19 Ekim 2008 Pazar

Bilimadamı(*) dediğin ... (-I)




Kimya biliminin dehası Lavoisier’nin, asıl eğitimi hukukmuş ve Paris Barosu’na kayıtlı bir avukattı. Bilimsel gözlem ve yorum üzerine yaptığı konuşmaları ile ünü bütün dünyaya yayıldı. Kimya bilimini reddeden yobazların kafasını gösterip “Bu kelleler hiçbir şeye yaramaz” dediği için tutuklandı; aynı gün yargılanıp ölüme mahkum edildi. Lavoisier, matematikçi Lagrange’i çağırdı.

Gerçek ve gerçekten de kullanılmış bir giyotin!!!

“Kellem giyotinden sepete düştüğünde gözlerime bak; eğer iki kere kırpıyorsam bil ki, insan kafası kesildikten sonra bir süre daha beyninin düşünmekte olduğunu anlarız.” Lavoisier’nin kafası kesildikten sonra sepete düştü ve gülerek iki kere göz kırptı.
Matematikçi Lagrange diyor ki, “Lavoisier’nin son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir. Ama o yobaz kafalar üfunet üretmek için asırlarca karanlıkta sürünecekler…”*

Geçtiğimiz günlerde bana forward edilen bir e-posta olduğu için internette biraz aradım kaynağını bulmak için ama nafile… Böylesi bir hikayenin uydurma olacağını zannetmiyorum ama her zaman için kaynak belirtilmesi taraftarıyım… Onu ararken bunu buldum bir de:

“1794′de solunum üzerinde deneylerini yapmakta olduğu bir sırada, Lavoisier Devrim Mahkemesi önüne çağrılır. İki suçlamaya hedef olmuştur:

1. devrim karşıtı olarak karalanan aristokrasiyle ilişkisi;
2. vergi toplamada yolsuzluk (Lavoisier topladığı vergilerin küçük bir bölümünü laboratuvar deneyleri için harcamıştı).

Lavoisier’i kurtarmak için dostları mahkemeye koşmuştu, ama tanık olarak bile dinlenmemişlerdi. “Yurttaş Lavoisier’in çalışmalarıyla Fransa’ya onur sağlayan büyük bir bilgin olduğunda hepimiz birleşiyor, bağışlanmasını diliyoruz,” dilekçesiyle başvuran günün seçkin bilim adamlarına yargıcın verdiği yanıt kesin ve çarpıcıdır: “Cumhuriyet’in bilginlere ihtiyacı yoktur!” Galileo yaşamının son on yılını Engizisyon’un göz hapsinde geçirmişti. Lavoisier’in sonu daha acıklı olur: elli bir yaşında iken “devrim” adına kafası giyotinle uçurulur. Lavoisier, boynunun vurulmasını beklerken kitap okuyordur. Cellat, onu giyotine götürmek için yanına geldiğinde, Lavoisier, nerede kaldığını unutmamak için okuduğu kitabın arasına bir kitap ayracı koymuştur.”**

Hani olur da kimdi bu Lavoisier diye de aklına takılan olursa diye Lavoisier’in adıyla da anılan ama daha çok kütlenin korunumu olarak bilinen kanunu hatırlayalım:

“Kütlenin korunumu kanunu, zaman zaman Lomonosov-Lavoisier kanunu olarak da adlandırılan, kapalı bir sistemde var olan çevrimler ve işlemler ne olursa olsun, kütlenin sabit kalacağını belirten kanundur. Denk bir ifadeyle açıklamak gerekirse kütlenin durumu yeniden düzenlenebilir fakat kütle yaratılamaz veya yok edilemez. Böylece, kapalı bir sistem dahilindeki her türlü kimyasal tepkime ve proseste tepkenlerin (yani reaktantların) kütlesi, ürünlerin kütlesine eşit olmalıdır.”***

* Bilimadamı=biliminsanı=bilimkadını = Bilimin ne adamı ne kadını olur, bazı kalıpların nasıl gelmişse öyle gitmesinde bir sakınca görmüyorum, feministlik yapmanın alemi yok bilimden bahsederken. Bu demek değil ki kadınlar dayak yesin, aptal saptal törelerin kurbanı olsun (sadece Anadolu’da değil, Uzak Doğu’da, orda burda şurda…) vs. vs. vs. … Ama bunu kadına indirgemenin, kadınla sınırlamanın anlamını göremiyorum ben. İnsan olan hiçkimse haketmediği davranışlara maruz kalmasın, yapmak istemediği şeyleri yapmaya zorlanmasın, insanca yaşama hakkı elinden alınmasın… Özgürlük iki bacak arasında olan birşey değil, akıl gibi, duygu gibi, zeka gibi, birçok şey gibi…bu nedenle kadına indirgenmesi çok anlamsız geliyor bana. “Bilimadamı”ysa bilimadamı, “adam gibi adam”sa adam gibi adam, “adam ol!”sa adam ol…ne ise o! Ben öyle diyorum.


** http://tr.wikipedia.org/wiki/Antoine_Lavoisier & Bilimin Öncüleri (Cemal Yıldırım), TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları

***http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCtlenin_Korunumu_Yasas%C4%B1

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.