uni-bonn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uni-bonn etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mart 2009 Pazar

Süper!

Kuasarlar ve mikrokuasarlar sınav sonucu açıklanmış: 1,7 !!! Yazılı sınavda bildiğim halde aklıma gelmediği için yazamadığım şeyler oldu. Kadın tüm dönem anlattığı üç ana konu başlığını soru olarak yazıp verince tabii kaç sayfa yazarsan yaz hep bişiyler eksik kalıyor. O yüzden çok emin değildim alacağım nottan, 4 le geçmektense bıraksa da sözlüye girip yüksek bi notla geçsem diyodum ki bugün bi baktım internetten, 1,7 almışım. 1,7 iyi mi diyenler için açıklama: en yüksek not 1, geçmek için gerekli en düşük not 4, kalmışsan 5 almışsındır. Bu biraz yıldızların parlaklık sistemine benziyor. Bir yıldız ne kadar parlaksa o kadar küçük bir değerde oluyor. Parlaklık birimine de "kadir" adı veriliyor türkçede. Mesela Güneş -26,73 kadir; dolunay -12,6 kadir; şehir ışıkları tarafından katledilmiş bir gökyüzüne baktığınızda görebildiğiniz nadir yıldızlar genellikle -1, 0 veya 1 kadir ama ışık kirliliğinden uzak bir yerde kafanızı kaldırdığınızda görebileceğiniz en sönük yıldız 6. kadirden, ki zaten o zaman Samanyolu sizi çoktan büyülemiş olacaktır.

Gökyüzüne ilgisi olanlar belki duymuşlardır, her ne kadar Mart ayı itibariyle artık erken batıyor olsa da, Orion en ilgi çeken, en sevilen ve aslında gökyüzünde en kolay bulunan takımyıldızlardan. Özellikle takımın ortasındaki üçlüden kolaylıkla bulabilirsiniz, ki biz buna Orion'un(diğer adıyla Avcı'nın) kemeri diyoruz; buyrun size bir de tüm acemiliğimle kendi çektiğim bir fotoğraf; soldaki bina da bizim yurt binası, diğer adıyla TLH: Theodor Litt Haus.

Tamam tamam daha güzeli burda işte:
Ama yine benim çektiğimdekini (üstüne tıklayıp büyük görüntüye baktığınızda) görmeye çalışsanız iyi olur, keza şehir ışıkları arasında sizin de daha iyi bişiy görebileceğinizi hiç sanmıyorum, hıh!

Ha bi de unutmadan, bu günlerde Güneş batar batmaz o gördüğünüz cıbıl cıbıl parlayan şey kutup yıldızı falan değil; onu nasıl bulursunuz, derdi nedir ne değildir bi ara anlatırım ama şu sıralar batı yönünde gördüğünüz ve kısa bir zaman içinde batan sevgili arkadaşımız Venüs! Hepinize selamı varmış, öyle dedi, olur da bi akşam başınızı kaldırıp onunla göz göze gelirseniz, etrafınızdakilere çaktırmadan bi göz kırpsanız yetermiş, bunu da size iletmemi istedi :)

16 Şubat 2009 Pazartesi

Ayh! Daraldım!

-Kuasarlar dersimi çok seviyorum, ona çalışmayı da çok seviyorum, hatta karar verdim ki kredisine ihtiyacım olmadığı halde sınavına da giricem sırf zevkine :) Hem ortalamam da yükselir bi zahmet.

- Kendi kendime yemek yapmayı hiç sevmiyorum ama yemeğe bi misafirim olsa en süperinden döktürüyorum resmen.

- Zaten bi tabak yemeği bile bitiremez oldum. En gıcık olduğum kız tipidir öyle tabağındakini bitiremeyen mıymıymıy, allahım ben öyle olmıyım nooluuuuuur.

- Son 2 aydır sanırım, ya da işte geldiğimden beri ne kadar olduysa, mutfağın kabusu oldum resmen. Eskiden temizlik yapan, bulaşık yıkayan eden hatun ben değilim sanki, geldiğimden beri 3 kere yemek yaktım, ama öyle böyle değil, tencere tavalar kullanılamaz hale geldi; elime ne alsam düşürüp etrafa saçar oldum; he bi de etrafa dökmeyi becerdiğim meyve pürelerim var ki temizlemesi tam bir kabus, zaten dökülenleri sildiğim bezde de kırmızı kırmızı leke kaldı.

- Bıraksalar aylarca odadan çıkmadan yaşayabileceğime inanıyorum. Hani sırf gıda alışverişi için çıkar mıyım acaba diyorum ama yok onu da yapmam, nasıl olsa hazır çorbalarım, pudinglerim ve tang'lerim bana aylarca yeter, zaten çok bişiy de yemiyorum.

- Yarın Ruxy'i karşılamak için havaalanına gidicem ama hiç canım istemiyor. Hayır kız benim gibi bi dolu eşya ile gelip giden bi tip olsa tamam diycem ama zaten eli boş gelecek neden gidip karşılıyorum anlamadım. Bi anda aşırı samimiyete gelemiyo muyum nedir, ben de bilmiyırum. Belki de yeni insanlar sokmak istemiyorumdur hayatıma, mevcutlar yeterince can sıkıyor zaten.

- Bloga da aklıma ne eserse yazmaya karar verdim, sansür falan yok artık, resti çekiyorum, yakıştıramayan okumasın, bu konuda eleştiriye de hiç açık değilim. Biz seninle ilgili bu kadar detay bilmek istemiyoruz deme hakkınız sonsuzdur, o nedenle uyarıyım dedim, bu andan itibaren bi daha "ay yayınlasam mı yayınlamasam mı" ukalalığı/şımarıklığı, her ne ise işte onu bi daha yapmıycam.

- Yediğim meyve püresinin içinden cam kırığı çıktı, bi saattir takır tukur çiğnediğim şeyler minik böğürtlen taneleri değil de cam kırıklarıysa artık içimde cam kırıkları var, ne güzel değil mi?!

- Nil'in evlenmek gerek şarkısı çok süper, az önce last fm çalınca bi kez daha taktir ettim.

- Facebook'ta tanımadığım biri eklemiş beni;
WOS: "isim çok tanıdık geliyo ama çıkartamadım... zaten tanışıyor olsak benim almanca bilmediğimi bilirdin gibi sanki bi de ?!!?"


El cevap: "yok tanışmıyoruz zaten arkadaş bulucudan ekledim sizi erciyes demi okuonuz?"


e bişiy yazmadım ben de, ignore ettim sevgili arkadaşlık talebini. ve fakat;

El mesaj: "kızdınız mı?"

WOS: "Hayır kızmadım, sadece ben facebook'u yeni insanlarla tanışmak için kullanmıyorum. Size iyi günler."


Mesaj: "kusura bakmayın lütfen bende onun için kullanmıyorum ama canım sıkıldı taradım şöyle bi ama rahatsız ettim ise özür dilerim tekrar kusura bakmayın"


WOS:"yok gerçekten önemli değil, iyi günler.."

Mesaj!!!: "size de iyi günler sizde bir gün sıkılırsanız yazın bana çünkü şu ara ben çok sıkılıorum iyi günler..."

Ya sabır allahım ya sabııırrrr! Eşşek kadar da yazıyo yani "asabiyim!" diye, hala daha ne dadanıyosun be adam!!



Asabiyim, var mı ulan itirazı olan! Heeeyyyttt!

15 Ocak 2009 Perşembe

Üç boş beyaz zarf ?

Onca zaman uğraşıp sonunda Tr'deyken Gökhan'la çözdüğümüz Sextractor sorunsalı şimdi vb kodları olarak devam ediyor. Vb kodlarını yazmakta sorun yok da, uzun zamandır (yaklaşık 4 yıl) bu işlerle ilgilenmeyince unutmuşum tabii, haftasonu oturup onu halledicem ama önce Dr.Erben'e bi sorayım hele dedim, tüm haftasonu bunla uğraştıktan sonra adam buna gerek yoktu derse çok sinirlenirim. Bugün gittim yanına, adam benden hala geçen dönem yaptığım analizleri istiyor. E yaptık onları dedim, yok yapmadın dedi, allahtan yanımdaydı önceki rapor da çıkardım gösterdim, "yapmadımsa bu ne ulan dümbük?" bakışı attım bi de adama, utandı tabii gerzek, ha evet yapmışız ama bu şimdi yaptıklarını neden yapıyosun ki, dedi. Şaka gibi yaa, adam benden tonlarca analiz istiyo sonra da unutuyo istediklerini, allah bilir onu unuttuğu için bana aptal muamelesi yapmaya çalışmıştı mailinde "iki satırlık analiz istedik hala bitiremedin" tavrı vardı çünkü. Neyse, şimdi istediği analizleri niye istediğini hatırlattım şapşal adama, sonunda hatırladı anladı da yarım saat öncesinde başladığım noktaya gelebildi. Geçen sefer verdiği formüldeki eksileri artı olarak anlattı bu defa. E hani eksiydi bunlar dedim, farketmez dedi, sonra bi kaç işlem yaptı benim bulduğum sayıları kontrol etmek için ama sayılar tutmadı tabii, adama artı ile eksinin farkettiğini anlatamadım da sonunda excel'i açıp gösterdim, "bak şimdi eksi işareti kullanarak yapıyoruz işlemleri...böyle çıkıyo; şimdi artı kullanıyoruz ve senin bulduğunla aynı buluyoruz, yani eksi ile artı böyle garip(!!) bir değişiklik yaratıyor, formül eksi ile mi olacak artı ile mi" diyince "e artı yap o zaman formülün yanlışmış senin" dedi bana. formülün yanlışmış dedi yaa! Hasbinallaaah! İyi tamam dedim benim formülüm yanlış, şimdi ben gidiyim de yapıyım şu işlemleri bitsin bi an önce, tam kapıdan çıkıcam yine sordu, tezini kimle yapacağın belli mi?. Bu beşinci soruşu, belki de altıncı artık bilemiyorum. Benimle çalışmak isteyip de çalışamayanların içine bi oturuyo ki bu durum hayrete şayan bi vaziyet yani. Umarım bu adam diğeri gibi başıma işler açmaz da ya benimsin ya toprağın edebiyatına girmeyiz. Hadi hayırlısı.

Neyse efenim, ordan çıktım alışverişe gittim, iki haftadır inatla kahvaltılık almıycam diye direniyodum ama aldım sonunda. Bu lanet ülke ne kadar pahallı yarabbim yaa! Her seferinde sinirden kuduruyorum! İşin kötüsü bu ay normaldekinden de feci sıkı olmam gerek, Şubat'ın 10'unda viz uzatma işlemleri için para göstermem gerekecek bankada, tabii kalırsa.

Alışverişi de yaptık, odamıza geldik, kapıyı açtım, koşar adım elimdekileri yatağa bıraktım, üstümü çıkarıp fırlattım sandalyenin üstüne, anahtarı kapıya takmak için geri dönünce gördüm ki yerde beyaz bi zarf. Eğilip aldınca anladım ki bi zarf değil üç zarf, en üsttekine girince basmışım bi güzel, ayakizim var üstünde, ama zarfların içleri boş. Çok da güzel davetiye zarfı kılıklı şeyler, anlamadım ne olduğunu. Bi zamanlar, bana platonik aşık olan çocuğun postakutuma bırakacağı isimsiz postaları beklerdim dört gözle, ha böyle bi çocuk yoktu o ayrı mesele :))) şimdi kafam karıştı, artık var ve içi boş beyaz zarflarla bana bişiyler mi anlatmaya çalışıyor yoksa? Yok canım! E ne bunlar peki? Anlayan varsa beri gelsin..

17 Aralık 2008 Çarşamba

Kısa kısa ...


* İbrahim hoca ile seminer gününü kararlaştırdık sonunda, benim istediğim güne tamam dedi ve sunumun başlığını sordu! Anacım daha iki satır okumadım ki? Ben o konuya en son 3 sene önce bakmıştım, rezalet!!! Hemen bişiyler okumaya başladım! En sevdiğim iş bu yaa! Ders yok bişiy yok, araştır, oku, öğren, kodunu yaz, analizini yap, olmasın bi daha yap, yine olmasın sinirlen kudur ama yine yap. Allah'ım sonunda sevdiğim kısma sıra geldi!!!

* Artık burdakiler de benim mükemmelliyetçi bir uyuz cadı olduğuma kanaat getirdiler. Tamam mükemmelliyetçi olduğum doğru ama bunu insanlara nasıl böyle itici bir şekilde yansıttığımı hiç bilmiyorum. Nasıl yapıyorum ya nasıl? Geçen akşam yaptığımız Christmas partisinde birisi Felix'e "her gün için kötü şakalar" adında abuk bi kitap almış, o gün için yazılan şey de "en iyiyi yapmaya çalışan insanlar aslında en kötülerdir" gibi bişiy, Erik atladı hemen, bak bu sensin diye. Gerçi o bunu demeden 15dk önce ona bi fırça kaymıştım o yüzden olabilir ama canım sıkıldı yine de. Kalbim kırıldı desem daha doğru sanırım..

* Pazar günü kalkıyor uçağım ama keşke daha erkene alsaymışım diye pişman oldum. Raquel bugün gidiyo, Elena yarın gidiyo, ben iyice yalnız kalıcam burda. Aslında kafasını kullanan bi cadı olsam bundan istifade edip oturup seminerimi hazırlarım ama bakalım, görücez...

* Köln'e gitmeyi çok istiyorum şu weinachtsmarkt meselesi orda nasıl acaba? Ama Elena yarın yola çıkcağı için bugün valiz toplıycak muhtemelen o yüzden bu akşam gidemeyiz, sonraki akşamlarda da gitmek istersem burdaki oğlanlardan birini almam gerekecek yanıma, bakıcaz bakalım...

* İbrahim hoca bi anda bana seminer başlığımı sormasa bugünkü niyetim fotoğraf makinamı alıp biraz daha Christmas fotoğrafı çekmekti ama sanırım öğleden sonraya erteyicem o işi.

* Kendimi mutlu etmek için, en sona sakladığım işi yaptım ptesi günü ama o bile mutlu etmedi beni. 2009 ajandamı aldım kendime, ama o kadar uyuzum ki içine adımı yazmak bile gelmiyor içimden. Bugün çıktığımda masa takvimimi de alırım belki. Tüm neşem kaçtı gitti bi yere, şeytan aldı götürdüyse satamadan getirir umarım tez vakitte.

* Odamı hep severdim de son aylarda çok daha fazla sever oldum. Hiç dışarı çıkmadan günlerce burda yaşayabilirim sanırım.

* Şu örgüyü bitirirsem, Cumartesi günü doğumgünü olan bi arkadaşım var ona hediye etmeyi planlıyorum. Böylece o kadar da yakından tanımadığım birisine hediye alma stresinden kurtulmuş olucam ve hediyesini sevmese bile el emeği olduğu için birazcık sevecek her halükarda, böylece yırtmış olucam.

* Gözlemsel Astronomi dersinin ödevi hala duruyor, üniversitenin sistemine girip de beni bırakmışlar mı naapmışlar bakmak bile istemiyorum. Nasıl olsa o dersi geçmek zorundayım er ya da geç. Tr'ye gelince Gökhan'ın yakasına yapışıp Sextractor sorunlarımı halledersem süper olacak ama buna özel bir gün ayarlamam gerek.

* Anneannem çam ağacımızı atımış =( çok üzüldüm duyunca ama onu üzmemek için bişiy demedim. Sadece yenisini isterdim diye tutturdum o da tamam alırız sen gelince dedi. Ama benim planım ptesi günü Haydut ve Eşkiya ile birlikte evi süsleyip ertesi gün Kayseri'ye gitmekti. Bu durumda geldiğim gün hemen alışveriş fasılları gircek devreye.. Of alışveriş kusucam artık! Belki Eşkiya'yı gönderirim almaya, ya da yakınlarda bi yerde varsa ilk bulduğumuzu alırız artık. Bu ev süslemesi faslı bile heycan vermiyor bana bu günlerde. Halbuki gereksiz yere burda bulduğum güzel süsleri bile aldım evde asıcam diye. Of neler oldu bana yaa...

* Şimdilik böyle, seminerin en azından başlığını bulup, Ferhat Hocama haber verip İbrahim hocaya iletmem gerek. Sonra çıkıp fotoğraf çekebilirim, hatta belki akşamı beklemeden Köln'e giderim.

* Aaaaa, çamaşır yıkamam gerek, unuttum yine!

7 Kasım 2008 Cuma

Recently

Nowadays i'm trying to organize myself.

First of all i started to study Cosmology and it's going fine...

Yesterday morning i talked to Maria about my thesis and she wants me to join her new project in VLBI and also wants me to do the observations. Surely I was screaming when i heard of it. But i'm trying to stay calm till we sign the contract. We'll go to the director of MPIfR this Thursday.

Again yesterday, even i tried not to, i bought a nice book; "Speeches that changed the world". I also found The Shock Doctrine but didn't buy yet. I'm thinking to order from amazon.de.

After i had my morning jogging this morning, we had a nice brunch together with Elena and now i should run to catch the bus!

4 Kasım 2008 Salı

To Do List


- Optical Observations dersinin lüzumsuz projesi için Sextractor'un çıkardığı sorunu çözmem gerek. Sonrasında da bi dolu grafik yorum işi beni bekliyor. Tam bir hammallık, düşündükçe bile sinirlerim bozuluyor. Tolgam, Gökhan ve Sinan'ın yardımlarıyla bişiyler yapmaya çalışıyorum ama bakalım ne kadar ilerleyebilicez. Sonunda "süren doldu, çok geç kaldın, biz de senin dersten kalmana karar verdik" deseler nasıl da sevinicem. Gelecek dönem belki bi kaç kişi daha alır dersi de adam gibi bi final yaparlar umudundayım.

- AQM ödevini ilk hafta yaptığım halde temize çekemediğim için vermemiştim, geçen hafta hiç bakmadım bile. Bu hafta artık kendimi toparlayıp dersi tekrar edip ödevi de yapmam gerek.

- Cosmology ödevini yapmadığım gibi uygulamasına da girmedim cuma günü. Şimdi ona çalışmaya çalışıyorum =/ Bu dönemin en keyifli derslerinden birisi aslında benim için ama gözüm yatakta birazcık uyusam diye. 1 haftadır koşuya çıkmadığım için öyle zinde kalkmıyorum. Bi de Cuma'dan beri erken kalkma özelliğimi de kaybettim, sabah 5'de yatınca insan ertesi gün erken kalkamıyor haliyle.

- Nuclear Phys. ödevlerini en azından ingilizceye tercüme edeceklerdi benim için. Ama ne asistandan ses seda var ne de dersin sitesinde bir uyarı. Asistana bi fırça maili atmam gerek...

- Vereceğimiz proje önerisi için örnek dosyaları okumam ve kendimizine uygun bi tane hazırlamam gerek. Kasım sonuna kadar süremiz var ama ne kadar erken halledersek o kadar iyi.

- Max Planck Inst. director'ı beni görmek istemiş tezimle ilgili olarak amam bu hafta izindeymiş, gelecek hafta unutmadan onu halletmem gerek mutlakaç.Bakalım erken başlamama izin verecekler mi... Vermezlerse 1 aydan fazla kalabiliyorum Türkiye'de, verirlerse de tezime erken başlamış olduğum için iyi olacak. Her iki durum da kabulüm =)

- Aralık'ta TR'ye gidince seminer vermem gerek. Bu sextractor'den bi an önce kurtulup seminerime başlamam gerek. Gerçi az çok hazır gibi ama yine de bakmam gerek yeniden.

- Gökbilim'le ilgili yeni bi proje vardı, bu koşturmaca sırasında ilgilenemedim, onunla ilgilenmek istiyorum en kısa zamanda yeniden.

- Ece bir kitaptan bahsetmiş kıyısında, Müge İplikçi'nin Kaf Dağı adlı kitabı. Biraz da The Shock Doctrine (by Naomi Klein) değinmiş. Gerçi baktım da bu isimde iki farklı kitabı var Klein'ın. İkisini de okumak gerek bence. Şimdi "İskambil Kağıtlarının Esrarı"nı okuyorum Tenay'cımın taa bi zaman önceki tavsiyesi üzerine ama bu iki kitabı da edinmem gerek.

28 Ekim 2008 Salı

Over the rainbow!


Uzun zamandır eğlenmediğim kadar çok ve güzel eğlendim dün gece. Gün içindeki mide sorunlarını iki tabak makarna ile hallettim ve sonrasında nasıl oldu bilmiyorum ama şimdi hatırladığım kadarıyla, bi şişe bira, 2 bardak sangria punch, 1 minik şişe beyaz şarap ve sanırım 4 kadeh şampanya içtim. Sabah kalktığımda midem biraz isyanlardaydı ama öğle vakitlerinde bişiyler pişirip atıştırınca sakinleşti. Aç kalmadığı sürece yangın çıkarmaycak sanrım.

Evet geçen dönemin en sıkıntılı son sınavını da verdim çok şükür. Darısı bu dönemdekilere. Sonrasında ver elini Maria! =)

Dün gecenin beni en çok güldüren quote'ı, konu nyedi neyi anlatmaya çalışıyodu bilmiyorum ama "it's something like meouv without me" dedi ve hep birlikte yarım saat iptal olduk gülmekten. Çok güzeldi çok güzel çok güzeldi. TLH'deki en keyifli parti buydu diyebilirim. Tabii bunun nedeni bence diğer katlardaki uyuzlar olmadan bizbize eğlenmemizdi, ve tabii ki kendi çöplüğümüzde olmamız, müziği istediğimiz gibi ayarlamamız etc.

I love the 1st floor family!!! =) Bu parti biraz Alex'in doğumgünü partisi, biraz Phillip'e goodbye partisi biraz da Alex, Rikel, Hauke ve yeni gelen ama adını hala bilmediğim kıza hoş geldiniz partisiydi. Tabii partinin sonunda Alex ve Rikel'i de TLH'deki çiftler kategorisine sokmuş olmamız ayrı bir süpriz oldu =) A bi de Elena birazcık hasta olduğu için pek durmadı bizimle, haberleri bugün yetiştirdik, üzüldü tabii =)))

Parti dedikoduları böyle. Az önce pazar günü Amazon'dan sipariş ettiğim kitaplarım geldi. Hep tapındığım Schaum kitaplarından almış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Umarım umduğum verimi alırım. Dünkü sınav, akşam 7,5 a kadar süren ders ve mide sorunsallarından sonra bugünü tatil ilan ettim. Elena ile tavla oynama planlarımız mevcut, bi de resim yapmayı, kitap okumayı, fotoğraf çekmeyi istiyorum. Ama fotoğraf çekmek için giyinmek falan lazım keza dışarısı buzzzz gibi ve ben biraz tembelim =)

A bi de bugünü ben aslında benim hep bitanecim olan, dostluğun anlamını en iyi bilen dostuma adamak istemiştim, ama sonra bişiyler oldu yazamadım o zaman aklımda olanları. Kısaca, tanıdığım en güzel dosta hediye ediyorum bugünkü tüm mutluluklarımı... Seni çook seviyorum Zerrin'cim!

24 Ekim 2008 Cuma

Verimli gün + kötü haber

Bugünü oldukça verimli geçirdim. Sabah koşuya gittik yine, gerçi koşmak yerine yürüdüm çünkü soğuk hava her ne kadar ayıltsa da insanı ,ciğerlere girince ağrı verebiliyor hastayken. Zaten bir yerden sonra ben oturdum Elena diğer köprüye kadar koştu, ama gelirken beraberinde altın dişli bir Kazak çocuk getirmiş. Önce arkadaşı sandım ama baktım bizimkinin yüzü bi garip, nerden çıktı bu dedim, meğer peşine takılmış. Tabii benim iki terslememle çocuk tabanları yağladı. Bu tür durumlardan sıyırlmayı beceremeyenlere şaşırıyorum...

Yürüyüş sonrası odaya geldiğimde öyle yorgun ve uykulu hissettim ki kendimi, hızlıca Ece'nin bugünkü yazısını okuyup bi de Mr. Rude nette mi diye bakıp hemen yatağa atladım, 11'e kadar uyudum, bi de Kuschel Rock müziklerini dizdim iTunes'a, uyurken dinlediğim müziğin türüne göre değişiyor rüyalarım..tatlı tatlı rüyalar gördüm sabah sabah...

Kalktım derse gittim, hoca CT başlamamış, sinirlendim. Neden bastıra bastıra CT olacak diyip erken başlarlar bilmem, 15 erken gidip sınıfta oturmayı sevmek zorunda mıyım? Grrr! Neyse bikaç duyuru yapmış hoca, arta kalan notları vardı tahtada. Şöyle ki;
Handouts:Tu
online
or @office
Arka sıradakilere sordum, çocuklardan biri tam cevap verecekken yanındaki kız , ki tavrından anlaşılan o ki seviglsi oluyor, atılıp "biz bilmiyoruz" dedi. Böyle uyuzlar bi tek bizim civarlarda var sanırdım, malum bunlar kıskanma özürlü insanlar oldukları için, hem şaşırdım kızın tavrına hem de sinir oldum. Bilmiyoruz diyceğine bari cevabı verseydi, ben zaten doğrudan bir kimseye sormamıştım ki. Uf neyse, anlamadım ne olduğunu, eve gelince baktım dersin web sayfasında da bişiy yok =/ Pazar günü diğerlerinden öğrenirim artık.

Hemen ardından nükleer fizik dersinin uygulamasına girdim. Hem ders hem de ödev soruları almanca olduğu için kuduruyodum ama asistan sonunda kabullendi kendisi için yaptığı tercümeyi bana da göndermeyi. Gelecek haftadan itibaren ben de ödevlerimi yapıcam yani. Asistan Georgia'lıymış, bu ülkeden de geçen hafta Frankfurt'a giderken bizimle gelen Eka sayesinde haberdar oldum, o da Georgia'lıydı. Rusya bu yaz çok feci bi operasyon gerçekleştirmiş bu ülkeye ama detayları araştırıp öğrenmeye vaktim olmadı henüz. Ptesinden sonraya saklıyorum...

Ve günün en sıkıntılı ama bi o kadar da güzel zamanı kozmoloji dersinin uygulaması oldu. Geçen koca bi sene boyunca kendime ne kadar haksızlık ettiğimi anladım. Bu seneki uygulama sınıfımda benim gibi Master öğrencileri var. Onların Bachelor'ı fizik mi astronomi mi bilmiyorum ama Emilio'nun "E bunu nasıl olsa biliyosunuz di mi" dediği konulara benim geçen sene verdiğim tepkileri verdiklerini görünce içim rahatladı. Bir de artık bu konularda da biraz bilgi birikimim olduğu için anlaya anlaya katıldım derse, hem de bugün Emilio'nun yaptığı genel tekrar Ptesi günü gireceğim sınavın konularını içerdiği için çok daha verimli oldu. A bi de dark matter galaksi kütlesinin %70 inden de fazlasını oluşturuyor diyorduk hep ama bugün biraz daha irdeledim de daha iyi yerleşti aklıma ama epeyi çokmuş yahu! Karanlık maranlık ama a3/p2 deki 3 kuvveti alt ediyor bi başına, gizli saklı işler çeviriyo adından da anlaşıldığı üzere.

İnternet dünyasının kişiselleşmesinde büyük rolü olan ve Web 2.0 dünyasının en yoğun şekilde kullanılan internet günlüğü (Weblog, Blog) servisi blogger.com‘a Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği erişim engellendi.

Servisin ana etki alanı blogger.com ile birlikte kullanıcıların günlüklerini yayınladıkları alt etki alanlarını barındıran blogspot.com etki alanına da erişim tüm alt etki alanları ile birlikte engellendi.
(http://www.ntvmsnbc.com/news/463683.asp)

Bu demek oluyor ki Gmail'ınızın reader ayarlarına girip okumak istediğiniz blogger veya blogspot sitesini subscribe etmediğiniz taktirde bu satırları okuyamıyosunuz Türkiye'de... Bilenler bilmeyenlere anlatsın...

19 Ekim 2008 Pazar

Sevindiklerim (11 Ekim 2008)

- Ap.Gal. dersinin hocası, ki koca enstitüde beni anlayan sanırım yegane insan, mail attı sabah ve sınavı 27 Ekim’e erteledi, aksi halde bu çarşamba girecektim. Sırf bu bile bugünü bayram ilan etmem için yetti tabii bana. Bir de, sözlü yapacakmış; umarım üstesinden gelebilirim.
- Sınav tarihi ertelenince acaba Frankfurt Kitap Fuarı‘na gitmesem mi diye düşünmeye başlamıştım, malum vicdanım rahat vermeyebilir diye… ZB de beni “Zaten bir grup yazar protesto edip gitmiyormuş, Ece de gitmez belki diye.” teselli ederken ben gitmeye karar verdim ve biraz araştırdım ki Ece’cim zaten gideceğine dair bir açıklama yapmış bile vakti zamanında. Oh aman bi’ sevindim, çok sevindim.

- Hemen yine aynı zaman diliminde, Bonn’dan Güneş filtresi alması için kendisine yardımcı olduğum bir arkadaşım ilk Güneş fotoğrafını çekmiş ve söz verdiği gibi bana göndermiş.


Ama resmin sağ altına da “Courtesy of WitchieOfStars” yazmış, acayip keyiflendim, anlatmam mümkün değil! (11 yıllık bir leke çevrimine sahip olan Güneş’imizin bu zamanlarda aktivitesinde bir minimum göstermesi ve nadiren leke yakalaybilmemiz açısından ayrıca önemli bir fotoğraf bu.)

- Elena ile alışverişe gittik, pazara uğradık, mandalina ucuzlamış sonunda aldım. 5 tanesi 3 Euro olan şeyin şimdi 20 tanesi 1,5 Euro. Yurda geldiğimden beri kendimi durdurmaya çalışıyorum ama 10 tanesini yedim bile şimdiden. Umarım yarın sabah koşarken sorun yaratmaz.



- Alışverişe gitmişken biraz da gezelim dedik ki merkezde satranç oynayan bir koca grup insan ve bir basketbol takımının ponpon kızları ile karşılaştık, bi’ dolu fotoğraf çektim tabii. En sevindiğim şey ise o kadar zıp zıp zıplayan kızları net çekebilmiş olmam oldu, hem de manuel ayarlarla! Öğreniyorum canım ben bu işi! ;)

Fotoğraf makinemin netlik ayarını yapmak için kullandığım digital zoom tuşu çalışmıyor diye üzülüyordum iki gündür. ‘Acaba servise mi götürsem, burda nasıl olur ki’ diye endişelenirken, tesadüf eseri, bir ayarından o özelliği kapatmış olduğumu fark ettim. Nasıl sevindim, nasıl sevindim! Zaten bir ardalan sevinci üzerine binince, eklenen her yeni sevinç kocaman oldu içimde.

- Nette bir arkadaşımla konuşurken ne zamandır beni rahatsız eden konuşma şeklini sürdürünce dayanamadım, söyledim sonunda. Umarım anladı ve bi daha yapmaz diye umutluyum, içimde tutmak zorunda kalmadığım için mutluyum, bu konuyu onunla düzgünce konuşabildiğimiz için çok daha fazla mutluyum.

- Elena ile The Big Bang Theory izledik, izlerken bi yandan da sarı, pembe, yeşil, mor yıldızlar yaptık kağıttan. Çok sevdim yıldızlarımı ama bi’ dahaki sefere üşenmeyip kağıt kesme aletimle kesicem, daha düzgün olacaklar. Bi’ de iyice çoğaldıkları zaman ben de fotoğraflarını çekip gösteririm sizlere. DeviantArt‘daki fotoğraflardan merak saldım, bu merakın bitişi de öyle olsun bari =)




Bir yerden başlamak gerek anlatmaya (Eylül 2008)

Observational Cosmology’den kaldım! Aslında geçer bir not verebilirlerdi, ama aksine biraz da küstahlık yapıp biraz not dilenmemi ister bir tavır sergilediler, ben de asabileşip “beğenmedinizse bırakın o zaman!” diyince hocaya, bu son kaçınılmazdı tabii. Gördük ki insan her yerde aynı, hep kocaman bir egosu var, doymayı ve nereden besleneceğini bilemeyen arsız bir sokak köpeği gibi… Bir yandan üzüldüm, çünkü beklentiler hep en azından Avrupa'daki biliminsanlarının egolarından biraz daha sıyrılmış olduğu yönündedir ve ben bunun aksini yaşıyorum; diğer yandan da bu durumda olan tek yer Türkiye değilmiş dedim. Ama her zamanki gibi insanlık adına düşününce içim acıyor..

Şöyle bir garipliğim var, nedenini bilmiyorum, geçende Ece’nin kitabını okurken de düşündüğüm bir konuydu bu aslında, bazı olaylar/durumlar kişisel üzüntülerden öte “insanlık” adına düşündürüp üzüyor beni. Yılmaz Yunak’ın kitaplarında değindiği duruma çok benzer bir duygu bu ama ne zaman tarif etmeye kalksam beceremiyorum, yine öyle oldu işte… Çoğu kimsede de olan ama fazla üstüne düşülmeyen bir duygdur belki de bu..

Ağrı’nın Derinliği’ni okurken de düşündüğüm şuydu; küçücükken öğretiliyor bize saçma sapan tekerlemelerle diğer toplumların/ırkların kalleş, domuz, tilki, hain vs. olduğu. Benim okuduğum okulların güzelliğinden midir, yani okul gibi dış etkenlerin yarattığı bir sonuç mudur bende bu tür ırkçı duyguların oluşmamış olması acaba? Ama eğer böyleyse, çocukken vaktimin çoğunu anneannemle geçirdiğime göre onun da etkisinde kalmam gerekmez miydi o zaman? Sevmez ki türkler dışında diğer milletleri pek… Eğer dış etkenler o kadar önemli değilse ne bu bendeki çelişki? Kendi özümden gelen bir peygamberlik mi var bende? Mevlana’lık falan mı? =))) Sanırım gittiğim okul, o zamanlarda kendime rol model seçtiğim insan ve okuduğum kitaplar anneannemden baskın gelmiş sadece bu.

Sadece gözlemsel kozmolojiden kaldığımı yazacaktım…