerim. Geçenlerde danışmanım söyledi sevdiceğime, "haberin olsun ha, severse çok yoğun sever ama vazgeçerse de tam vazgeçer" diye. Danışmanım beni tabii ki çok iyi tanır ama benimle azcık vakit geçiren 5 yaşındaki çocuk bile az çok anlar halimden, yaptığım işin içinde duygularımın ne kadar çok yer tuttuğunu görür.

Heycanla izleyici sayısının 100 olmasını bekliyordum... şimdiyse sadece izleyicilerimden değil, çok severek uğraştığım blog tasarımımdan da, önceki yazılarımdan da, hepsinden de vazgeçiyorum...

Aslında vazgeçmek istiyorum ama içim el vermiyor. O nedenle yine devam ederim sanırım buraya da yazmaya zaman zaman, ama artık burası içimi dökebildiğim bir yer olmaktan tamamiyle çıktı. Yazdıklarımın hesabını vermek zorunda olduğum bi yer halini aldı. Yazdıklarımsa çoğunlukla hissettiklerim olduğu için hislerimin hesabını verir hale geldim. Bu durum artık o kadar rahatsız ediyor ki yazmak istediğim birçok şeyi yazamıyorum bile. Bu yüzden yeni bir adres, yeni bir isimle devam edeceğim sanırım içimdekileri yazmaya, umarım asıl içimdekileri döke döke yazdığım o yerde de buluşuruz sizlerle. Ve sanırım burası artık, kimiliğini açık eden birçok bloggerın yaptığı gibi, çoğunlukla düşüncelerimi anlatan yazılar içerecek... Böylece kırgınlıklarımın, üzüntülerimin, hassasiyetlerimin ve sevinçlerimin hesabını vermek zorunda kalmayacağım kimseye...Böyle olunca da muhtemelen eskisi kadar sık olmayacak yazılarım. Artık gittiğim etkinlikleri, ilgimi çeken kimi bilimsel olayları ve sanırım daha sık astronomi bilgileri içerecek...

Yani, evet hala burdayım, ama kalbim gidiyor, haber edeyim dedim, hoşçakalın...

9 Mart 2009 Pazartesi

düşündükçe... - 1

"Sonsuzluk" dinledim önce sonra da "eksik bir şey mi var" dinlemek istedim. İki şarkının da mp3ünün benim arşivimde olmadığını farkettim, youtube'dan dinledim ama en azından Ezgi'nin Günlüğü'nün Çeyrek'ini bu sene GGS den dönerken almıştım, yanımda da getirmiştim, o şarkı o albümde vardı biliyorum, bulmak için cd'lerin olduğu kitaplığa giderken, bir el uzanıp çekti beni yatağa, sırt üstü uzandım bi anda. Garip oldu ekran karşısından belli bir hedefle kalkıp pat diye yatağa atmak kendini. Tavana baktım biraz. Sonra farkettim ki elim elimde... Daha önce de yazmıştım, elele tutuşunca kendimle, çok garip oluyorum... Bi de geçenlerde farkettim, insanın kendine sarılması salakça gelebiliyor da, ellerini başkasının elleriymiş gibi çapraz yapıp kendi yüzüne dokunmak çok hüzünlü, belki de acınası bişiy...

Ve insanların sizin güçlü maskelerinizi görüp ona hayran kalması ne acı, ne yazık... Onlar için yazık bi durum bu, bilseler de her insan aslında zayıf ve güçsüzdür diye, illa ki kandırılmak istiyor oldukları için, ve belki de kendi güçsüzlüklerinden ölesiye korkutukları için seviyorlar güçlü insanları, daha doğrusu güçlü görünen insanları..Sizin için de acı bir durum bence bu, çünkü sevdikleriniz veya etrafınızdakilerin, sizin içinizi görmeye cesareti ve isteği olmadığını bilmek, sürekli güçlü durmak zorunda olmak... Çok mu klasik, asıl güçlü olanın güçlü görünmeyi ya da nasıl göründüğünü umursamayan insan olması? Ya da asıl güçlü olanın güçsüzlükleriyle yüzleşebilen ve bunu etrafından saklamaya gerek duymayacak kadar cesur olan olması?

8 Şubat 2009 Pazar

Bazı insanlar...


- Bazı insanlar o kadar çok kalp kırıyor ki bir zamandan sonra onların da bir kalbi olduğuna inanamıyorum

- Bazı insanlar beni o kadar çok mutlu ediyorlar ki gerçekten var olduklarına inanamıyorum

- Bazı insanlar o kadar o kadar düşüncesiz davranıyorlar ki, kendilerine düşünceli davranılmasını nasıl bekleyebiliyorlar, anlayamıyorum

- Bazı insanlar bana o kadar benziyor ki, paralel evrenlerde aynı şartlar altında bu yaşa gelip sonra bu evrende "bakalım birbirlerini görünce naapıcaklar" diyerek karşılaştırıldığımızı düşünüyorum

- Bazı insanlar o kadar benciller ki, Güneş'ten haberdarlar mı diye merak ediyorum; keza Dünya onların değil Güneş'in etrafında dönüyor

- Bazı insanlar ellerindekinin kıymetinin o kadar farkında değiller ki, kaybettikleri zaman bile değerini anlamaları zaman alıyor

- Bazı insanlar o kadar duygusuzlar ki çok rahat duygu sömürüsü yapabiliyorlar

- Bazı insanlar o kadar sabırlılar ki olgunluklarına imreniyorum

- Bazı insanlar o kadar sessizler ki anlayamadığım bir şekilde korkuyorum onlardan zaman zaman

- Bazı insanlar o kadar korkunç ki ancak başkalarını acıtarak dindirebiliyorlar kendi acılarını

- Bazı insanlar o kadar yalnız ki, yalnız olduklarının farkında bile olmadıklarını zannediyorum zaman zaman

- Bazı insanlar o kadar sevgisiz büyütülmüşler ki, kendilerinden başka kimseyi sevmeye cesaret edemiyorlar bence

ve

- Bazı insanlar o kadar sevilesi ki, sevmeye doyamıyorum...