10 Ocak 2009 Cumartesi

"boşaymış" demek zor geliyor şimdi onca şey için...


3 sene..yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Çok şaşırıyodum, hatta benim o dönemler fazla inanmamama rağmen ikide bir aman maşallah diyip duruyoduk kendimize nazar etmeyelim diye. İnsanların aklının alamayacağı kadar güzel, eşsiz bir şeydi yaşadığımız. Hayatın en tahammül edilemez anında yanındaydım, günlerce evden çıkmadığım zamanlarda zorla kolumdan tutup beni dışarı çıkaran o oldu. Geçirdiğim sinir krizlerinde beni o topladı kaldırımlardan. Ölümlerde yanındaydım, ölüm haberlerinde, doğum sevinçlerinde, bebek patiklerinde.. En salak kararlardan o döndürdü beni, kimseye söylenmezleri konuştuk, kendimize söylemeye korktuklarımızı birbirimize söyledik dost acı söyler diye, kendimize beğendiğimizi birbirimize yakıştırdık, kıskandıksa da açıkça söyledik, sarılıp ağladık, karnımıza ağrılar girene kadar güldük, kimsenin tahammül etmediği zamanlarda birbirimize katlandık, birbirimizin hatalarını düzelttik, yanlıştan doğruya çektik, en çılgın işleri yapmak için birbirimize gaz verdik, çoğu zaman düşüncemiz farklıydı ama saygı göstermeyi bildik, birlikte şımardık, birlikte kaybettik, birlikte başardık, birlikte aşık olduk, birlikte hayaller kurduk, birlikte yaşadık onca şeyi..

Sonra.. 2008 yazı başında.. döndüm Ankara'ya.. Almanya'ya yanıma gelmek için pasaport çıkarttıracaktı, emniyet müdürlüğüne gitmesi gerekiyordu o yüzden. Onyıllardır Almanya'da yaşayan ablasını ziyaret etmek aklının ucundan bile geçmemişken benimle gezmeye gelecekti, binbir evrak kağıt kürek işi vardı.. Ankara'ya geldiğim günün gecesi yola çıkmam gerekiyordu, ama en azından Zerrincimi azcık göreyim diye onunla birlikte Ostim'e gitmiştim, öğleden sonra da eve geçecektim. Mesajlaştık buluşalım diye, öğlen gibi ancak gelebilirim, o saate kadar sen işlerini hallet dedim, tamam dedi. Öğlen tam 12'de mesaj attı hadi buluşalım diye, benim Ostim'den çıkmam, metroyla eve gelmem ancak 3-4'ü bulur sen de zaten ancak halledersin işini, Emniyet kalabalık olur dedim, iyi dedi. 3,5'tu Ostim'den çıkabildiğimde ama araba vardı altımda, telefon ettim nerde olduğunu öğrenmek için, uygunsa yol üstünden bi yerden onu almak için. Açmadı. Eve gittim, 4,5 civarıydı, yeniden telefon ettim, açmadı.. Emniyet Müdürlüğü'nün adına bakınca emniyetli bir yer gibi geliyordur kulağa belki ama Kayseri'deki olaydan sonra bana her yer emniyetsiz artık, defalarca aramama rağmen açmayınca korktum, gidip o civarda arasam diye düşündüm ama çok saçma olacaktı, evde oturdum bekledim. Onca zamandan sonra eve dönünce de tüm aile de bizde toplanmıştı tabii, herkes benim gözümün içine bakıyor, bense telefona. Kaç kez aradım bilmiyorum, saat 9 olmuştu artık, deliye döndüm, korkudan napıcağımı şaşırdım, polisi mi aramalıydım? Saat 10 oldu, evini aradım sonunda, Witchie'ye gidiyorum gidip başka arkadaşlarına gittiği olurdu bazen o yüzden fazla da sorgulayamadım ama aradım yine de, evde yok dedi annesi. Halbuki öyle kolay kolay eve geç gidebilen birisi de değildi.. Defalarca aradım, artık telefonu açıyordu ama ses gelmeden kapanıyordu. Kaçırılmış mıydı, başına bi iş mi gelmişti, buz dolu bi küvetin içinde böbrekleri çalınmış bi halde mi bulmuştu kendisini? Aklım başımdan gitti, o kadar çaresizdim ki! Onca yıldır hiç böyle bişiy olmamıştı. 10,5'da yeniden aradım evi, halası çıktı, burda veriyim dedi, sesini duyunca öyle bi boşaldı ki sinirlerim tüm vücudum titremeye başladı, çok şükür sağdı, salamdı, sesi de çok iyi olmasa da yine de iyi geliyordu. Ne oldu dedim, neden açmadın? Meşguldüm dedi. Nasıl yani dedim, basbayaa işim vardı işte açmadım dedi. İnanamadım, salaklaştım, kapattık telefonu, 11,5daki otobüse yetişmek için yola çıktık, damla damla aktı içimdeki acı, üzüntü, kırgınlık, sevgi, ne varsa artık... 2 gün sonra dağın başından telefon ettim yine ben, dayanamadım, nooldu dedim bi anlat hele, Zerrin'e vakit ayırdın da bana ayırmadığın için kızdım sana, kıskandım dedi, arkadaşlarıyla buluşmuş sonra da, emniyetteki işi de 15 dk bile sürmemiş. Affettik bi şekilde birbirimizi. Kimkimi affetti onu da bilemedim ama affettik işte. 16 Ağustos'ta bir haftasonu için İstanbul'a gitmiştim, giderken msj attım, arayamıyodur belki diye çaldırdım falan ama.. en son.. parçalı ay tutulmasının olduğu geceydi... Birçok tanıdığım bu tür olaylarda kendilerine haber vermemi isterler hep, bu gece ay tutulması var senin pek ilgini çekmez ama istersen bi ara bi bak, diye bir mesaj attım, cevap yazmadı. Kontoru yoktur her zamanki gibi diye düşündüm. Daha sonra msn'de gördüm, daha sonra dediğim de en az bir-iki ay sonra, neden cevap vermedin ki dedim, kontorum yoktu demesini bekliyodum ama... neyse daha bi dolu detay var tabii ki de anlatamıycam işte şöyle oldu sonrası, aynen history kaydı, a hatta bi de tarih:

20.09.2008
wos: kız nerelerdesin sen ya
- ılgazdayım yaa:)
wos: e iyi de insan bi zahmet bi mesaja cvp yazar bari
wos: ama akıllandım bu defa meraklanmadım işte
- neye msj atıcam ??
Wos: en az 5 tane sms attım sana yaa
- ne ayzdın??
- :S
- telsımemı attın
wos: hatta sms lerim iletilmiyo mu diye başkalarına da atıp kontrol ettim bi de
wos: ne bilyim işte hep hangisiydiyse kullandığımız sen burdayken ona attım
- ne yazdın meselaa
- bı tek
- ayü
- tutulması geldı baska bı sey yok
wos: en son ay tutulmasını yolladım işte
wos: ee ona neden cvp yazmadın peki?
wos: hadi öncekiler ulaşmadı diyelim
- nıye yazım kı
- bak demıssın
- ben zaten bakmayacaktım:D
wos: peki
- ii

konuşma böyle bitti, sonra da birbirimizi görünce msn'de vs. ne o yazdı bana bi selam, ne ben ona. Silmedik, engellemedik, facebook zıkkımı da durdu öylece... Sonra Bonn'a geldim ben, biliyordu yolculuk vaktimi, bi güle güle bile demedi, ben de demedim gidiyorum diye. Yılbaşında yine geldim, bi umut dedim belki arar mı acaba, aramadı, canı sağ olsun dedim, biz yine bi ara biraraya geliriz böyle anlamsız sebep mi olur durduk yere dedim, dedim, dedim, hep dedim işte... her zamanki salaklığımla dedim de dedim.. kendim kurdum kendim inandım kendim konuştum kendim dinledim. Bugün baktım silmiş facebook'tan. Nedenini de biliyorum, çok kıskandığı başka bi kızla samimi oldum diye =))) kızlar böyle işte. Bu yüzden en fazla 1 tane samimi kız arkadaşım olabiliyor benim. Şimdi böyle yazınca facebook sanki hayatımızın çok mühim bir parçasıymış gibi işi trajikomik hale getiriyor ama iletişiyoruz işte bi şekilde, eskiden telgraf neyse şimdi de facebook, msn, o! Benim suçum mu bugünlerde posta güvercinlerinin rağbet görmemesi? Neyse işte, baktım silmiş, ama az biraz tanıyosam sevgilisinin hesabından falan bakıyodu ben ne haldeyim diye, bu sefer de ben sildim ne kadar ortak kimse varsa. Hadi bakalım! Dostluk her zaman karşındakinin senin nazını çekmesi değil, her zaman dibine kadar şımarmak değil, her zaman sınırları zorlamak, her zaman bakalım beni seviyor mu testleri yapmak değil... Çok seviyorum, hem de çok! Şimdi arasa da aptalca bi neden söylese, en az o günkü gibi çok severim yine onu, ama o gururludur yapmaz, ayrı mesele. Ha ben mi? Ben dostluğu gururdan üstün tutacak kadar çok kere hiç gereksiz yere alttan aldım hatta özür de diledim ama dostluk, yeri geldiğinde inatla sabredip hatasını görmesini beklemektir... Kim bilir belki 15 yıl sonra bir yerde karşılaştığımızda sımsıkı sarılırız, o yine bir açıklama yapmaz tüm bu nedensizliklerine ve ben yine deli gibi sevmeye devam ederim onu... Kırgındım zaten ama bi kez daha kırıldı kalbim şimdi... Olmadı be kanka!

2 yorum:

  1. bir solukta okudum canim ne kadar güzel duygulu yazmissin.

    benim buraya gelirken 4 tane cok yakin oldugum arkadasim vardi.
    ben gelirken buraya annemden daha cok aglamislardi.
    saniyodum ki hep böyle kalicak hicbir sey dagilip bozulmayacak.
    olmuyomus iste.
    ilk iki arkadasimla görüsmeyi keseli bir bucuk sene oldu. ben istanbul'a gitmistim ve bana hic zaman ayirmamislardi görüstügümüzde sanki ben onlari zorluyormus gibiydim. ben tahammülsüzüm. siler atarim yalniz kalicak olsam bile ugrasamam. öyle yaptim mesaj yazdim. görüsmedik. sonra biri birgün msne gelip cocukluk ettik özür dilerim diye zirvaladi. ama benim icin artik bitmisti cok üzgünüm. digerinin kalbini görebilmek icin tek bir olay yeterli. hic ummazdim bitecegini

    sonra diger arkadasim cocukluk arkadasim zaten. herkesin üstünde tuttugum kisi. herkes beni birakip gider ama o gitmez aramizdaki bag cok kuvvetli. ama bu sene görüsemedik hic cünkü o istanbul'da degildi. ben dönmeden bir gün önce döndü ve görüsmeye karar verdik. bulustuk ve ben bi baktim yaninda bir de baska arkadasini getirmis. kiskanclikla en ufak bir alakasi yok bunun. sadece incitici birsey. görüsememissin aylarca ve ilk bulusmada beraberinde bir arkadasini getiriyor.
    ama onu silip atamadim, kiyamadim cünkü cocuklugumu silmis olacaktim.

    bir digeri de benim onlar da kaldigim geceyi msnde sevgilisiyle gecirdi.
    buna ne denir ki bilmiyorum. ama onu acisindan da hicbir sey eskisi gibi olmayacak bir daha. ben yapilan bir hatayi görmezlikten gelemem cünkü ben eninde sonunda dönüp buraya gelecektim.
    arkadaslik cok ince bir cizgi benim icin. en ufak hatada silip atmasi zor degil aci cekiyor olsam bile.

    benimkiler de senin bu hikayene cok benziyor ama sadece konumlarimiz farkli witchiem.

    YanıtlaSil
  2. Bilmem ki... affedebiliyorum bi şekilde. Çok yüksek bir affetme sınırım var benim, ki hep bu yakıyor zaten canımı. Ama bir nokta da var ki, oraya geldikten sonra dönüşüm olmuyor işte. Ya ölümüne iyi ya hiç umursamaz oluyorum ben, ne kötü ki ortası yok. İşin garibi şu ki insanları uyarıyorum bi de; bak kalbimi kırıyorsun, ben de seni affediyorum ama salaklığımdan değil sevgimden, beni enayi yerine koyma, sonra siler atarım, diyince çok palavra gibi geliyor insanlara. Sonra inadında balyozlar indirmeye devam ettikçe onlar kalbime, bir gün çatlıyor sabır taşım, o hızla kaldırdıkları balyozlardan biri boşa geliyor, tepetaklak oluyorlar, inanamıyorlar... Şimdi yine öyle işte.. Benim sınırım dolmadı ki hala bu kıza, o kadar çok sevmişim işte, şimdi gelse ben yine kocaman açarım kollarımı... ama sanırım bu son olur... baksana artık haksız da olsa, aman o gurur yapar şimdi ben adım atıyım, deme faslını geçmişim bile...

    İşte bu kadar tavizin tek nedeni; silişlerin geri dönüşünün olmaması...

    YanıtlaSil

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.