Araf'ımı aldım, paltomu giydim, nehir kenarına indim, yağmur yağıyor diye yurt binasının çatısı aldına saklanmış bir çift gördüm, biraz duraksayıp devam ettim yoluma, karşıdan karşıya geçtim,nehrin kenarındaki banklardan birine oturdum, bir yudum aldım şarabımdan,kitabımı açtım. Yağmur yağıyor değil, çiseliyor bile denilemez, ara ara damlalar serpildi kitaa ama umursamadım, yıllar sonra o kitabı yeniden elime alıp açar bakarsam o yağmur izlerini görüp bugünü hatırlayacağımı biliyorum..Bir bölüm okudum, hava kararır gibi oldu, parmaklarım üşüdü, kalktım yerimden, nehir kenarında yürüdüm biraz... Nehir kenarındaki yağmur adam geldi...
- Çay mı kahve mi? dedi
- Şarap. dedim
- Termoslu kupada? dedi
- Evet? dedim
- Soğuk sevenlerden olmalısın. dedi
- Soğuk severim aslında ama soğuk değil ne yazık ki, dedim
- O zaman neden termoslu kupa? dedi
- Kadehle buraya inmek hem garip olurdu, hem de insanların ne içtiğimi bilmesine gerek yok, dedim
Son yudumu içebilmek için iyice kaldırdım kafamı geriye doğru, şarabım bitti, nehre baktım. Nehir sanki su değil de sütlü kahveden akıyordu. Sanki kupamı daldırsam sıcakken soğumuş sültü kahve dolacaktı içine... İyice yaklaştım kenara, hatta oturmak istedim ama ıslaktı..baktım, baktım, baktım...
14 Mart 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İki kelam etmeden gittiğinde üzülüyorum ben.