Dün akşam aklımda ne vardı da "mevcutları okuyup bitirin, yeni yazı geliyor, ona göre. sonra çok yazı birikti okuyamadım diyen olmasın" dedim twitter'da bilmiyorum. Dün gece yatağa girene kadar aklımdaydı halbuki.
Neyse şimdi aklıma gelen şey başka. Maya kitabını okuyorum Jostein Gaarder'in iki gündür. Yine bol bol düşündürücü bir kitap yazmış Gaarder, tıpkı Sofi'nin Dünyası'nda olduğu gibi.
![]() |
Fotoğraf, Türkiye'nin adını uluslararası ortamlara taşıyan başarılı astrofotoğrafçılardan Tunç Tezel'e ait. |
Işık kirliliği arttıkça insanların içi de kirleniyor aslında, biliyor musunuz? Şu ışık kirliliği yüzünden bence birçok insanın piçliği. Anlatayım nasıl olduğunu . Işık kirliliği olmasa, insanlar geceleyin gökyüzüne baktıklarında alev alev yanan lambaları değil de yıldızları göreceklerdi; hem de yüzlerce, binlerce ve belki de milyonlarca. O kadar çok yıldız görmek insanı ister istemez düşündürür: Ne kadar çok yıldız var.. Hem de bizden ne kadar uzaktalar.. Evren ne kadar büyük..Ben ne kadar küçük kalıyorum.. diye. Sonrasında gözün kayınca uzaktaki bir evin penceresine... orada hiç tanımadığım bir dolu insan var. Hepsinin ayrı ayrı dertleri, neşeleri. Kim bilir kaç tanesi sevgilisine üzülüyordur, kaçı sınava çalışıyor, kaçı sağlığından endişeleniyordur. Koskoca evrende küçücük ve milyarlarca canlılarız biz. Bir karıncanın derdi tasası bizi ne kadar etkiliyorsa bizim de bu Dünya'daki hırsımız, kaygılarımız anca o kadar etkiler koca evreni. diye düşünen bir tek ben çıkmam elbet değil mi? Tüm bu düşünceler insanları biraz daha insaflı kılmaz mıydı hayata ve birbirlerine karşı?
Peki ışık kirliliğinin hiç de fazla olmadığı dönemlerden birinde karşımıza çıkmadı mı Hitler? E yıldızlar mukaddes şeylerdir dedikse şeytana pabucunu ters giydirir de demedik elbet.