Hayata yeniden bu kadar dalmak için
öncesinde
yeterince uzaklaştım mı acaba?
ya da şöyle sormalıyım belki de
o kadar uzaklaşmak yetti mi bana?
gerçekten hazır mıyım hayata dalmaya?
hala yazılara büyük harfle başlıyor olmak garip geliyor bana.
hala noktalama işaretlerinden vazgeçemiyor oluşum da öyle.
yazdıkça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazdıkça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Haziran 2009 Cumartesi
Labels:
yazdıkça
20 Nisan 2009 Pazartesi
Yaz dostum
Yahu 2-3 gün internetsiz kaldım yine yazıp durmuşsunuz bloglara! Eskiden haftasonu girince araya millet gezip tozmaktan falan fazla yazmazdı bloglara, şimdi o da yok, anlamadım ki :))) Tamam yazın yazmasına da yetişemiyorum artık, durum vaziyet feci bir hal aldı. Malumunuz, artık yurttaki odamda geçirdiğim depresif günlerdeki gibi sabahtan akşama kadar pc karşısında an be an blgo okuyamıyorum. Ha geldiğimden beri okumam gereken iki makaleden de ancak birini okuyabildim; hasta oldum, sınav vardı, ödev çıktı bık bık bık tık tık tık nedenleriyle ama yani yine de böyle olmaz ki! Geçen hafta okunmamış yazı sayısı reader'ımda 1000+ idi, neyse ki önce 989'a sonra 723'e sonra da 300 küsürlere düşürmüştüm ama şimdi yine bi baktım ki 530 olmuş! Tamam "zilyon tane blog takip edersen sonu böyle olur" diyebilirsiniz ama, başladım mı bırakamıyorum, bi de hali hazırda takip ettiklerim yetmezmiş gibi hala daha yeni bloglar keşfedip onları da ekliyorum ki oy anam oy... Ya siz biraz daha yavaş yazın ya da ben bi an önce organize olayım ve hızlı hızlı okuyayım hepsinizi. Evet evet en iyisi bu... Çünkü yazmayın diyemem yani merak ediyorum, keyifle okuyorum... Amaaan, siz bana bakmayın, yazın anacım. Ben okurum, siz yazın yeter ki.
Bakalım yarın erkenden okula gidip orda çalışma hayalim gerçek olabilecek mi?
Kıssadan hisse: yorum yazmayan takipçilerinizi takip etmiyor gibi düşünmeyin, okumaya yetişemiyor olabilirler tıpkı benim gibi. Yorumları da içimizden yapıyoruz artık naapalım...
Bakalım yarın erkenden okula gidip orda çalışma hayalim gerçek olabilecek mi?
Kıssadan hisse: yorum yazmayan takipçilerinizi takip etmiyor gibi düşünmeyin, okumaya yetişemiyor olabilirler tıpkı benim gibi. Yorumları da içimizden yapıyoruz artık naapalım...
13 Şubat 2009 Cuma
koyu

biyerlerde kaybolmuşum gibi
bir korku var içimde
sanki elini soksan
yüreğini karıştırsan
sanki beni biraz arasan
elinle koymuş gibi bulsan
beni bulup yukarı çıkarsan
geçer sanki bu korku
gerçer elbet geçer bir gün
ama huzuru kaybetmiş gibi içim
gördüm ki zamanla ben de eksildim
eskimeden bulunmuyor mu?
eksilmeden olmuyor mu?
geçer elbet bu korku
eksildikçe geçer bu da
eskidikçe umursamam bunu da sonunda
31 Ocak 2009 Cumartesi
half of the day
Gittim, girdim, soruları gördüm, boş kağıt verdim ve çıktım ki bütünlemeye girebileyim. Bi de adam gibi çalışmış olsam hangi sorulara çalışacaktım onlara baktım, alacağım puanlara, 38/75 alacakmışım..
İlk anda artık bunun sırasını savmış olmanın rahatlığı vardı, sonra sıra kozmolojiye geldiği için de biraz rahatladım. Ama...
Ama bi gariplik var içimde. Bi huzursuzluk, bi eksiklik... Sanki tüm puzzle'ı çözmüşüm ama parçalar yerlerine otururken o ince tık sesini çıkarmamış gibi. Bi minik eksiklik. Belki benden başka kimsenin umursamayacağı veya farketmeyeceği eksiklik. Zamanla geçer sanırım...
İlk anda artık bunun sırasını savmış olmanın rahatlığı vardı, sonra sıra kozmolojiye geldiği için de biraz rahatladım. Ama...
Ama bi gariplik var içimde. Bi huzursuzluk, bi eksiklik... Sanki tüm puzzle'ı çözmüşüm ama parçalar yerlerine otururken o ince tık sesini çıkarmamış gibi. Bi minik eksiklik. Belki benden başka kimsenin umursamayacağı veya farketmeyeceği eksiklik. Zamanla geçer sanırım...
Labels:
AQM,
cosmology,
eksik kaldı,
sınav stresi,
sınavlar,
yazdıkça,
zaman sadece birazcık zaman
Scroll up beybi!
Yazarsın, yazarsın sayfalarca; derdini anlatabilmek, daha iyi anlaşılabilmek, aklına gelen tüm yanlış anlamaları ortadan kaldırmak, onu anladığını anlatabilmek, kendini anlatabilmek için; yazdıkça yazarsın, yazarsın sayfalarca... Sonra onu verdiğin hödük, "bu ne kadar uzun yaa, okuyamam ben bu kadar uzun şeyi" der ver okumaz! Okumaz adam cidden! Ne inanılmaz, ne sinir bozucu bişiydir! Ya da kimileri de vardır ki doğrudan açıp sonunu okurlar. Bu ikinci kategoriye giren sevgilisine mektup yazdı bir arkadaşım, ama son satırlar şöyleydi;
"Üzgünüm ki beklentilerinin aksine son satırlarda kayda değer bişiy yazmadım. Başını okuman gerekiyor; scroll up* pls!" :)
Uzunca bir süre bu scroll up espirisi döndü durdu aramızda ama en sonunda benzer bir hayvanlığı ben yaptım bugün. Ama "çok uzun, okuyamam, sıkılırım, vs." diye değil, dayanamadığımdan...önce son sayfayı okudum. Sonra döndüm ilk sayfadan başladım okudum, bi daha okudum, okudum bi daha, bi daha, bi daha... Benim değil mi, istediğim kadar okurum, kime ne?
Kimi davranışlar kimi zaman kabul edilebilirmiş, istisnalar olabilirmiş... İstisna olabilir miyim?
*e-mail olması münasebetiyle
"Üzgünüm ki beklentilerinin aksine son satırlarda kayda değer bişiy yazmadım. Başını okuman gerekiyor; scroll up* pls!" :)
Uzunca bir süre bu scroll up espirisi döndü durdu aramızda ama en sonunda benzer bir hayvanlığı ben yaptım bugün. Ama "çok uzun, okuyamam, sıkılırım, vs." diye değil, dayanamadığımdan...önce son sayfayı okudum. Sonra döndüm ilk sayfadan başladım okudum, bi daha okudum, okudum bi daha, bi daha, bi daha... Benim değil mi, istediğim kadar okurum, kime ne?
Kimi davranışlar kimi zaman kabul edilebilirmiş, istisnalar olabilirmiş... İstisna olabilir miyim?
*e-mail olması münasebetiyle
Labels:
istisna,
mektup,
minik balık,
oku oku bitmez,
scroll up,
yazdıkça
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)